Aşağılamakla çözüme ulaşamazlar!

Kürd’ü aÅŸağılamak onlarda 85 yıllık bir gelenektir. Bir zamanlar Osmanlı’nın “etrak-i bi idrak” (idraksız Türkler) dediÄŸi ne idüğü belirsiz, soysuz, tarihsiz, kültürel deÄŸerler diye sahip çıktıkları her hırsızlık malı, mitolojisiz, sürü halinde gezen, talancı bir güruh kimi aÅŸağılayabilir? Hem ÅŸu dünyada kim kimden, hangi ırk hangi ırktan daha üstün bir ÅŸekilde oluÅŸmuÅŸ ki?

Ama ÅŸu da var ve unutulmamalıdır. Tarih içinde silahları ile hakimiyet kuranlar, egemen oldukları insanları hep aÅŸağılamış, kiltürlerini, dillerini, dinlerini, tarihlerini ve geleneklerini sömürmüş, en sonunda da yok saymışlardır. Örnek mi? Ä°ÅŸte Amerika’nın asıl sahibi kızılderililer ile istilacı Avrupalılar.. Ä°ÅŸte Avustralya yerlileri ile Avrupalılar.. Ä°ÅŸte Araplar ile Berberiler, Kürtler.. Ä°ÅŸte Ä°ngilizler ile Ä°rlandalılar.. Ä°ÅŸte Avrupalılar ile Afrikalılar.. Ä°ÅŸte Farslar ile Kürtler, Beluciler, Mazandaranlar, Gilaniler.. Ä°ÅŸte Türkler ile tüm Anadolu halkları..

Åžimdi Türk Devleti’ne karşı bu fasit daireyi kırma zamanıdır. Neye mal olursa olsun bu çember kırılmalı, Türk’ün kabadayılığına son verilmelidir. Bu yapılmazsa, büyük bir kısmı aÅŸağılık devÅŸirmelerden oluÅŸan moÄŸol sürülerinin zihniyeti OrtadoÄŸu’yu bir çöle, büyük bir kan gölüne çevirecektir. Burada her millete görevler düşmektedir. Türk özgürlükseverleri dahil her halk öncelikle devletlerine hakim olan gerici diktatörlüklere yönelinmeli, sahte ilericileri, sahte liberalleri vs aÅŸmalıdırlar. Kendisine “işçi partisi diyen” Türk bir güruh, Ermenilere, Kürtler’e, Grekler’e ve diÄŸer esir uluslara karşı bu kadar husumet içinde iken Türk Özgürlükseverleri nasıl rahat uyuyabiliyorlar? “Bir gün sıra sana gelecek” ibaresinin gölgesinde birleÅŸip bu zihniyetleri alt-üst etmeden, yarınki faÅŸizan kurumlaÅŸmayı nasıl yerinde sökebilecekler?

Burada Kürt önemli bir konumdadır. Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde 2.5 Milyon insanını ÅŸehit veren bir baÅŸka millet gösteremezsiniz (görece az nüfuslu Ermeniler hariç).. Bundan dolayı Kürd’ün atacağı adımlar oldukça büyük bir önemi haizdir.

Bu süreçte Kürt kendisine şu soruları hep sormalıdır:

-Ulusal geçmişini inkar eden haramzade midir?

-Eğer öyle ise bir haramzade neye layık olabilir?

-Özgürlük kazanılır mı, yoksa başkası tarafından mı verilir?

-Ekmek ile özgürlük arasında bir seçim yapmak zorunda kalsam hangisi tercih ederim?

-Düşman güçlüdür.. Amena.. Düşman devleti Osmanlı’dan beri peyderpey kurumlaÅŸmıştır.. Amena.. Düşman, özellikle yüzyllar süren Osmanlı’nın gerileme döneminde varlığını sürdürmek için, oynak bir ÅŸekilde dış iliÅŸkilerini rayına oturtmuÅŸtur.. Amena.. ABD gibi bir dünya devi Türk Devleti lehine ispiyon yaparak, utanmadan Kürd’ü her an Türk’e rapor etmektedir. Buna da amena..

-Kürtler, liderlerinin tüm aksi iddialarına rağmen feodal bir perspektifin dışına çıkamamaktadır.

-O halde çıkış yolum nedir?

