Sivil halkı koruyamayan bir devlet, devlet sayılmaz!
Türk Devleti’nin başları Kürd’ün kendisini korumak için geliştirdiği her eylemden sonra bir biri ardına şiddetli kınama cümleleri kurarlar. Türk Sistem içi basını ve TV’leri ise basmakalıp gözyaşı cümleleri kurar, cahil kitleleri tahrik ederek sokağa çıkmalarını ve Kürd’e saldırmaları için ortam yaratırlar. Bu hep böyle olmuştur..
Düşünün, Ankara, Bursa, İstanbul (Ümraniye, Beyoğlu), Aydın’da bir kasaba (Germencik), Mersin, Sakarya, Kocaeli, Elazığ, Trabzon ve Malatya’da ekmek parası peşinde koşan Kürd’ün savaşla ne ilgisi olabilir? Oralara yerleşen Kürt İnsanı ata toprağını keyfi öyle istediği için terkederek Türkler’in arasına katılmadı. O Kürd’ü oraya süren Türk Devleti değil mi?
Kürd’ün köyünü yıkan onlar..
Evini yakan onlar..
Sürülerini yok eden onlar..
Ekonomik hayatlarını alt-üst eden onlar..
İnsanını öldüren onlar..
“Defolup gidin” diyerek Kürd’ün ev eşyasını dahi alamadan yollara düşüren yine onlar..
Şimdi ise Gerilla’dan en ufak bir darbe aldıklarında ellerinin altındaki bu Kürt İnsanı’na saldıranlar ise tahrik edilmiş Türk emekçi halkı değil mi? Bir emekçinin iki kat ezilen bir başka kitle aleyhine bu derecede tahrik edilmesinin tehlikeleri hesaplanmıyor mu?
Kürt sığınmak zorunda bırakıldığı yerlerde; inşaatlarda, tarımda veya diğer sektörlerde ücretli olarak çalışırken Türk Maliyesi’ne, teorik olarak, vergisini ödüyor. Fırsat verildiğinde sandık başına gidip oyunu Türk partilerine veriyor. Türk için üretiyor, Türk Devleti’ne askerlik dahi yapıyor.. Kardeşlerini öldürmeleri kastıyla cephelere yollananlar arasında onlar yok mu?..
Ama Erdoğan, Türk emekçi kitlelerini bu masum, ekmek parası peşinde koşan “yabancılar” aleyhine kışkırtmaktan geri durmuyor.
Evet, Kürtler aleyhine bir katliam provası yapılıyor. Bu katliam provasının baş mimarları AKP’lilerdir.. Bahçeli’dir.. Kendilerine bozkurt diyen 1960’ların-1970’lerin sokak gücüdür.
CHP susmakla bu oyuna onay vermektedir.. Yani Kürd’ü yok olma noktasına getirmek için sistem güçleri ulusal bir konsensus sağlanmışlardır.
Küçüklü-büyüklü, kendilerine “İslami” diyen münafıkların TV’leri katliamcılıkta baş aktörlerden geri kalmamaktadırlar..
Sanki bir seferberlik ilan edilmiş bulunuyor..
Biz diyoruz ki:
Türk Devleti saldırıya uğrayanlardan derhal özür dilemeli veya en aşağısından saldırganları kınamalıdır! Bu bir emir gibi algılanmasın. Özür dilemek, yarın aynı şeylerin cereyan etmeyeceğinin en güçlü teminatıdır. Aksi taktirde kendilerini güven içinde his etmeyenler ne kadar güçsüz olurlarsa olsunlar etraflarına da huzursuzluk pompalayacaklardır. Türk Devleti uyguladığı bu geniş ölçekli terör ile, kaçacak yeri kalmayan insanları köşeye sıkıştıracak ve ölümüne bir direnişe yol açacaktır. Dünya tarihi buna şahittir. Tabii ki Türk Devleti’nin akıldaneleri; Ermenileri, Pontusları, Grekleri örnek vererek direnişin bir “palavra”dan ibaret olduğunu yöneticilerin kulaklarına fısıldayabilirler. Ama yanıldıklarını göreceklerdir.
Çünkü;
O insanlar hiç kimseye hiçbir şey yapmadıkları halde, sırf Kürt oldukları için saldırıya uğruyorlarsa,
Canlarını, mallarını ve ırzlarını korumakla görevli polis ve jandarmanın gözleri önünde insanlar terörize ediliyorsa,
Türk Devleti’nin içişleri bakanı “demokrasi bitmiştir” anlamına gelebilecek laflar edebiliyorsa,
Türk Devleti paramparça olmayı hak etmiş demektir.
2011-07-19
A Sirac Kekuyon
Gorusunuz