Kore’de Suriye, Ä°ran’a karşılık Kürdistan...

ErdoÄŸan nihayet ameliyatlarını bitirdi ve “Kore Seferi”’ne çıkarak zoraki” sevgilisi Obama’ya kavuÅŸtu. Yanına aldığı MÄ°T MüsteÅŸarı ve dört bakanı ile bir yandan caka sattığını sanarak dolaşırken, öte yandan tüm dikkati ile Washington mukimini kollayıp durdu. ErdoÄŸan, Obama ile görüşecekti.

Türk Tarafı bu görüşmeye çok iyi hazırlanmıştı. Toplantının temel taşları aylardır döşeniyordu. Enikonu bir pazarlığa girişilecekti. Diplomasiyi biraz kavrayanlar, Erdoğan ve Obama gibi iki cahilin vücut dilinden konuşulan, pazarlığı yapılan konularda ilerleme veya iyi bir antlaşma sağlanıp sağlanmadığını çok iyi okuyabilirler.

Ben ABD’nin ErdoÄŸan’ı kullanmakta fazla zorlanmadığını okudum. Washington’un genel politikasını etkilemeyen bazı “kırıntılara” Türk FaÅŸist Duçesi balıklama atlamıştır. Çünkü Batı’nın “kırıntı” olarak gördüğü ÅŸey, Kürtler’in ve Kürdistan’ın kaderidir.

Evet, tarih boyunca Türk Devleti’ni hiç bir ÅŸey Kürtler’in ölüm fermanı kadar sevindiremez. Kore Toplantılarında Kürtler’in statü talebinin gözardı edilmesi veya ErdoÄŸan’ın bir nevi Kürtler’in “ölüm fermanı” olarak yorumladığı tavizi alması elbette FaÅŸist-Ä°slamistleri sevindirecekti. Obama denilen ve derisinin renginin hakkını veremeyen kiÅŸi, ABD yani yeni Roma Ä°mparatorluÄŸu’nun kaderini elinde bulundurmanın rahatlığı içinde hareket ediyor, hiç bir sorumluluk hissetmeden insanları biribirine kırdırıyor.

Evet Kore, FaÅŸist Türk Devleti’in yeni “milli ÅŸef”i ErdoÄŸan’ın oldukça önemli saydığı bir “zafer”in kazanıldığı bir kilometre taşı olarak kabul edilmiÅŸtir. Nedir elde edilen zafer? Gerçekten bir zafer mi var orta yerde?

Biz şimdi bu sonuçları tahlil edelim..

Kore toplantısında iki yön vardı. Birincisi görünen yön, ikincisi ise görünmeyen, hatta ErdoÄŸan’a dahi gösterilmeyen yöndür. Biz ÅŸimdi Kore’deki “pazarlık”ta görünen yöne bakalım:

Türk Hükümeti’nin Başı ile Obama arasında yapılan görüşmede Washington Tarafı Ä°ran ile Suriye konusunu öne çıkardı ve Türk Devleti’nin her iki problemde, bir NATO Ãœyesi olarak, müdahil olmasını istedi.

Ä°ran ve Suriye.. ABD’nin bu iki devletten intikam almak ve özellikle Ä°ran’ın askeri alanda akıl almaz geliÅŸmesini durdurmak için maÅŸalara ihtiyacı vardı. En iyi maÅŸa ise NATO üyesi Türk Devleti olmalıydı. Ankara gerçekten kolay lokma idi. Çünkü suç dosyası alabildiÄŸine kabarık olan Ankara, kelimenin tam anlamı ile köşeye sıkışmış durumda. Diktatörlüğünü saÄŸlamlaÅŸtırmaya çalışan ErdoÄŸan’ın gerek Libya olayında, gerek Mısır ile iliÅŸkilerde, gerek Ä°srail ile boÄŸuÅŸmasında ve gerekse ÅŸu anda alevlenen Suriye olayında kelimenin tam anlamı ile gemileri yakmış durumda. Buna elbette Kürdistan’ın Güneyi’ne yöneltilen tehditler, Sün’i Ä°slami kartı oynayarak Irak’ı karıştırmaya kalkışması, Ermenistan’a uyguladığı ambargo da eklenince Türk Devlet Yönetimi’nin girdiÄŸi çıkmaz yol açıkça görülüyorsa da ErdoÄŸan bunun farkında bile deÄŸil.

Ben, Türk Heyeti’nin Kore’de iki konuyu öne çıkardığını, bu konularda taviz aradığı kanaatındayım. Bu iki konudan biri Kürtler’in statüsüz kalması... DiÄŸeri de en aÅŸağısından Suriye’nin yeniden yapıalndırılmasında “alt emperyalist” bir rol kapma çabası.. Ben ilk bakışta ABD’nin her iki isteÄŸe okey çektiÄŸini vücut dilinin yorumundan anladım. Ä°ran Yönetimi’nin de aynı kanıda olduÄŸu görülüyor. ErdoÄŸan ve ekibinin Tahran’da yaÅŸadığı soÄŸuk duÅŸ, Ä°ran’ın nükleer santral kurma konusunda samimi olup olmadığı konusunu tartışacak olan toplantının Ä°stanbul’da yapılmayacak olması, Ankara’nın yürüttüğü yalana dayalı diplomasinin kabul görmediÄŸi anlamına gelir. Türk Devleti’nin Malatya’da kurulmasına müsaade ettiÄŸi ABD patentli radar ve giderek füze sisteminin faal hale gelmesini izah edememesi Ä°ran’ı kızdırmıştır.