Önce “çıkış yolu ne deÄŸildir”e bakalım:

-Zayıf, devlet geleneÄŸini yüzyılların gerisinde bırakmış olan Kürt Milleti (dileyen Kürt Halkı desin), baÅŸkalarına, özellikle düşmana, dayanarak ayakta kalmaya çalışamaz. Bu kendi ipini çekmekle aynı anlama gelir.. Çünkü karşısındaki düşman hem Bizans’ın ve hem de Osmanlı’nın hile geleneÄŸini içselleÅŸtirmiÅŸtir. Bundan dolayı etrafı tuzaklarla çevrili bir ortamda hareket ettiÄŸini unutmamalıdır.

-Kürt Milleti, bu zayıflığı ile, düşmanın oyunbazlığı ile baÅŸ etmek istiyorsa iç suçlamaları, içinde bulunduÄŸu ahbab-çavuÅŸ çevresini fetiÅŸize etme hakkına sahip deÄŸildir. Örgütlü olmak doÄŸru bir gidiÅŸle, perspektifle ve özellikle vizyonla birleÅŸmezse sonucun felaket olabileceÄŸini tarih bize göstermiÅŸtir. Aksi taktirde bir ben merkezcilik tüm benliÄŸimize hakim olacaktır. Sonuç; feodal bir kafanın “modernizm” yaftası altında sürdürülmesi anlamına gelecektir. Burada kast edilen iç suçlama, ciddiye alınır birer güç haline gelmiÅŸ olan odakların düşmanın hoÅŸuna gidecek bir ÅŸekilde karşılıklı yersiz suçlamalarla biribirlerini yıpratması, sonuçta kapışmasıdır. Bunda sakınmak “olmazsa olmaz”ların başında gelir.

-Afaki hedefler belirleyerek, bu hedeflere varılması için inandırıcı bir “yol haritası” sunamayan parti, örgüt ve siyasi yoÄŸunluklar, durumlarını yeniden gözden geçirmelidirler. Bu kuruluÅŸlar düşmanı iyi tahlil edebildiklerini ortaya koyabiliyorlar mı? Somut durumun oldukça somut bir tahlilini ortaya koyabiliyorlar mı? Düşman’ın gücünü doÄŸru deÄŸerlendirerek bu güce karşı koyabilecek mücadele metodlarını sunabiliyorlar mı? Ä°ÅŸte bütün bunları yapamamak, ulusal birliÄŸi önce saÄŸlamak, sonra da pekiÅŸtirmek gibi bir hedefe kilitlenemezler. Bütün varlığını “rakibi” saydığı gerçek kardeÅŸini, ulusdaşı bir siyasi kümeyi yok etmeye adamış olmak çıkış yolu olmak bir yana, düşüş yolunu çizmek ve sistemleÅŸtirmek anlamına gelir.

-Somut bir örnek, bir siyasi ÅŸahsiyet eÄŸer Türk Devleti’nin federal bir temelde yeniden örgütlenmesini hedef olarak belirlediÄŸini söylüyorsa bu hedefe ulaÅŸmanın yolunu inandırıcı bir ÅŸekilde ortaya koymalıdır. “Ben hayatımda elime silah almadım” diyen bir Kürt siyasetçisi hangi vasıtaları kullanarak federasyon hedefine ulaÅŸacağını ortaya koyabilmelidir. Yanı başındaki Kürt Örgütleri’ni “MÄ°T ve ABD kurdurdu” diyerek ABD ve MÄ°T ile arasına mesafe koyduÄŸunu düşündüren bir siyasetçi, nasıl olurda Türk Ä°stihbarat teÅŸkilatı olan MÄ°T’in kontrolundaki bir TV’de, ABD’li Obama’nın emir eri bir siyasi iktidara bu kadar meÅŸruiyet tanır? AK PARTÄ° denilen ortaçaÄŸ kafalı bir oluÅŸuma bazı Kürt Örgütleri’nden daha fazla deÄŸer vermesini anlayamıyorum. Yabancılarla müzakerelerinde bile eli silahının namlusunda olan bir Türk siyasi dünyasını, Kürtler ile federasyona nasıl razı edebileceÄŸini açıkça ortaya koymalıdır. Bu diÄŸer kesim de, eÄŸer bazı gizli oyunlar içinde ise, söz konusudur. Sürtüşmenin anlamı yoktur.

Peki ya çıkış yolu?

