I. Kürt-Türk Savaşı'na doğru..
Kürt-Arap Savaşları (1961-1975) otoriteler tarafından beş belirleyici savaş olarak kaydedilmişti. Araplar'ın son darbeyi uluslararası komplo sayesinde yemekten kurtulması ve Kürtler'in satılması ile zamana yayılan mücadele, günümüz itibarı ile, Güney'in özgürleşmesi ile durulmuş gibidir. Yarın ne olacağını elbette bilemeyiz. Ama şu var ki, Araplar'da bu ense, Kürtler'de bu tokat olduğu müddetçe her an her şey beklenir..
Şu anda, tekrarlamaya gerek yok, yeni bir süreci yaşıyoruz. Bu yeni süreçte, geçmişte hep perde arkasında kalmayı tercih etmiş olan Türkler, direkt olarak sahaya inerek Kürtler'in tüm kazanımlarını ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler. Bu, Saddam'ın deyimi ile "bütün savaşların anası" olabilecek bir savaşa sürüklenmiş olduğumuzun resmidir. En geniş kapsamlı Kürt-Türk Savaşı'nda şu anda gizli kapılar ardında son diplomatik hamleler yapılmakta, herkes gücünü, varabileceği hedefe en ağrısız nasıl varabileceğinin hesabını yapmış olarak son kozlarını oynamaktadır. Kürt, kim ne derse desin, bu kapalı kapı diplomasisinin içindedir. Müttefikleri ile uyum halinde çalışmakta, ses vermesi gerekli yerleri iyi hesaplayarak ses vermektedir. Büyük oyunların tüm varyantlarının sergilendiği bu sessiz diplomaside Türkler, iç kamuoylarına yönelik, 24 saat bile geçmeden çürütülen yalanlara dayalı havalar atmakta, ama neticede güvendiği tüm dağlara kar yağdığını görerek kahrolmaktadır.. AB'li Solana'nın, Fransızlar'ın ve ABD'liler'in tavırları Türk Tarafı için hep sarsıcı olmuştur.
İş işten geçmiştir. Türk artık geri dönüşü olmayan yoldadır. Güney'de belirleyici savaşa fiilen başlamak için bütün hazırlıklarını tamamlamış bulunuyorlar. 200 Bin asker sınıra yığılmış durumda. Tüm kafaların istila için şekillendirildiği bu aşamada hiç bir general bu askeri yığınağı geri çekme gücüne sahip değildir. Askerbaşı bile böyle bir teşebbüse kalkarsa ordularının içinde isyan çıkacaktır. Bunun için olsa gerek Büyükanıt geri çekilmek yerine, "Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız" demektedir. Başbakanları (K)erdoğan ise malum kabadayılığını elden bırakmamacasına; "Ben ABD'ye gitmeden önce neler olur bilmem" diyerek kafası istila müjdeleri ile doldurulmuş olan Türkler'e moral veriyor.
Bu arada toplama birliklerle Şırnak'ta gösteri düzenlettiler ve çocukları propaganda malzemesi olarak kullanıp askeri şapka giydirdiler.. Tümü korucuydu bunların.. Ekranlar, Türkler'in yoğun yaşadıkları yerlerdeki ağzı salyalı, "adrenalin"in yönetimine girmiş kalabalıkların, "kahrolsun Öcalan", "kahrolsun Barzani", "kahrolsun Talabani" ulumaları ile inlerken spor, bilhassa futbol, politik gösteri alanlarına dönmüş arenalarda hiç bir kural tanımadan moral basmak için kullanılıyor.. Oysa normalde Türk Devleti bu tür gösterilerden dolayı cezalandırılmalıydı..
Türkler'in dikkat çeken bazı davranışlarına değinmek istiyorum:
Türk savaş makinası, halkı bir nevi yeni "İstiklal Harbi" fikri etrafında toplamaya çalışıyor. Eski ve yeni bazı filmler, gösterilen "dökümanterler", TV tartışmaları en aşağısından dörtte bir oranında bu çerçevededir. Şu anda Cumhurları'nın Başı olan Zat, Bay Gül de Sarıkamış Savaşı'nı, Çanakkale Savaşı'nı hatırlatırken çok ağır kayıplara mal olacak bir savaşı işaret etmiyor muydu? Hayret edilecek şey, Gül'ün Sarıkamış Savaşı'nı da örnek göstermesiydi. Oysa bu savaşta Osmanlılar tarihlerinin en büyük kayıplarından birini vermiş, 90 Bin askerini Sarıkamış'ın topraklarına kefensiz bırakmışlardı.. Çanakkale'de ise 100 Binler'den bahsediliyor..
Kürtler sadece kendi kazanımlarını savunduklarına, hakları olan TARİH SANESİNE ÇIKMAK İÇİN çırpındıklarına, göre 300 bini aşkın Türk'ü öldürmeye kalkmaları imkansız değil mi? O halde bu korkunun kaynağı başka yerlerdedir.. (K)erdoğan'ın ikide bir ABD'ye efelenmesi de durup dururken olmuyor. Hatta Washington'a gitmek üzere iken bile, diplomatik nezaketi bir tarafa bırakıp, düşmanca bir dil kullanması tesadüfi olabilir mi?
Cevabını bildiğimiz sorular soralım:
-Türk neden yangından mal kaçırırcasına hemen bayramdan sonra teskereyi çıkardı?
-Bu ani duraklama neden?
-Türk Askerbaşı ile sözde hükümetlerinin başı neden durup dururken Batı'ya veryansın etmeye başladılar?
-Kitlelere neden özellikle Barzani hedef gösteriliyor?
-ABD neden bu kadar hakarete karşı sessiz (!)..
-"'Kuzey Irak'a bedeli ne olursa olsun ödemeye hazır olarak gireceğiz" demelerinin anlamı ne?
-Yoksa "bedel ödeyeceksiniz" diyen mi var?
-ABD helikopterleri neden devamlı olarak sınır boylarında keşif uçuşu yapıyorlar?
-Bu helikopterler neden sanki bir düşman ateşinin hedefi olacaklarmış gibi tedbirli davranıyorlar?
Kürt Milleti rahat olsun.. Kendi gücü ile yalnız kalsa bile, Güney'i ve Kuzey'i ile birleşmiş olarak bu savaşı bir günde, beş günde değil, zik-zaklarla yıllarca sürdürmek zorunda kalsa da kazanacaktır..
Benim kuşkum yok.. Kuşkusu olanlar eşlerinin yanına dönsünler ve bir daha politikanın "P"sini bile ağızlarına almasınlar..
2007-10-28
Sirac Kekuyon (Bilgin)
2007-10-28
Gorusunuz