Tartışma mı, Türk'ün oyununa destek mi?-II
Ilımlı İslam adı takılan AK PARTİ akımı, Kürdistan'da Milletimizin kafasını karıştıracak işbirlikçi eleman ve kadrolar'ı oldukça rahat bulmuştu. Bunların bir kısmının eveliyatında Kürd'ü içten vurucu bir rolde idiler. Ruhunu Düşman'a satmış kokuşmuş yaratıklardır bunlar Diğer bir bölümü ise, savaşın ve herşeyin bittiğine önce kendilerini, sonra da çevrelerini inandırmakta fazla zorlanmadılar.
Aslını inkar etmeye hazır olan bu haramzadeler güruhu, kurmê darêdirler. PKK'nin o meşhur geri çekilme olayı, sık sık değişen yeni yönelimleri bu NEO-HAİN AK PARTİ'li unsurlara az yardım etmiş değildir. Ama bence önemli olan bu unsurların kalben Kürtlükle ilişkilerini kesmiş olmalarıdır. Bu unsurların kalpleri mideleridir. Ne yani, bir zatı muhteremin Kürt olarak kalması için ille de dağlarda ve ovalarda 7'den 77'ye kadar inançlı insanlarımızın kurban verilmesi mi gereklidir (tabii ki korku sayesinde)? Genetiği Kürt, anası Kürt, Yurdu Kürdistan olan birileri, son iki asırdır kılıç, tüfek ve top seslerine rağmen hala kalben Kürtlüğünü keşfetmemişse buna ne denir? Geride kalmış günleri bırakın bir kenara, 1961'den bu yana Güney, Doğu ve Kuzey Bölgelerimizde verdiğmiz sayısız şehit, yakılan binlerce köy, tahrip edilen ekonomi ve tabiat da mı gözlerinin önüne gelmez? Hayır. İhanet, güçlüyü kutsayanlar için bir tercihtir. Aramadan da bunları bulur..
Velhasıl Kürt Milleti'nin özgürlük mücadelesini sessizce tasfiye edilmesi AK PARTİ'ye verilmiştir. Erdoğan'ın partisi de bu işi, sözüm ona, ılımlı İslam ve NEO-HAİNLER kanalıyla yürütmektedir. Sahnenin gerisinde ise kontralar, MİT'çiler, Özel Harpçilerin çeşitli kanatları ve fiili olarak Türk Ordusu hazır beklemekte, yerine göre müdahalelerde bulunmaktadırlar. Hergün DTP'lilere yönelik tutuklamalar ne anlama gelir bunu anlamayanlar, bu yazıyı hiç okumasınlar daha iyi.
İşte bu noktada Yaşar Vak'ası'na geliyoruz.
Öncelikle bazı hatırlatmalarda bulunalım:
-Her AK PARTİ'li ve sempatizanı (Bay Kaya bu kategoıridedir), PKK'yi "bölücü terrör örgütü" olarak niteler ve bu doğrultuda açık bir mücadele verir..
-Her AK PARTİ'li ve sempatizanı "Bayrak bir, millet bir, ülke bir" belirlemesini içine sindirmiştir. Bunun dışına çıkan parti, örgüt ve kişileri hedefe oturtur. Buna göre PSK de, KADEP de barışçı olmalarına rağmen hedeftedirler.
Her Kürt siyasetçisi bunları bilir. Bilmediğini iddia edenler ya karşılarındakini salak yerine koymaktadırlar, ya da bu açık psikolojik savaş günlerinde ve düşük yoğunluklu silahlı savaş günlerinde Kürt Milleti'nin mücadele azmini bilerek kırmaya çalışmaktadırlar.
Peki kimdir bu ihanetçiler güruhu? Biraz da bunu açalım..