Önce ulusal birlik:

-Kuzey’deki en büyük, en örgütlü, gerilla gücüne komuta eden, kitleselleÅŸen parti dahil, her oluÅŸum tahammül sınırlarını geniÅŸletmeli, baÅŸkasının da varlığına saygı göstermelidir.

-Kürt Ä°nsanı, Kürt Örgütü, Kürt Siyasi yoÄŸunluÄŸu ve önemli ÅŸahsiyetleri Düşman’ın propagandasına kapılarak “herÅŸeyin bittiÄŸi” bir noktada olunduÄŸu süslü ve kuyruklu yalanına asla itibar etmemeli, bu anlamda “gemisini kurtaran kaptan” pozisyonunu geliÅŸtirerek Düşman’ın sunduÄŸu imkanlarla kiÅŸisel çıkar propagandasına “yatmamalıdır”. Böylece düşnanın “böl ve yönet” politikası boÅŸa çıkarılacak, mücadele birliÄŸine giden yol açılmalıdır.

-Afaki ve gerçekleÅŸtirilmesi uzun yılları alacak olan talepler yerine diÄŸer bölgelerdeki Kürtler’in de gözlemci olarak bulunacakları, bir (Kuzey) Kürt Konferansı’nda ciddi ve tatbikinde ısrarlı davranılacak yol haritasının taktik ve stratejik boyutları saptanmalıdır. FAKAT, talep sahipleri ve iÅŸtirakçılar altına imzalarını bastıkları bu yol haritasının hayata geçirilmesi için hiç bir tereddüte ter bırakmayacak bir ÅŸekilde harekete geçmeli, moda deyimi ile “ellerini taşın altına” koymalıdırlar. Kısacası ya tam cidi olunmalı, ya da ebediyete kadar susulmalıdır. Çünkü mücadele odaklarının morallerini bozacak her kelimenin büyük vebali olacaktır.

-Åžehit kanı üstünde politika yaparak rant elde etmeye çalışan ve bilhassa Türk Devleti’nin “propaganda düdüğü” olan TRT’de yuvalananlar uyarılmalı, bu tavırlarının giderek Kürt Milleti’ni kafa karışıklığına sürüklediÄŸi sürekli olarak tekrarlanmalıdır. Kanuna lüzum görülmeden, sadece propaganda amaçlı olakar kurulan bu tehlikeli silah tecrit edilmeli, etrafındaki kuÅŸku ağı daha da arttırılmalıdır. Ayrıca Düşman eliyle geliÅŸtirilen münafık dinci odaklar teÅŸhir edilmeli, cesaterle üstlerine gidilmelidir.

-Cerdevanları (Köy korucuları’nı) sürekli uyarmalı, bir yenilginin sadece gerillayı deÄŸil, kendilerini de yıkacağı, eski kıymetlerinin beÅŸ paralık olacağı gerçeÄŸi Irak (caÅŸ), Viet Nam (Viet gih) vs gibi örnekler basitleÅŸtirilerek anlatılmalı, onların da daha fazla sürece angaje olmaları saÄŸlanmalıdır. Mevcutları 90 Bin’i aÅŸan, aileleri ile birlikte yarım milyonu bulan bu kitle boÅŸ bırakılmamalı, onurlarını rencide etmeden kazanılmalıdır.

Şimdi düşündüğüm çıkış yolunun bir özetini veriyorum:

-Türkler’in her türlü ideolojik saldırıları anında cevabını bulmalı, kitlelere bu saldırıların boÅŸ bir laf salatası olduÄŸu gösterilmelidir.

-Bence aÅŸağılık olanlar baÅŸkalarını aÅŸağılarlar. Türkler’in, psikolojik savaÅŸ merkezi tarafından geliÅŸtirilen aÅŸağılama taktikleri çok iyi takip edilmeli, buna karşın saptanacak bir karşı psikolojik atak geliÅŸtirilmelidir.

