Kalleş bir savaş başlamıştır, ona göre davranalım-II
Türk Tarafı savaşı her alana yaymış bulunuyor. Sosyal, psikolojik, ekonomik, dilsel, görsel, işitsel gibi alanların tümüne vasıtaların tümünü kullanarak yüklenmektedir. Kitleye, siyasi partilere, şahsiyetlere ve fiili sıcak temas gruplarına (gerilla, peşmerge, milis) yönelinmiştir. Bunun adı "topyekun savaş"tır. Düşmanın belli bir programı hayata geçirmeye çalıştığı bu savaşta Bazı Kürt şahsiyetlerinin ve Sn Talabani'nin "ortamı yumuşatmaya" yönelik duruşları beş para etmez. Güney'de Kerkük, Kuzey'de tam tasfiye Türk'ün vazgeçilemez hedefidir. Bu hedefe varmak için her vasıtayı kullanmaktadır.
Yalan bu politikada pervasızca kullanılmakta ve çok gülünç bir şekilde gerçek ile anında çelişen "temel politikalar" piyasaya sürülmektedir. İşte DTP örneği.. Hükümetleri'nin Başı Erdoğan, kekliği de düz ovada avlarlar türküsü misali; "gelsinler ovada siyaset yapsınlar" dediğinin ertesi günü ovadaki partinin kapatılması için savcılıkları harekete geçiyor. Lahana ve turşu misali.. Bu durumda Türk Devleti esas alınarak "siyaset nasıl yapılır"ın tarifine girmek gerekiyor. Bu tarifin Türkçesi aynen şöyledir: "Üniter devlet yapısına giren tek ülke, tek dil, tek bayrak, tek millet konseptini değiştirmeye matuf politikalar üretilemez". "Toplu haklar, yada Kürtler'in ayrı bir ulusal grup, ayrı bir halk veya "daha da ağırı" ayrı bir millet olarak kabul edilmesini gerektiren haklardan bahsedilemez". "Ancak ferdi haklar tanınmasına yönelik politikalar üretilebilir". "Ne mutlu Türk'üm demeyenler düşmanımızdır"..
Ben "Beyinleri teslim alma sanatı" adlı yayınlayamadığım kitabımda psikolojik saldırı konusunda şunları kaydetmiştim: "Psikolojik savaşım yürütücüsünün kimi, kimleri ve neyi hedef aldığını sorarsak, saldırganın hedeflediği amacı daha kolay buluruz. Bu amacı bildiğimizde ise psikolojik savunmamızı doğru zeminde geliştirme şansımız artar. Çünkü bilgi, psikolojik saldırıları karşılamada en önemli silahtır (belki de biricik). Bizim ülkemizi misal alırsak, Türk Devleti'nin -pekçok şey arasında en fazla- halkın kendisini savunma arzusunu kırmayı önüne en öncelikli hedef olarak koyduğunu görürüz. Bu arzuyu kırmak için Türk Devleti; Kuzey'de ve Güney'de direnen halkın legal partilerini, gazetelerini, gazetecilerini, halkın yerel önderlerini, içi doldurulmuş barış yanlısı Kürt aydınlarını, bihassa Kuzey'deki barış derneklerini, dinsel grupları, Kürt TV'lerini, mahalli dini liderlerini, köylerini, ormanlarını, halkın gelir kaynaklarını (ekonomisini) tümden hedef olarak almıştır. Genel bir psikolojik savaşım saldırısına kalkışmadan önce ise hedeftekileri detayları ile incelemek durumunda olan özel savaş dairesi tarafından, hedefteki her kişi ve kurum hakkında derinlemesine bir çalışma yürütülür. Şahısların ve kurumların zayıf ve kuvvetli tarafları incelenir, dosyalanır. Direnişi yürüten iradenin talepleri incelenir. Taleplerinin haklılığı sorgulanır. Liderlerin kararlılığı incelenir. Harekete geçildiğinde artık nerede ne yapılacağı, kime karşı nasıl davranılacağı detayları ile bellidir."
Bu konsepte karşı başarılı bir psikolojik karşı atak yürütülmezse iş oldukça güçleşir. Bu karşı atağı daha önce defalarca ortaya koymuştuk. Yinelemeye gerek yok.
Bunların ışığında şunları kaydediyorum: Kürt Tarafı, Türk anayasal düzeninde vücut bulmuş olan hiç bir mevziini mücadelesiz terk etmemeli, gerekirse yerine yenilerini koymalıdır. Türk anayasal düzenine uygun olarak kurulmuş olan partilerin dili ile sıcak temas hattındakilerin dili ile elbette aynı olmayacaktır. Mesela meclise girmiş olan DTP elbette barışçı mücadele yürütmek için çaba harcayacak, görüşme sürecinin kilidini zorlayacaktır. Türk'ün bunu benimsememesi halinde Batı'daki ittifakları arasında bir çatlağın oluşması engellenemeyecektir. Türk'ün vahşi yüzünü bilenler, Avrupa ile ilişkileri kesme pahasına da olsa anti-Kürt programını yürütmeye devam edecektir.
Bu programda;
-Kerkük,
-Kuzey'in savunmasız hale getirilmesi ve
-asimilasyon (hem Güney ve hem de Kuzey için)
Başta gelen hedeflerdir. İşte Sn Talabani'nin tava geldiği "silah bırak", "Baykal doğru bir yoldadır" vs gibi söylemler boşuna değildir.. Kimse şunu unutmasın: Kimden söz alınırsa alınsın, her sözü şüphe ile karşılamak zorundayız.. Kimse babanızın hatırı için sizi savunmaz! İş bitinceye kadardır bütün sözler.. Dikkat ediniz, şu son zamanlarda Türk Hükümeti'nin Başı tarafından edilen laflardan sadece tekinin dahi pratiğe geçmesi için ABD seçimlerine kadar bir süreye ihtiyaç vardır.. Bunun ne anlama geldiğini herkes biliyor..
Bundan dolayı o süreyi kullanma becerisini Türklerin elinden almak Kürt diplomasisinin en büyük başarısı olacaktır ve bu mümkündür. İşte önümüzde bir Kerkük Referandumu süreci var. Bu süreci hemen başlatıp bitirmek iyi bir test olacaktır. Bu test yanılmak istediğim bir test olacaktır. Buyurun da Türk'ün ne mal olduğunu görün.
Unutmayınız ayağını yere sert bir şekilde vuramayan çocuk bile istediğini elde edemez..
2007-11-17
Sirac Kekuyon (Bilgin)
2007-11-17
Gorusunuz