Türk'ün yeni politikası'nda Başkan Talabani fokusta..
Göründüğü kadarı ile Türkler'de kısa vadeli (Askerler'in potikası) ve uzun vadeli (AK PARTİ POLİTİKASI) iki politik yönelişin mücadele alanı halindedir. İki tarafın uzlaştığı ve çatıştığı noktalar oldukça fazla. Son seçimde Kürtler'i moral bozukluğuna uğratmak için Asker-AK PARTİ'nin gerçekleştirdiği işbirliği oldukça geride kalmış durumda. Bu politika ters tepmiş, Kürtler Türk Meclisi'nde grup kuracak bir milletvekili sayısını meclise sokmuştur.
Ardından başlayan Devlet'in Başı'nı seçme sürecinde bazan açıktan açığa, bazan da karşılaşmalarında göz hapsine almalarla Askerler ile AK PARTİ arasında derin bir düşmanlığın yeniden derinleştiği artık saklanamaz bir gerçekliktir. Darbe ihtimali hala yüksektir. AK PARTİ'nin gücünü ABD'den aldığı saklanamaz. ABD, Irak'ta daha rahat bir mücadele vermek için Türk Devleti'nin sükunetine muhtaçtır. Gül-Erdoğan İkilisi buna Kerkük referandumunun ertelenmesi gibi bazı temel şartlarla razıdır. Ama gel gör ki Kerkük Referandumu'nda teknik olmayan sebeplerle sahneye konulacak olan bir erteleme.senaryosunu Kürtler bir saldırı olarak kabullenmektedirler.
Askerler ise, hem Çankaya olarak anılan ve Büyük Put Kemal taraftarlarının Kabe olarak kabul ettikleri "kutsal hac mekanı"nı sıkmabaşlara teslim etmemekte, Kerkük'ü "kurtarmak" için hemen müdahale etmekte ısrarlı davranıyorlar. Askerbaşı Büyükanıt'ın bugün yayınladığı "30 Ağustos" bildirisi Büyük Put'un ilkelerinin değişmezliği teması üzerine kuruludur. Hatta gerekirse darbe yapmak gibi tehditle gerçek arasında sözlerin de araya serpiştirildiği bildiri okun yaydan çıktığı bir sürece rastlıyor. "Büyük Put operasyonu" adını verdiğim sürece girilirken Büyükanıt'ın bildirisi'nde yer alan şu iki paragraf oldukça açıklayıcıdır:
"Türk ulusunun birlik ve beraberliğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik yapısını bozmak ve çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak amacıyla yürütülen sinsi planlar ne yazık ki her geçen gün farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. "
"Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını içine sindiremeyen bölücüler ile laik yapısını sistematik bir yaklaşımla aşındırmaya çalışan şer odaklarının yaklaşımlarını, tüm ulusumuz çok açık olarak izlemektedir."
Burada okların uçları hem Kürtler'e ve hem de AK PARTİ'lilere çevrilmiş durumda. İzleyip göreceğiz.
Kerkük konusu'ndaki ısrar Askerler için bir prestij sorunu haline gelmiştir. Bunun için İran ile birlikte hareket ederek Güney'i tahrik bombardımanına tabi tutuyor, yanlışlar yaptırmak istiyorlar. Bu iki barbar ordu, Kürtler'e karşı savaşıyorlar, ama sürdürdükleri savaşı "kirlilikle" suçlamak, bu iki orduyu aklamaktır. NATO üyeliği sıfatını çok iğrenç bir şekilde kullanan Türkler, ABD'nin düşman ilan ettiği İran'la ortak bir savaş stratejisi çerçevesinde Ülkemizin Güneyi'ni kısmen de olsa insansızlaştırma işlemini büyük bir pervasızlıkla hayata geçirmek için düğmeye basmış durumdadırlar. Dağlık kesimleri 5 aydan beridir en ağır silahlarla döven, misket ve napalm bombaları kullanmakta beis görmeyen bu iki orduya ve onları destekleyen cephe gerisi Türk ve Fars sürülerine "Allah'ın yarattığı varlıklar" diyebilir miyiz? Asla! Bunlar olsa olsa, Avesta'nın kaydettiği gibi, Angra Mainyu'nun yaratıklarıdırlar (Ehriman'ın, yani kötü gücün yarattığı mahluklar).
Türkler'in manifestleşen AK PARTİ merkezli "yeni" Kürdistan politikasına geçmeden önce bazı saptamalarda bulunmak isterim: İstiklal Mücadelesi/Harbi yenilgi korkusu ile birlikte yürütülemez. Mücadeleyi göze alanlar ve onları destekleyenler, bu işin sonunun kanlı bir savaşa doğru gideceğini çok önceden hesaplamak, ona göre bir planlamaya giderek bütün ulusal güçleri seferber hale getirmekle yükümlüdürler. Kurtuluş savaşımını/savaşını desteklediklerini söyleyen kitlelere düşen ise savaş meydanında ileri atılan komutanı (komuta heyetini) "viva la capitano" diyerek teşci etmek değildir. Alan ısındığında mücadeleye korku ile bakanlar, kaçış yolları arayanlar veya kıçını emniyete alıp uzaktan gazel okuyanlar bu mücadeleyi içten kemirenler sınıfına girerler. Savaşa idam gömleği ile çıkanlara omuz vermeyenleri, onların ihtiyaçlarını kendi güçleri oranında karşılamayanları yufka yürekli öncüler affetse de tarih affetmez. Tabii ki Hewlêr Katliamlarının (I, II, III), Maxmur Katliamının, Şengal katliamının, Türkler'in kimyasal silah, napalm ve misket bombaları gerçekleştirdiği saldırıların, İran'ın sahte mollaları'nın açık savaş ilanının hısımızı arttırdığı kanlı bir dönemden geçmekte olduğumuzu bilince işlemişizdir..
Bunların ışığında Türkler'in Kürtler'i bölme çabalarını çok kısa başlıklar halinde verebiliriz. Eleştirilerimiz dostçadır. Bu unutulmasın.
Evet Türkler'in son zamanlarda Talabani'ye yağ çekmeye başlamaları anlamlıdır. Gül'ün, "Türk Devleti'nin başı olarak Talabani ile görüşmeye hazır olduğunu beyan etmesi, belli bir yerden gelen zorlamanın eseri olsa gerek.. Talabani yanlılarının DTP'liler,i Gül'e oy vermemelerinden dolayı şiddetle eleştirmeleri görmezlikten gelinemez.. Ben kısaca burada bir hin oğlu hinlik seziyorum.. Siz ne dersiniz ilgililer?
2007-08-27
2007-08-27
Gorusunuz