-Türk kitlesi eÄŸitilmeye çok muhtaç olan bir kitledir. Bilhassa yöneticilerinin piÅŸirip sunduÄŸu yalanları tartışmasız kabul etmeye hazır bir halk topluluÄŸudur mevzuubahis ettiÄŸimiz. Bu kitle “Kürdistan” denilen bir ülkenin, bir coÄŸrafyanın “uyduruk” olduÄŸuna inandırılmış durumdadır. Onlar Kürdistan adının Kemal darbesinden sonra yasaklandığını dahi bilmiyorlar. Hatta “Türkiye” adı verilen bir ülkenin varolmadığını söylemeniz, bir cinayet sebebi olarak kabul edilir. Yani Kürdistan yok.. Lazistan yok.. Pontus zaten tasfiye olmuÅŸ.. Çerkezlerin yurt edindikleri Adapazarı, Düzce ve Yozgat’taki isyanlar ya görmezden geliniyor, ya da “yeni kurulmakta olan devlete karşı padiÅŸah destekli bir reaksiyon” olarak görülür.

-Bu gerçeklerin ışığında Kürt organizasyonlarına düşen; “Kürdistan” adını kafalara soka soka meÅŸrulaÅŸtırmaktır. Gasp edilen “yerel adlar”ın başında gelen Kürdistan, Kürtler tarafından da kullanılmazsa, onun yerine “DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu” adlandırması kabullenilirse büyük bir vebal altına girilmiÅŸ olacaktır. Yine Kaydedeyim; Kürdistan’ın büyük gövdesi, Anadolu’ya komÅŸudur. Ama Kadim Kürdistan topraklarının bir kısmı Anadolu’dadır. Bunu da bildirmeliyiz..

-Türk Devleti tarafından değiştirilen yer adları; dağlar, dereler dahil bütün yer adları aslına uygun olarak kullanılmalıdır.

-Kürtçe kullanımı, neredeyse zora dayalı olarak hayata geçirilmeli, bu konuda Amed, Çolig ve dersim’e kesin bir öncelik tanınmalı, asimilasyon zinciri kaynağında kurutulmalıdır. Mesela Amed’de 20 gönüllü Kürt Kadını baÅŸta yeniÅŸehir olmak üzere, her taraftaki pazarları, marketleri ziyaret ederek ısrarla Kürtçe konuÅŸarak pazarlık yapmalı, istedikleri ihtiyaç maddelerini Kürtçe talep etmelidir. Böylesi bir öncü “müfreze”nin kısa bir süre içerisinde büyüdüğü görülecektir.

-Her il, ilçe ve beldedeki Kürt insanları biryerlerden emir beklemeden insiyatif merkezleri kurmalı, açık bir şekilde faaliyet göstererek kitleleri bazı tuzaklara karşı uyarmalı, onlarla lüzumlu bazı mücadele taktiklerini halk kitleleri ile birlikte geliştirmeli, hiç bir kararı kağıt üstünde bırakmamalıdırlar.

-Giderek gerçek pasif direniÅŸ, deneme-yanılma-yeniden kararlaÅŸtırma metodu ile örgütlenmeli, bu mücadele tavrının takipçisi olunmalıdır. Dikkat ediniz, bunların hiç birinin sözüm ona “açılım” sürecini baltalayıcı olmadığı siyasi kadrolar trafından da bilince çıkarılmalıdır.

-Gerilla, milisler ve diÄŸer mücadele kadroları asla demoralize edilmemeli, bu konudaki tavırlar anında “uygun” bir ÅŸekilde bertaraf edilmelidir.

Daha başka mücadele metodlarını da dinlemeye hazırım.. Ama eğer ok yaydan çıkarsa ne olacağını hiç kimse bilemez...

2009-10-14

A Sirac Kekuyon




Gorusunuz



sayın siraç bilgin..

mahir topaloÄŸlu

2010-07-25 19:40 - yazılarınızı sürekli okumaktayım.zira sizin yazılarınız hariç asimilasyon içeren kürt yanlısı ( sözde ) binlerce yazar var. ve asıl tehdit gençlerimizi kendilerini kürt yanlısı olarak göstermeleeridir. benim akıl hocam sizsizniz. ve kesinlikle tüm kürt halkının size ihtiyacı var.saygılarımla dayıcığım. özür dilerim kendimi tanıtmadığım için. gıyasettin bilginden olma şaziye bilginin oğluyum. beden eğitimi öğretmenliği 4. sınıfta okumaktayım. ( fırat ünv ). ve gerçekten yerimde olmanızı isterdim. siraç bilgin olmak nasıl bir duygu bilemem ama onun yeğeni olmak harika ve gurur verici. saygılarımla dayıcığım.