Askerbaşı ille Kerkük diyor, ama karnından konuşuyor..
Irak Anayasası'nın 140. Maddesi, Kürdistan'ın Toprak bütünlüğünü belirleyecek olan ve yerine getirilmesi geciktirilemez olan bir maddedir. Bu Irak'ın iç sorunudur. Çok büyük bir yüzde ile resmileşmiş Irak Anayasası'nın ana maddelerinden biridir. Türk'ün bu anayasanın uygulanmasında payı olacağına dair bir "dip not" da bulunmadığına göre, Iraklılar'ın onurlarını korumak, oylarına sahip çıkmak için dışardan gelecek her türlü kışkırtıcılığa karşı bir duruş sergileyeceklerini Türkler'e karşı direneceklerini beklemek gerekir.
Ama, gerçek bilindiği halde bugünlerde Kürtler'e karşı çeşitli kaynaklardan yoğun psikolojik baskılar uygulanmakta, Milleti'mizin yalnız kaldığı hissi verilmeye çalışılmaktadır. Bir yandan Mısır'dan tutun İran'a, ABD'den tutun AB'ye kadar büyük bir alanda yüksek bütçeli ve gösterişli bir diplomasi yürüten Dehak Rejimi, öte yandan da silah şakırtıları arasında fiili savaşı başlatmanın zeminini yoklamaktadır.
Durum, bazılarının "özgüç" diye diye "hörgüç"e çevirdiği bir yalnızlığı tercih etmekle kolayca çözümlenebilecek kadar basit olmaktan çıkmıştır. Kürtler zaten tarihleri boyunca sadece özgüçlerini kullanmak zorunda kalmışlardır. İngiltere ve Fransa'nın 1920'li ve -40'lı yıllarda daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği Kürdistan'ın İstiklal Sorunu, oluk gibi dökülen Kürt Kanı'na paralel olarak bilincimizde bir intikam meşalesi gibi yanmaya devam etmiştir. Kısacası özgüç'ün mobilizasyonu konusunda bilhassa Güney'de bir sorun yoktur. Barzani'nin, Anayasal Başkomutan olarak olarak yürüttüğü diplomasi, Türkler'in bütün aksi iddialarına, Güneyle Kuzey'i karşı karşıya getirme taktiğine rağmen emin adımlarla yürütülmektedir.. Kesin sonuç alınıp alınmadığını elbette göreceğiz.
Bizim dikkatimizi çeken olgu, Türkler'in şikayetçi olduğu bütün konularda Güney ve Kuzey tarafından alınan tedbirlere rağmen, Dehaklar'ın hala savaşı "ya herru, ya meru" noktasına getirmekteki acelecilikleridir.. Nedir bekledikleri? Bir yerlerden "kapalı" da olsa çek mi aldılar? Washington'da neler konuşuldu?
Kasımpaşalı Erdoğan geçenlerde yine bir şeyler "ağzından kaçırdı".. Dehak Rejimi'nde Hükümetin Başı olan bu kişilik; "Ben Washington'da 'ya Türkiye'yi, ya da Barzani'yi tercih edeceksiniz" dediğini söylüyor.. Eğer bu sözleri tahlil edersek;
-Ya gerçekten bu tehdidi ABD'ye, terim yerinde ise "yedirmiş" ve ABD'yi kendi yanlarına çekmiştir.
-Ya ABD bu tehdidi yemiş gibi bir duruş sergileyerek iki tarafı da idare etme yolunu seçmiştir.
-Ya danışıklı bir döğüşle Kürtler üzerindeki psikolojik baskıyı ağırlaştırma manevrasına girilmiştir,.
-Ya da geçici bir siyasi kredi almıştır.
Ben birinci şıkka ihtimal vermiyorum. Ama yine de ihtiyat tavsiye etmek durumundayım. Diğer şıkların belli bir derecede kabul görmesi ise şöyle veya böyle mümkün olabilir diyorum.
Gelelim Türk'ün hot zotlarına: Türkler bir ara Mustafa Barzani'ye de aynı numarayı çekmiş ve Dağların Kartalı'nı tehdide kalkmışlardı. O günlerde Kürt Milleti'nin babasının "fazla ileri gitmesinler, buradaki devrimin güçlerini olduğu gibi Türkiye Kürdistanı'na çekerim" dediğini çok iyi hatırlıyorum (not: O zamanlar ve bazı yerlerde hala Kürdistan'ın Kuzeyi, 'Türkiye Kürdistanı' olarak adlandırılır).
Evet belki tıpatıp aynısı olmaz, ama, savaş çıkarsa bu sadece Güney'de kalmaz.. Canları isterse inanmasınlar. Ama, Kürtler profesyonel ordularına rağmen hala peşmergedirler. Peşmergenin ve gerillanın savaşta ne yapabileceğini denemeyi hiç kimseye salık vermem..
Bir not da "PKK! Silah bırak!"çılara.. hiç kusura bakmayın, siz cereyan eden satrancı anlamış değilsiniz.. Alternatif sunmadan, "şunu şöyle yap" derken burnundan kıl aldırmayan bu insanlar Güney'e yardımcı olduklarını mı sanıyorlar? Bakın silah bırakçı ordusuz generallerim:
-"PKK, silah bırak" demek, belli bir savunma düzeninin yerle bir olması demektir. Oysa Başkan Barzani, PKK'nin silah bırakması ile ilgili olarak şunları "şart" koşuyor:
a) Türk Devleti Kürtler için istenen hakları anayasal güvenceye kavuşturacak..
b) bununla yetinmeyip bu hakların kullanılması konusunda kalıcı ve inandırıcı adımlar atacak..
c) bu sırada PKK önce ateşkesi kalıcılaştıracak ve ardından geri dönüş şartları yerine getirildiğinde silah bırakarak siyasi alanda işlevini yerine getirecektir.
d) PKK eğer bunları yapmazsa biz de onlara Terrörist diyeceğiz.
Tam kelimesi kelimesine böyle söylemese de söylediklerini başka türlü yorumlamak mümkün değildir.. Üstelik yarın PKK'nin Güney'in savunmasında dahi büyük yararlıklar göstermeyeceği ne malum?
2007-11-14
Sirac Kekuyon (Bilgin)
2007-11-14
Gorusunuz