Talabani Ankara'dan döndü.. Peki ne oldu orada?

Talabani Ankara'dan döndü.. Peki ne oldu orada?
Irak Devlet Başkanı Talabani'nin Gül ile birlikte yaptığı basın toplantısı ilginçti. Türk Gazetecileri temaslar yerine "kedi" tartışmasını açtılar. Talabani bahsettiği kedinin Arap olduğunu söylerken, Türkler Kürt bir kedi tipi yaratıyorlar, bununla Talabani'yi sıkıştırmaya çalışıyorlardı. Yine de Türk Basını'na;

-PKK'yi, ABD dahil kimse dağlardan sökemez,

-PKK'ye karşı üçlü mekanizma oluşturulmalı,

-Iraklı olmayan PKK'liler yakalanarak Türk Devleti'ne teslim edilecektir

-PKK sonunun halli için askeri tedbirlerin yanında başka tedbirler de alınmalı

-Kerkük Sorunu Kürt, Arap, Türkmen ve Keldaniler arasında hal edilmeli,

-Türk Devleti Bölgesel yönetim ile de direkt Anraka'da görüşmeli (bu temas için Neçirvan'ı tavsiye ediyor)

-Ekonomik ilişki bakımından Irak Türkiye ilişkileri geliştirilmeli

gibi tezleri öne çıkararak konuştu. Ama bu tezlerin bölgenin baş aktörü olan ABD tarafından son zamanlarda geliştirilen tezlerle tam uyum halinde olduğunu görüyoruz.

Şimdi ABD'nin Ortadoğu'nun geneli, Irak'ın özeli için Kürtler'e karşı geliştirdiği son tutumunu biraz tahlil edelim:
ABD'nden aldığım en büyük ders 1975'te Pickett Raport'ta yer alan ibarelerdir. 1975 yenilgisinin yaşandığı bir süreçte Barzani, ABD'den sözünde durup Kürtler'e yardım etmesi gerektiğini, bunu yapmazsa, hiç olmazsa perişan durumdaki Kürt İnsanı'na yardım etmesi gerektiğini bir mektup ile Kissinger'e bildirdi. CIA Bölge Direktörü bu mektuba destekleyici not ekleyerek yerine ulaştırdı. Mektubu alan Kissinger CIA Direktör'ünü azarladı ve: "Devlet bir yardım kurumu değildir!" dedi.. İşte bu sözler kulağıma hep küpe oldu. Bir kurum olan devlet için ancak ve ancak çıkarlar hareket ettirici olabilir.. Bazılarının takım tutar gibi "ben ABD'yi tutuyorum", "ABD'yi düşman etmemek gerek", "ABD baş düşmandır" yolundaki sözleri boşunadır. ABD'nin politik tercihleri senin tercihlerine uymadığında elbette kendi bildiğini yapacaktır. Ama ABD taraftarı olarak bir duruş sergilemek, her şeye rağmen etkileyicidir (belirleyici olmasa da).

Bütün bunlar 5 Kasım'a giden yolda yavaş yavaş şekillenen ABD'nin yeni Irak Politikası çerçevesinde ele alındığında, dramatik sonuçlarla karşılaşırız. Bu politika şekillendiğinde ve ABD'nin "Düşman" ilan ettiği PKK'nin tepesine, ABD ve İsrail teknolojisi sayesinde etkin olan, bombalar yağmaya başladı. Bu bombalar'ın en büyük hedeflerinden biri de bölge halkı olmuş, bu insanlarımızın can ve nal kaybına uğramasına yol açmıştı. Tam da bu sırada Kerkük'e uğrayan Condy'nin görüşme talebi Mesut Barzani tarafından red edilmişti. Bu çok önemli ve cesur bir karardı. Hele Condy'nin "Kerkük meselesi siyasi bir meseledir, görüşmeler yolu ile çözülmeledir yolundaki sözleri Irak anayasası ile tam bir çelişki halindeydi. Bu milliyetçi tavır Başkan Barzani'nin siyasi açıdan kuşatılmasına yol açmaktaydı.

İşte bu sırada gözler Talabani'ye dikildi. Her kalıbın adamı olan Bay Başkan göreve hazırdı. Kara Harekatı öncesinden itibaren "PKK Teröristtir" diyen Bay Başkan Türkiye'nin daveti için zemini daha uygun vaziyete getirmeye çabalıyordu. Kara Savaşı başladığında ve devam ederken Türkler'den aldığı davete az daha uyacaktı. Gördüğü oldukça sert tepki üzerine geri adım attı ve geziyi Savaştan sonraya erteledi. En nihayet büyük, utanç verici aşağılamalara rağmen ABD'nin isteği ile bu geziyi başlattı.

ABD'nin bu "çalışma ziyareti"inden beklentileri, Talabani'nin Türk bayan gazetecisine açıkladığı şablona uygundu. Bunlar;

-PKK Sorunu,

-Kerkük Sorunu,

-Mesut Barzani sorunu

-Petrol gibi ana başlıklar altında toplanıyordu.

PKK ile "mücadele" konusunda Talabani epey açık konuştu. ABD'nin bile PKK'yi dağlardan sökemeyeceğini söyledi. PKK için Türk Devleti'nin bazı siyasi açılımlar yapması gerektiği konusunda görüş öne sürdü. PKK'ye karşı açık savaştan ziyade kuşatılması gerektiğini dile getirdi. En fazla da PKK'nin "terörist" olduğu tezine sarıldı ve "seçimle gelmiş bir hükümete karşı savaşmanın terörizm olduğunun atını bir kaç kez çizdi.

Sıra Kerkük Sorunu'na gelince sadece şunları söyledi: "Kerkük Sorunu Kürt, Arap, Türjmen ve Keldaniler arasındaki müzakerelerle çözülecektir". Hiç bir şekilde sorunun siyasi değil hukuki olduğunu ifade etmedi. Oysa Irak Devlet Başkanı olarak Irak Anayasası'nı korumak ve tatbikini gözetmek gibi bir görevi vardır.. Böyle yapmadığı gibi, ABD'nin direktifi ile anayasayı çiğnemiş oldu.

Öte yandan görüşmenin belkemiğini oluşturan Kerkük sorunu tamamen kapalı kapılar ardında saatleri bulan ikili görüşmede enine boyuna ele alındı.

Talabani görüşmelerden sonra yaptığı açıklamada Kürdistan Bölge Yönetimi'nin de sürece dahil edilmesini istedi.. Bunun için ise Neçirvan Barzani'nin Türk Devleti'ne davet edilmesini tavsiye ettiğini söyledi.

Acaba Mesut Barzani baypas mı ediliyordu? Gerisini yarın tartışalım..

2008-03-09

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-03-09




Gorusunuz