Şemdin’e ne yaptırlıyor?

Erdoğan takımı, geçenlerde “birdenbire” Şemdin Sakık’ı piyasaya sürdü.. Alın işte, konuş konuş bitmeyecek bir gündem maddesi daha.. Şemdin daha önce “hayalet tanık” rolunda idi.. Fakat her ne olduysa oldu, yüzündeki perdeyi indiriverdi ve “ben asıl adımla “Şemdin’im” deyiverdi.

(Ben Şemdin ile “Başkanlık Alanı”nda bizzat görüştüm. O sırada “yoğunlaşma” cezasına çarptırılmıştı. Bu cezanın sebebi Çolig’de 33 silahsız askeri otobüslerden indirip taratmasıydı. Bu eylemi ile süregiden ateşkesi sona erdirmiş oldu. Kendisi bu emri vermediğini söylemesine rağmen, baskından sağ kurtulan bir askerin kesin ifadesine göre emri veren Şemdin idi.. İşte bu olayın ruh halini yaşayan Şemdin’le konuştum. Çok övünüyordu. Kendisinden dağdaki yaşamı ile ilgili olarak bir de yazı aldım. Yazı hala bende.. Böylece geçelim ve konumuza dönelim.)

Mahkemedeki maske indirme olayı ile kıyamet koptu! Artık her kafadan bir ses yükseliyordu..

Tutuklu Türk Generalleri Şemdinsel çıkışı anlayamadıkları için; “Yargı” “Şerefli Türk Ordusu”’nu sanık sandalyesine oturttu. Tanıkların en önemlisi olarak da “PKK’nin 2 Nolu adamı”nı karşımıza çıkardılar.. Bir “terörist” muteber adam olarak kabul görürken, yılların generalleri ise terörist muamelesi gördü (laflar tam da üst üste çakışmasa da aşağı yukarı bahsedilen anlamda kullanıldı..

O güne kadar dilini yutmuş olan Türk basınında zaman zaman boy veren ve alışık olduğumuz tipler yeniden boy verdiler. Erdoğan her nedense şimdiye kadar bu karmaşaya ses çıkarmamayı “tercih” etti. Yazının tamamlandığı güne kadar bu gürültü devam ettirildi..

Tam da bu zaman kesitinde Türk Ordusu’nun “yeni panterleri” olan bordo bereliler, “Allah Allah” deyüp Kürd’ün üslendiği yuvalara daldılar ve ortalığı alt üst ettiler. Tam da uyduruk masalcı Dedekorkut’a yaraşır yalanlarla dolu bir hayal dünyası yaşattılar faşist iktidar yanlılarına.. İşte tam da bu masal anlatılırken Licê yakınlarında 41, eski Hakariya Mirliği ve Botan’da toplam 20 Türk Askeri (halk çocuğu) gerillalar tarafından etkisiz hale getirilmiş, zırhlı araçlar tahrip edilmiş, helikopterler kaçmaya zorlanmıştı..

Böylece alışık olunduğu “üzre” yaşanan büyük hezimetler gizlenmiş, Dedekorkut harekete geçirilmişti..

Peki durup dururken Şemdin neden mahkemede tanık olarak öttürüldü? Sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

-Aynı mahkemede “Bir Terörist” olan Şemdin’i tanık, generalleri sanık olarak dinlemek suretiyle “Kemalist Dönem”in ordu başlarını aşağılayarak aralarındaki laik, dolayısıyla Erdoğan için “olumsuz” sayılan unsurları tasfiye etmenin yolunu tamamen açarak Erdoğan usulu islamist faşizmi sağlam temellere oturtmak..

-Erdoğan Faşizmi’nin kurumlaşmasına katkıda bulunmak..

-PKK-Ergenekon bağlantısını “sözde” birinci ağızdan itiraf ettirmek suretiyle son zamanlardaki gerilla zaferlerini, açlık grevcilerini ve diplomatik kıpırdanmaların öncülerini etkisiz hale getirmek(tir).

