"Yeni" konsept karşısında Kuzey'in durumu

ABD'nin devlet olarak, Kürdistan'ın Kuzeyi için 1950'li yıllardan beri hiç bir zaman diliminde yeni bir konsepti olmamıştır. Hem barışçı mücadele, hem de silahlı direniş sürecinde bu gerçeğin değiştiği bir an bile yoktur. Taktiksel bazı momentleri saymıyorum. Ama Güney için çok esaslı bir değişimi görüyoruz. Bunu da sabit ve ilelebet sürecek bir devlet politikasının mümkün olmadığını göstermek için kaydediyorum.

ABD'nin nezdinde, tüm şımarıklıklarına rağmen, Türkler NATO üyesi bir devlete sahiptirler. Bu devlet stratejik konumu itibarı ile önemlidir, ABD'nin global politikaları açısından korunmalıdır. ABD'nin Türkiye ile ilgili konsepti stratejiktir ve 1940'lı yılların sonlarına doğru şekillenmiş, 1952'de Türkiye denilen yapay devletin NATO üyeliği ile nihai şeklini almıştır. 1952, aynı zamanda Türk kontr-gerillasının doğduğu yıldır.

Türk kontr-gerillası, CIA'ın koruması altında doğmuş, devletlerini yöneten Demirel gibi, şimdiki deyimi ile özel harpçilerin adamı bir kaç kişinin dışında hiç kimsenin varlığından haberdar olmadığı bir teşkilattır. Bu teşkilat kısa zamanda eğitimli elemanlarının ellerinde kök salmıştı Türk Devleti'nin derin kısmını inşa edilmesi bu elemanlar sayesinde olmuştu.

ABD, Sovyetler Birliği'nin yumuşak karnı sayılan bir bir coğrafyada yer alan Türk Devleti'nin üç büyük tehditin altında bulunduğunu saptamıştı. Bunlar;

-Dıştan gelecek bir komünist istila,

-İçten gelişecek bir komünist ayaklanma ve

-Toptan solcu olarak nitelediği Kürtler'in ayaklanmaları

olarak sıralanır (Daha fazla bilgi için bkz CIA ile ilgili yazı dizisi, www.kekuyon.com)

Bu üçlüden komünist istila ve komünist ihtilal tehlikesi kayboldu, ama bunların yerini İslami ihtilal ihtimali almış bulunuyor.. Bütün süreç boyunca değişmeyen tek "tehlike" Kürtler'dir. İstiklal Harbi'ni veya Kendi Kaderini Tayin Hakkı çerçevesindeki Mücadelesi'ni ısrarla sürdürmüş olan Kürtler önemli bir istikrarsızlık odağı olarak hep CIA'nin ajandasında yer almıştı.. Dolayısı ile Kuzey Kürtler'i, sırf Türkler'e karşı mücadele ettiklerinden dolayı hem barışçı mücadele, hem de silahlı direnişe kalkıştıkları süreçte hedefe oturtulmuşlardır.

Şunu kaydetmeden geçmeyeyim; CIA, bazen samimi olarak, bazan da taktik açıdan alt düzey ajanlarından bir-ikisini Kürtler'in şu veya bu örgütünün üst düzey kadrolarına gönderiyor, kulaklarına bazı şeyler fısıldıyorlar.. Bu tür görüşmelerden bazılarını ilgililerden dinledim. Bunlar, bazan taktik fısıltı ile gerçek görüşmeyi karıştırırlar (fısıltı dinlediği için övünen biri de şimdi Güney'de kendisine verilen evin keyfini çıkaran zattır).. İşte bu tür karıştırmalar bazen felaketlerle sonuçlanabiliyor (bu kadarı yeter, ilgili zat ısrar ederse daha açık yazarız)..

Bunu neden kaydediyorum? Şunun için: Kuzey Kürtler'i hala "sakıncalı". ABD Kuvvetleri, eğer Irak'ın güvenliği söz konusu olmasaydı, şimdiye kadar çoktan PKK'ye yönelmiş olacaktı. Liderler hiç bir vaadı banko gerçek sayamazlar. Kuzeyli liderler bunu hiç bir şekilde unutmamalıdır. Peki bu durum ebediyete kadar böyle devam edecek midir? ABD Türk Devleti'ni hep koruma altında mı tutacak? Elbette hayır. Ortadoğu'nun kaygan zemininde politika yapanlar hemen yarın ne olacağını o kadar kolay tahmin edemezler. Türk Devleti'nin Irak'ta istikrar bozucu olmak gibi uğursuz bir rolu üstlendiği CIA tarafından çok iyi biliniyor. İlişkilerin bozulması için birikim had safhada..Fakat hala zaman var..

