Erdoğan’ın Libya maskesi indirilmeli..

Libya “Savaşı” (siz başka savaşlara hazırlık manevrası olarak okuyunuz) bize çok şeyler öğretmiş bulunuyor. Benim çabam dünyaya karşı savaş açmaktansa, büyük güçlerin ve bu savaşın bir vidası haline gelmiş olan yüzsüz Erdoğan Faşizmi’nin yüzünü bu savaş dolayısıyla teşhir etmektir.

Erdoğan Faşizmi, diğer faşist rejimlerde (İtalya, Almanya ve İspanya) bahis konusu olan bağımsızlık mefhumunu ve Kürdistan ile Lazistan dışında kalan yörelerde, mesela Suriye’ye yönelik ilhakçı bir tavır sergilemez. Gücünün yetmeyeceğini bilir. Tam tersine elindekini kaybetmemek için dışa, mesela NATO’ya bağımlı bir politika izler.

Erdoğan Faşizmi, dış politikasını içe yönelik kazanımlar için yürütür. Yalancılık bu politikada en önemli silahtır. Mesela İsrail’e karşı imiş gibi görünmeye çalışan ve “one minute”, gemi krizi gibi yaratılmış olaylarda, sadece bir iki deniz manevrasını iptal dışında İsrail’le hiç bir alanda, laf yarışı dışında, elle tutulur tavır sergileyememiştir. Askeri ve ekonomik antlaşmalar hala yürürlüktedir.

Erdoğan Faşizmi, Fransa’ya karşı imiş gibi görünerek, Fransa’nın Libya’daki öncü görünümünü kırmaya yönelik politikalarının Washington’dan yönlendirildiğini gizleme becerisini Obama’nın yardımı ile göstermiştir. Aslında ABD yönetiminden kesin emir aldığında, teskerenin meclisten geçmesini bile beklemeden gemileri sıcak sulara göndermiş bir yalancı pehlivandır. İşin tuhafı, bu oylamada sistem partilerinin hiç bir itiraz öne sürmeden AKP’ye destek sunmalarıdır. Düşünüyorum ve cevabını bekliyorum; acaba okyanus ötesinden gelen hangi tehdit Türk Meclisi’nin sistem partilerini bu kadar sindirmişti? Kürdistan Sorunu çerçevesinde bir tehdit mi söz konusudur? Bilemeyiz.. Ama, bildiğimiz şu ki sistem partilerinin tümü gıklarını bile çıkarmadan çok çabuk teslim oldular. Bu bir gerçektir.

Erdoğan hangi propaganda makinasını harekete geçirirse geçirsin, Libya’daki yalanlarını ört-bas edemez. Enformasyon çağında yaşıyoruz. Gizliliğin had safhada yokedildiği elektronik makinaların işlediği bir zaman diliminde, son skandalların da gösterdiği gibi, hiç kimse eskisi gibi yalan dolanlarla yolunu açamaz. Faşizmin, Türk Devleti’ndeki şekli itibarı ile, bağımlı faşizmin içte inkarcı, ilhakçı ve bunaltıcı baskıcı olması, onun yıkılışını engelleyemez. Dolayısı ile Erdoğan, sürüklendiği Libya türü maceraların da büyük katkısı ile yıkılışını hızlandıracaktır.

Şu manzaraya biraz bakalım:

-Erdoğan’ın efendileri Libya’da halkını öldüren bir iktidarın serbest hareket etmemesi için BM Güvenlik Konseyi Kararı ile bu ülkenin hava sahasını kapattıklarını söylüyorlar. Yalan söylüyorlar. Siz hiç uçan tank gördünüz mü? Koalisyonun liderleri ABD, Fransa ve İngiltere bu ülkede onlarca tank vurduklarını kendileri açıklıyorlar.. Askeri ve sivil hedefleri vuruyorlar. Ülkenin strüktürel yapısını tümüyle hedef almış, on yıllarca süren bir çaba ile oluşturulan nisbi kalkınma belirtilerini yok etmişlerdir.

-Erdoğan’ın Efendileri terörizmle mücadele ettiklerini iddia ediyorlar. Yalan söylüyorlar. Siz hiç hem terörist olarak damgalanmış, hem de BM Güvenlik Konseyi üyesi güçler tarafından özgürlük savaşçısı olarak nitelenen bir organizasyon tanıdınız mı? İşte o organizasyon Libya’ya savaş açan koalisyonun işbirliği yaptığı Libya İslami Savaşçı Grubudur (LİFG), Cihatçılardır, insan hakları ihlalcisi oldukları için interpol tarafından arananlardır. Diğer adı al-Cama’a al-İslamiyya al-Muqatilla fi-Libya olan (LİFG) örgüt, aralarında Kaddafi’ye karşı suikast, İspanya metrosunda patlama vs’den dolayı 1999’da 1267 nolu karar ile al-Qaida ile birlikte yaptırım listesine alınmıştır.

