Kürdistan'ın her taşı Kürdistan'ın kalbidir, terkedilemez!
Herkesin üstüne düşeni yaptığı, dimdik ve imanlı bir duruş sergilediği bir ülkede katliamlarla kök kazınmadığı müddetçe yenilgi olamaz.. 30-40 milyonluk bir millete karşı yürütülecek böylesine büyük bir katliam ise dünya çapında bir işbirliğini gerektirir, ki bu mümkün olamaz. Çünkü devletler isteseler de, o devletleri ayakta tutan, yaratan halk karşı koyacaktır.. İşte VietNam örneği.. Savaşın en sıcak günlerinde, ABD'de bir günde 465 üniversite ve yüksek okulun öğrenci ve hocaları sokağa dökülmüştü. Bu dış desteğin en anlamlısıdır. Öte yandan bir milletin tek tek fertlerinden tutun, toplu olarak bir avuç hain dışında tüm milleti kapsayan kendi kaderini tayin etme bilinci, özgürlük bilinci, onur, haysiyet ve ulusal kişilik bilinci yerleştiğinde, savaş onyılları da bulsa, zafere giden yol açık olacaktır. Yeter ki panikçiler susmasını bilsinler!
Şu anda Kuzey'de kan akıyor. Bu kan bazılarına göre boşuna akıyor ve "suçlusu" PKK'dir. Peki anladık.. Bazı Kürtler'e göre suçlu hep ev sahibidir. Hırsız'dan bahsedilmek zorunda kalındığında ise geçiştirilir. Peki, son zamanlarda ABD'nin büyük çabası ile köyde (siz bunu Ortadoğu ve Avrupa olarak okuyunuz) tecrit edilen ve tecrit edilmeye çalışılan ev sahiplerinden en başta geleni olan PKK, barışçı çözümü yakalamak için ne yapması gerekiyordu da yapmadı? Bakınız burada önce politik dil konusunda anlaşalım. Ben barışçı çözüm diyorum, teslim olma şartlarını konuşmuyorum. Diğerleri ise (bir kesim itibarı ile) PKK'nin bir yıl müddetçe veya ebediyen silah bırakmasını dayatıyorlar. Bunu ise Güney'in kazanımlarının korunması için elzem sayıyorlar. Ben Kürdistani bir düşünce sahibiyim, parçacı değilim. Bundan dolayı "A" bölgemizin selameti ile "B, C, D" bölgelerimizin selameti biribirine bağlıdır diyorum.
Güney'e bir bakınız, Başbakan Nêçirvan Barzanî bugün Süleymaniye'de verdiği demeçte şöyle bir cümle kullandı: "..Kürdistan büyük bir tehdit altındadır, Kürtler'den nefret eden çevrelerin Kürtler'in ulusal haklarını elde etmelerini engellemeye çalışıyorlar, bu tür tehlikelere karşı dikkatli olunması gerekir, bunda da aydın, yazar ve sanatçılara büyük görevler düşüyor"
Şimdi gelin de bu cümleyi tahlil edin... Hangi bilinçli Kürt bu tek cümledeki belirlemelerin altına imzasını atmaz? Şimdi cümleyi parçalara ayırarak ele alalım:
- Kürdistan büyük bir tehdit altındadır. Ne demektir bu? ABD tarafından verilen bütün garantilere rağmen ülkemiz tehdit altındadır.. Her an kazanımlarımızı yok etmek için içte ve dışta saldırmaya hazırdırlar. Peki kimdir bu tehditçiler?
- Kürtler'den nefret eden çevreler! Kısacası Türkler Araplar ve Farslar. Bu yeni bir Sadabad Paktı'dır. Kürdistan'ı sofralarındaki "Turkey" olarak kabul eden düzenbazlar birliği..
- (Bu düzenbazlar birliği) Kürtler'in ulusal haklarını elde etmelerini engellemeye çalışıyorlar.. Bu hakları yok etmenin önündeki en büyük engel olan ABD'yi tehdit, şantaj ve istikrarı bozmak gibi gösterilerle (mesela Kerkük'te patlayan bombalar) yola getirmek istediler ve kısmen de olsa muvaffak oldular.. PKK'nin kuşatılması, Güney Yönetimi'nin ciddi bir psikolojik ve fiili baskı altına alınması Türkler'in ve müttefikleri Arablar'ın ABD engelini aşmakta olduğunun göstergesidir.. Buna karşı ne yapılacak?
- "Bu tür tehlikelere karşı dikkatli olunması gerekir, bunda da aydın, yazar ve sanatçılara büyük görevler düşüyor" Peki bu kesimin uyanık kalması yetiyor mu? Elbette hayır. Tehlikeye karşı kitlesel duruş gerekli olduğunu herkes biliyordur..
Gelelim PKK'nin ne yapıp ne yapmadığına:
-PKK ateşkes ilan etmişti, hem de bir yıl önce (tam hatırlamıyorum ama bir yıl olsa gerek). Peki Türk Buna en ufak bir cevap verdi mi? Tam tersine sınır denilen çizgiye ağır silahlarla donatılmış 200.000'in üstünde kuvvet yığmadı mı. Ne için? PKK'liler'e; ya teslim ol ve müebbed hapis al, ya da öl! Şimdi bir eşkiya da olsan, teslim olduğunda f-tipi hücrelerde her gün öleceğini bile bile nasıl teslim olursun? Bunun mantıklı bir tarafı var mı?
-PKK Güney'de hangi provokatif harekette bulundu? Hep barışçı çözüm diye dayatan onlar değil mi? Barışçı çözüm ile teslim olma anlayışını karıştırmayalım.
-Diyelim ki PKK "teslim"oldu. Sonrasında da Türk Devleti gerçekten "buyurun siyaset yapın" dedi diye farz edelim ve Kürt tabanlı partilerin faaliyetlerine izin çıkardı diyelim (ağanın izni her ne ise). O zaman ne olacak? Türk çoğunluklu mecliste ne yapabilir bu partiler? Önerge hazırlarlar değil mi? Bu önergeler "demokratik bir şekilde" komisyon vs gbi yerlerde görüşülür ve elbette red edilir.. Kürt, böylece yavaş bir ölüme, asimilasyon çarkına terk edilmiş olur.
Bir kaç söz de Sn Bayık'ın sarf ettiği cümlelere:
Sn Bayık'ın sözlerinin ilk yankısı Türk Medyası'nda yerini buldu. Demeç sevinçle karşılandı. "PKK bitti itirafı" gibi psikolojik savaşta mevzi kazanma amaçlı başlıklar atılmasına yol açmak gerçekten trajiktir. Sıcak temas günlerinde bu tür demeçler bizleri oldukça rahatsız etmektedir. Ama biz Güney ve Kuzey farkı gözetmeden yine de ulusal birlik konseptinde ısrar ediyoruz, ısrar edeceğiz. Ne Güneyli Liderler'in "koşulsuz silah bırak" gibi "emirleri"ni onaylayacağız ne de moral bozucu demeçlere papuç bırakacağız. Birlik şiarımıza zarar vermemek için şimdilik bu kadar diyoruz.
Son bir uyarı: Elini taşın altına sokmayan hiç olmazsa sussun. Öyle bedavadan ve kahraman gerillalar ile peşmergelerin sırtından, kanları üstüne politika yapılamaz. Yapanları da ciddiye almama kararındayız.
2007-11-21
Sirac Kekuyon (Bilgin)
2007-11-21
Gorusunuz