Unutmayınız şu an itibarı ile Yeşile çalan faşizmin en büyük engeli Kürdistan Ulusal hareketidir..

Peki... Şemdin doğru konuşuyor mu?

Elbette Hayır..

En başta kendisine yakıştırdığı “PKK’nin ikinci adamı” rütbesi hayalidir. Bu, hayatın akışının aptallar hariç, herkese öğrettiği bir gerçektir. PKK’de HİÇ BİR ZAMAN BİR NEVİ İKİNCİ ADAM OLMAMIŞTIR! PKK’yi karartmaya çalışanların kıyasıya eleştirdiği “TEK ADM YÖNETİMİ” söz konusudur. BEN bir PKK üyesi değilim. Ama yurtsever bir aile geleneğinin mirasçısıyım. Bundan dolayı yazılarımda yağcılık, kayırmacılık ve karalama eğilimi aramayın.. Dimdik yürümeyi şiar edinmiş olan bir insanım ve bu eğilimimle kaydediyorum: PKK’yi başarıdan başarıya koşturan gerçeklik burada yatar.. PKK’de ikinci adama izin vermemektir başarının anahtarı. Bu gelenek, Şemdin’in anlayamadığı derin gerçekliği ele veriyor.. Şunu da kaydedeyim: Şemdin’in kendisine vehm ettiği bu sıfat, onun ihanetin çamuruna batışını da beraberinde getirmiştir..

Şemdin tahminlerini ve Türk Devleti’nin kendisine dikte edip söylettiği psikolojik savaş malzemesi “fabrikasyon” saptamaları bir an gelmiş ki gerçek sanmıştır/sanmaktadır. Gariptir belki, ama durum budur.. İşte bu noktada “partiyi önceleri Doğu Perinçek yönetmiştir, sonradan da Yalçın Küçük bu yönlendirme işini devralmıştır” yönündeki hezeyan diyebileceğim laflar ediyor. Bir noktaya kadar yönlendirme olayı bu çerçevede düşünülmelidir..

Ben her iki kişinin (Yalçın ve Doğu) hangi görevlerle Bekaa ve Şam’a (PKK’liler’in “Başkanlık alanı” dedikleri alana) gittiklerini biliyorum.. Ama iş Başkan Öcalan’ı yönetmeye, yani fiiliyata gelince bu ikilinin çapının bir gerilla mangasını bile yönetmeye yetmediği bilinmeli..

Sayın Öcalan’a gelince, onu yönetebilmek için “iğne ile kuyu kazılarak” inşa edilen dev esere bakmak yeterli. Başkan Öcalan sınırsız bir şüphecilikle hareket eder. Kendisini ziyaret eden herkesi kişilik tahlili yaparak kabul eder. Misafir çap itibarı ile notunu almıştır. Büyük bir emek ürünü olan eserini gururla ve kıskançlıkla muhafaza eder. Bu eseri muhtemel bir ajan olan misafirine korku verecek şekilde veya duruma göre zayıf göstererek tanıtır. Hayatında %05’i aşan oy alamayan bir “parti”nin lideri hangi özelliği ile Sayın Öcalan’ı cezbedecekti?. Perinçek Saayın Öcalan’ı yöneteyim derken yönetildi.. Yeni girdiği Ergenekon’un yarattığı rüzgar da güçlü bir çıkış yakalamasına yetmedi.. Sonunda geri döndü ve sırtını verdiği karanlık güçlerin de katkısı ile bu kez Yalçın Küçük’ü gönderdi.. Küçük, PKK’yi ve Başkan Öcalan’ı yönetemezse de Türk kontrlarının, Özel harp dairesinin, Jitem’in lehine istihbarat malzemesi sağlayacaktı..