Şöyle bir özet sunabiliriz (un.org):

Al-Qaida (QE.A.4.01), listed on 6 October 2001
Libyan Islamic Fighting Group (QE.L.11.01), listed on 6 October 2001
Meadowbrook Investments Limited (QE.M.122.06), listed on 7 February 2006
Sara Properties Limited (QE.S.125.06), listed on 7 February 2006
Mohammed Benhammedi (QI.B.213.06), listed on 7 February 2006

Yukarıdaki listede al-Qaida’yı ve LİFG’i tanırsınız. Meadowbrook ve Sara ise Muhammed Benhammedi tarafından yönetilen ve özellikle LİFG’in finans örgütleridirler.

Şu anda ise NATO’nun koruması altında; Jihadistler, Militer silahlı güçler, Radikal İslam oldukları söylenen gruplar, İnsanlığa karşı suç (işleyenler) ve Usama bin Laden’in adamları, LIFG, Jihatçılar ve Erdoğan’ın askerleri’nin de içinde yer aldığı koalisyon Kaddafi’ye karşı savaşıyorlar (silobreaker.com). İlginç olan Jihadistler’in direkt Amerikan istihbaratı ile ilişkisidir. Öte yandan LİFG, al-Qaida’dan koptuğundan beri ABD öncülüğündeki koalisyonların içinde, mesela Irak’ta, yer almaktadır.

Noman Benotman ise eski bir MI6 işbirlikçisi olan Libya’nın eski dışişleri bakanı Musa Kusa’yı İngiltere’ye teslim eden adamdır. Benotman Kusa’nın sırdaşıdır. Kusa daha önce kriminal eğiliminden dolayı İngiltere’den sınır dışı edilmiş bir adam iken birden bire kıymete biniyor ve büyük bir kabul görüyor.. Neden?

Erdoğan, Libya’ya bile yutturduğu bir yalanı ile denge unsuru olduğunu iddia ediyor. Yalan söylüyor. Çünkü Türk Devleti, şu anda verilen görevleri yerine getirmekle meşguldur. Sirte’ye büyük bir hava taarruzu eşliğinde varan gemi sadece ilaç ve diğer insani yardımlar mı götürdü? Sadece oradaki yaralıları mı taşıdı? Haydi canım sende!

Çünkü Obama “isyancı” denilen grupları silahlandırmayı daha açık bir şekilde yapmaya başladı ve bu konuda işbirlikçi bir “Ilımlı-İslam”a ihtiyacı vardı. Bu işbirlikçi Erdoğan’dan başka kim olabilirdi?

Erdoğan faşist Duçe, Nazist Hitler, Falanjist Franco gibi yalan söylüyor. Abartıyor, küçümsüyor, yüksekten atıyor ve bağımlılığını, utanmaz bir çanak yalayıcı olduğunu gizliyor. Libya’ya Batı’nın dayak attığı süreçte de yaptığı budur. Bütün yaptığı Libya Halkı’na yapılanları gözleyerek, kendi konumunu tersine çevirerek Türk Devleti’nin sınırları içinde yaşamak zorunda bırakılan insanlara kendisini tam tersi bir yüzle sunmaktır.

Faşist çirkindir. Erdoğan daha da çirkin..

Libya elbette değişmeli, ama iç dinamiklerin harekete geçmesi ile değişmeli.. Eğer bazı devletler kendilerini dünyanın polisi ilan etmişlerse, ki bizim en az istediğimiz budur, o zaman doğru dürüst polislik yaapsınlar ve öncelikle dostlarına el atsınlar. Saudiler, Kürfez Şeyhlikleri, Kabus’un Umman’ı bunlardan bazılarıdır. Erdoğan’ın TC’si Kürd’ü az mı eziyor, kendi halkını az mı eziyor? İspanya Bask’ı, Fransa pek çok milleti yutmadı mı? Daha dün, Sarkozy Çingeneler’i sopa gücü ile kovmadı mı? Vs vs..

Baskısız, sömürüsüz bir dünya için gürleşmiş bir kavga görme umuduyla...

2011-04-05

A Sirac Kekuyon




Gorusunuz