Ä°ran’ı kızdıran bir baÅŸka olgu ise Türk Devleti’nin gittikçe daha manifest hale gelen mezhepçi karekteridir. ErdoÄŸan FaÅŸizmi açık bir ÅŸekilde BaÄŸdat’ı ve Åžam’ı tehdit etmekte, hatta Suriye’yi iÅŸgal planları yapmaktadır. Bu planı olgunlaÅŸtırdığı görülüyor. Açıkça bahsedilen “tampon bölge” hesaplarını yürürlüğe sokmak için elinden geldiÄŸince Suriye insanını biribirine kırdıran Duçe adeta harekete geçmek için gün sayıyor. Tampon bölge, yani Kürdistan topraklarının bir kemer halinde iÅŸgali, ErdoÄŸan’ın rüyasını gördüğü bir hedeftir. Fırsat bulursa bunu deneyeceÄŸi bellidir.

Buraya kadar Kore toplantısının görünen yönünü tartıştım. Şimdi görünmeyen yöne bir bakalım derim..

Sözde “Arap Baharı” baÅŸladığından beri ben, bunun bir özgürlük baharıyla iliÅŸkisi olmadığını, aslında Ä°slamizm’in “münafıkizm” kolunu iktidara getiren akılsız bir Obama operasyonu olduÄŸunu baÅŸka kelimelerle de olsa kaydetmiÅŸtim. Evet yıkılanlar birer diktatörlüktü, ama onların yerine getirilen odakların tam birer kene üretim merkezi oldukları da sabitti. Ä°ÅŸte Kaddafi’nin yerine iktidarın teslim edildiÄŸi klik, iÅŸte Mısır’da iÅŸbaşına gelen “Müslüman kardeÅŸler birliÄŸi”.. Ä°ÅŸte yeni Yemen iktidarı.. Åžimdi ise Suriye..

Esat Rejimi’nden nefret ettiÄŸimi bilen bilir. Ama onun yerine iktidarı ele almaya çalışan Ä°stanbul merkezli çatı örgütünün Esat’tan daha tehlikeli ve azınlıklar, Kürtler ile halk kitleleri için daha gaddar oldukları belli. Bel kemiÄŸini Müslüman KardeÅŸler BirliÄŸi’nin Suriye Kolu teÅŸkil ediyora varın siz hesaplayın..

ABD Yönetimi, Mısır’da Kıptiler’in (ki bunlar Hristiyandırlar) anayasa hazırlık çalışmalarından çekilmeleri ile uykudan uyandırılmış gibi bir sersemlik içine girmiÅŸ bulunuyorlar. DışiÅŸleri bakanları “biz ne yaptık” anlamına gelen laflar etti. Kısacası ABD tereddüt içindedir. Bundan dolayı Annan Planı’nın muvaffak olması ve Müslüman KardeÅŸler BirliÄŸi’nin iktidar yürüyüşünü yavaÅŸlatılması için kapalı kapılar ardında çabalar yürütüyor gibime geliyor..

Ama yine de korkularım sürüyor. Kürdistan’ın Güneyi’ndeki yönetimin Türk Devleti’nin açık, ABD’nin kapalı kapılar ardında baskı altına alınmış olabileceÄŸini düşünüyorum. Mesut Barzani’nin ÅŸimdiye kadar gösterdiÄŸi direnç önemlidir. Desteklenmelidir. Ama yine de Kuzey’in herÅŸeye hazırlıklı olması gerekir. Umarım 1996’daki kaabul edilebilir düzeydeki Güney-Kuzey iliÅŸkisi, tıpkı 1997’deki gibi sürpriz bir ÅŸekilde bozulmaz..

Bir saptama daha..

Sakın ola ki Güney-Batı Kürt güçleri Ä°stanbul’da oluÅŸturulan sahte cepheye kendisini kaptırmasın. Hatta iradesini elinde tutmak kaydıyla tam kasine davranabilnmelidir..

2012-04-05

A Sirac Kekuyon




Gorusunuz



Asıl konu

pusu

2012-04-05 23:44 - Oldum olası,Kürd ve Kürdistan meselesi gündeme gelince,tartışılınca özelikle de yazılınca,ilaki ilişkilerimizi ve hareketlerimizi sömürgecilere ve liderlerine bağlıyoruz.Yani son sözü düşmana bırakıyoruz.Bu bizde alışknlıktan ziyade moda olmuştur.Oysa Kürdistan halkı son 30,yılda kendi yağında kavrulur hale geldi.Parti ise parti,ordu ise ordu,kitle ise kitle cephe ise cephe yarattı.Yani kendi ayakları üzerinde durabilir güce kavuştuk.Gelecegimiz yalnızca ve yalnızca elimizde ve birligimizdedir.Acil olarak Gerilla mekanizmasını işletmemiz gerekiyor ki,bizde uluslar arasında ve toplantılarında yer alıp kaderimizi belirliyelim.Yoksa obama,erdoğan toplantıları,iran ırak suriye görüşmelerini beklersek yine sona kalırız ve yine bize birşey kalmaz!!!!!!!!!!