Peki biz bu birikimi esas alan bir politik "sükunet" geliştirebilir miyiz? Elbette ki bu safdilliliğin daniskası olur. Çekincemiz için bazı sebepleri sıralayalım:

-ABD ve AB, sahtekarlıklarla dolu bir seçimde bile ilk defa grup kuracak kadar "vekil" gönderen ve Türk Anayasası'na göre faaliyet gösteren DTP'yi kutlamayı bir tarafa bırakın, bu olumsuzluklarla dolu seçim sonrası sözü geçen partiyi "hezimete uğramış" gibi gösterme yolunu seçmiştir. Bunun yürütülen sert psikolojik savaş şartlarında ne anlama geldiğini biliyoruz.

-Türk Meclisi için yapılan ve tümüyle bir psikolojik savaş havasında geçen seçimlerde, mesela Çolig'de (Bingöl'de) AK PARTİ'ye savaş kalpazanı generallerin bu partiye "emir ve lomuta zinciri içinde ve emirle" 25 Bin oy eklediklerini biliyor muydunuz (Bu seçim bölgesinde kullanılan oy 100 Bin!)? Türkler'in ve onların seçim bekçisi askerlerinin aynı şerefsiz tavrı Çolemerg'de, Van'da ve diğer bazı stratejik noktalarda gösterdiğini biliyor muydunuz? İşte bu şartları tüm istihbarat teşkilatları elbette biliyorlar.. Fakat sonuçta sahtekarlık zafer olarak ilan edilmiştir.

-Son Qendil Komplosu'nun bize anlatacağı çok şeyler yok mu?

Bunun gibi bir çok işaret dururken biz oturup hayal kuramayız. Kuzey olarak göründüğü kadarı ile tek başımızayız. Ama omuzlarımızda büyük yükler var. Bunlar hem Kuzey'in yıkılmaması, hem de bu yolla Güney'in daha da güçlenmesine katkıda bulunmaktır. Kürdistan bütün coğrafi bölgeleri ve ilhak bögleri itibariyle bir bütünün parçalarından oluştuğuna göre mücadelesini bir bütün olarak düşüneceğiz.

Fakat bazı negatif sinyaller bizi oldukça rahatsız ediyor. PKK Başkanı Öcalan'ın "solun birliğini sağlama" yönünde hala ısrarlı saptamalarda bulunması hiç bir aklı başında insan tarafından onaylanamaz. Kast ettiği sol partilerin duruşlarına, ülkelerindeki oy oranlarına baktığımızda bu tür birlikleri hala önermiş olmasını hayretle karşılıyoruz. En büyük Kürt Düşmanı İP dahil bu sol partilerin ciddiye alınacak hiç bir yanları olmayacak kadar marjinaldirler (toplam "%086). Bu tür basitlikler, savaşa tutuşmuş olan ve daha büyük badireleri karşlamak durumunda olan bir partiye yakışmaz. Hem bunların ne kadar faydacı, vicdansız ve yalancı olduklarını İstanbul'dan Kürtler'in oyu ile seçilen o adamın basına yaptığı açıklamalardan ve duruşundan anlamadıysak, esaslı bir kafa revizyonuna ihtiyacımız var demektir..

Bu tür daraltıcı birlikler yerine Kürtler'in kitlesel partisini, ulusal kurtuluş ideolojisi doğrultusunda geliştirmemiz, bir balans ayarına gitmemiz daha doğru olmaz mı? Tabii ki ha demekle olmaz bu. Öncelikle şu kapımızı çalan beladan kurtulmamız gerekiyor. Üç büyük partinin ve aklı selim sahibi diğer ağırlık sahibi partilerin birlik olması yeter..Vakit dar..

2007-08-07

Sirac (Bilgin) Kekuyon

2007-08-07




Gorusunuz