Bu silsilenin önemli döneklerinden biri Mir Dengir Fırattır. Kendisi ile 1967'de tanıştırılmıştım. Ankara DDKO'nun kuruluşunda çok aktif bir rol oynamış, insanlarımızın takdirini kazanmıştı. Bundan dolayı adını bir çok yeni doğan bebeğe verenler olmuştu. DDKO tutuklamaları başladığında kendisini çok iyi saklamasını bilen veya yön değiştiren Mir, sıkıyötenimlerin kalktığı 1974'ten önce Kürtlük aleminden kayboldu. Hayatının bundan sonraki bölümünde hep dedesine verilen "İstiklal Madalyası" ile övünerek dolaştı. Şu anda ise NEO-HAİNLER'in saflarında AK PARTİ Bayrağını taşıyarak Kürt Milleti'ni "xewa mirinê"ye sokmak için bütün gücü ile çalışıyor.
Neo-hainler silsilesinin ikinci ismi Cüneyt Zapsu, Bay Kaya'nın en fazla hayranlık duyduğu isimlerden biridir. Zapsu'nun dedesi Abdurrahim Rahmi Zapsu 1912'de İstanbul'da kurulan ve Kürt Bayrağı'nı ilk defa kitleye sunan Hêvî Derneği'nin kurucularındandı. 1930'lu yıllarda pek çok Kürd'ün uğrak yeri olan evine girip çıkanlar bu Kürt Büyüğü'nden epey faydalanmışlardı. Fakat Cüneyt; iyi bir bürokrat, güçlü uluslararası ilişkileri olan bir zeka ve işadamıdır. Şu anda, Neo-Hainler'in başını çekenlerden biri olan Cüneyt, Naqşiliği ve dış ilişkilerini kullanarak Kürt Milleti'ni Düşman'a pazarlamaktadır.
Abdulkadir Aksu ve Zeki ergezen zinciri Tillo'ya baÄŸlayan iki Neo-Hain unsurdur.
Bir diğer unsur, yarı Kürt Korkut Özal'dır. Korkut, Cüneyt'i AK PARTİ'ye taşıyan ezeli düşmanlardan biridir..
Bediüzzaman'ın talebesi Gülen, Said'i Kürdi'nin öğretisini Türkler'e hizmet edecek şekilde rötuşa uğratmış bir unsurdur. Bu Özelliği ile Satılmış Kürt Ecevit'in de takdirini kazanmıştır.
Mehmet Metiner ise genç kuşak Türk Dincisi olarak sahneye çıkmış bir NEO HAİN'dir. Milli Türk Talebe Birliği'deki hizmetleri çok iyi bilinir. Bu unsur HADEP başkan vekilliği de yapmıştır. Bay Metiner 22 temmuz süreci boyunca ve seçimden sonraki günlerde sonuçların çarpıtılmasında başrolu oynamış, bu ihanetçiliğinden dolayı günlerce Türk TV kkranlarının misafiri olmuştur/olmaktadır.
Görüldüğü Kürt Milleti'ne karşı örülen ağın üç kolu vardır: Birincisi; akademisyenler. Bunlar daha ziyade diğer iki kol ile içine girdikleri organik ilşkilerle öne çıkarlar. Fakat ABD gibi dış ilişkilerini ve teorisyen konumlarını da kullanarak Kürt kuşatmasına diplomasi ve bilgi birikimlerini de sunarlar. İkinci kol; Şêx 'Eli'ye Septi ve arkadaşlarının Şah-i Neqşibend Muhammed Bahauddin'den icazet alarak Kürdistan'a yerleşmeleri ile orada vücut bulan "Naqş-i Bendilik" tarikatı mensupları ile kurulan organik ilşkilerle vücut bulur. Bu çok güçlü bir bağlantıdır ve Kürdistan seçim pratiğinde bunu açıkça gördük. Üçüncü kol; çarpıtılmış Bediuzzaman'ın gösterdiği yoldur. Bu yolun yolcuları da oldukça karmaşık çatışmalar da yaşamışlardır. Kürt Miileti'ne yakınlığı ile tanınan Zehra medresesi veya okulu, Hizbul Kontra'nın saldırısına uğramış, aklımda kaldığı kadarı ile onbeş şehit bırakmıştı..
Bu ahtapotun kolları şimdi Kürdistan'da daha özgürce örgütleniyor, dini kullanarak beyin yıkamaya hız veriyorlar.
(Devam edecek)
2007-09-07
Sirac Kekuyon (Bilgin)
2007-09-07
Gorusunuz