Ben Yalçın Küçük’ün ajan yönünü Sayın Öcalan ile enine boyuna konuştum. Kendisi tereddütsüz bir şekilde Küçük’ün ajan olduğu bildiğini, Türk ajanlarının taktiklerini bilmenin, onların PKK üstüne yaptıkları hesapları böylece daha kolaylıkla bozabileceğini söyledi.. Haklıydı..Şimdi Küçük-Perinçek çifti Ergenekon davasından yargılanmak üzere hapisteler. Bazıları nasıl olur da bu ikili hem ajan hem de hapiste yatıyorlar diye sorabilirler. Ama unutmasınlar bu “Lorel-Hardi” çifti Kemalist Faşizm’in militanları idi. Şu anda bu ikiliyi hapiste tutanlar yeşile çalan bir faşizmi inşa ediyorlar.. karmaşık düşmanlıklar var imiş gibi görünse de aslında durumu daha önceki yazılarımda ortaya koymuştum.. Kısaca her şey berraktır.

Şam’dan dönüşümden sonra Bay Küçük bana düşman kesilmişti.. Bu düşmanlığı en açık bir şekilde kendisinin moderatör olduğu bir TV tartışma programında gösterdi. Konu Türk Devleti’nde yaşayan entelletüel ve aydınların Kürt Sorunu karşısındaki tutumu idi. Küçük bu programı kullanarak Yaşar Kemal gibi aydınlık yüzlü insanları karalama çabasına girişti. Ben bu tutuma caanlı yayında tereddütsüz bir şekilde itiraz ettim. Bunun üzerine programa aldığı bir Türk entellektüeli üzerinden veya onunla birlikte beni aşağılamaya kalktı. Türk entellektüeline “arkadaş” diye hitap ederken bana ısraarla “Sirac Bey” diyordu. Başkan Öcalan bu “edepsizliğe” dayanamadı ve Küçük’ün dışlamaya çalıştığı beni sahiplendi.. İlk sözü “Merheba Sirac Yoldaş” oldu.. Hiç bir tartışma programında bunu yapmamış, hiç kimseye “yoldaş” diye hitap etmemişti..

Bu, Küçük için bardağı taşıran damla oldu. Artık sıkı bir markaja alındığını anladı. Kısa bir süre sonra TV programını terketti. Belgelerini topladı ve Başkan Apo’nun aksine ısrarına rağmen yükünü de yurtseverlere taşıtarak Ankara’nın yolunu tuttu.. Artık serbestti..

İşte özet olarak Şemdin Vak’ası budur..

2012-11-09

A Sirac Kekuyon




Gorusunuz



ape sirac ez deste te diramisinim

lawike amedi

2012-11-25 14:23 - ape sirac hun herdem bijin hemre we 140 sali bi insallah be qeweta xweda hune we deme go brez öcalan were berdan ji bi binin ew tiste gu hun dibejin pir dirokine ji bona min ji her ´husa ji ji bo hemu gele kurd eger dixwazin zani bin go semo u kücük perincek kine weke brez ape sirax dibeji guhdari bikin devlete fasist a tirk go di bin serok weziriye kerdoganda bengehe xwe daniye diwe gele me hemu bas dizani bin go ew ci kesin ji kune ci diwazin gelo semo weke brez ape sirac ji qale wi dikir em ji wiya bas di nasin kiye nawe wi cima zekiye be tiliye ew hemü rejime tirk u capameniye tirkiye li wi kirin kese 2.em di naw bere partiya karkere kurdistane bi zaneniy peswe xistin ne bixabin hinek e go xwe weke kurd di binin ji qetina wa qeletiyen ha kücük perincek di xwest go kurd li hemberi kurd bi kar binen le brez abdullah öcalan riye wena girt cima hun li hemberi brez berzani sere cekdari nakin ere mexabin du car ew tist pek anin weke 1993.u.1995.97. sere brekujiye des pe kiribu semo ji de got ji ber wi tisti brez berzani ez radesti rejime tirka kirim weke pile teyibeye bi kar bine u wi baweje sorguye rexa silav u reze xwe diyar dikim ape sirec geleki spas ji we nivise we bi rubet