Militan Ruh mu, teslimiyetçi akıllılık mı?-II

Bütün bu belirlemelerim, çok zayıf bir ihtimal dahi olsa PKK gibi büyük bir örgütü düşündüğümüzde, bu öncü örgütün Türk Devleti tarafından dayatılan ve "ne mutlu Türk'üm diyene" Kemalist sloganında ifadesini bulan ilhakçı-inkarcı şartların zorlaması ile değişeceğini, ulusal çizgiye bizzat Düşman tarafından itileceğini tahmin edebiliyoruz. Şu anda gelinen nokta; "eğer böyle devam ederse biz ayrılır, kendi KKK'mizi yalnız başımıza kurarız" noktasıdır (D Kalkan). Tabii ki bu yeni tez, tümüyle eskisinin yani "Karadeniz'e kadar bağımsız bir devlet verseler de almam" bonkörlüğünün inkarıdır. Ama yine de Düşman onları belli bir yola sürmüştür, ki bu da net bir şekilde Askerbaşı'nın Güney ile ilgili hesapları dolayısıyladır. Bilindiği gibi Türkler'in stratejik hedefleri Kerkük'ün anavatana katılmasını engellemek, böylece Kürt Milleti'nin güçlü bir şekilde tarih sahnesine çıkmasını engellemektir. Bunu gerçekleştirmek için tüm Kürtler'e savaş "ilan" edilmiştir. Bu biliniyor..

Yeri gelmişken, ben militan ruhlu bir Kürd'ü, ideolojik yapısını hariç tutmak kaydıyla her zaman pasif direnişçiden ayrı tutmamışımdır. Hatta şu yaşadığımız şartlarda daha da önde tutmaktayım. Bu bağlamda PKK'nin ve gerillanın ayrı bir yeri var bende. Neden?

Pasif direniş eylemleri; karşımızdaki barbar, kararlı, ilhakçı ve inkarcı Düşman'ı düşünürsek; Kürt Milleti'nin kurtuluşu yolunda tek başlarına önemli bir anlam ifade etmezler. Zaten dünyada, en "uygar" sömürgeciler bile, önemli sömürgelerini şiddet ortamı yaratılmadan bırakmış değiller. Bir uç misal verelim; Hindistan Kurtuluş Mücadelesi.. Bazıları bu mücadelenin 1947'de bağımsızlık ipini göğüslemesini hep tek başına Gandhi'nin pasif direnişinin zaferi olarak selamlarlar. Oysa, Hindistan Ulusal Kongre'sinin 15 Milyon militanı ve bu militanların Javaharlal Nehru liderliğinde harekete geçirdiği 70 Milyon Hint Yurtseveri'nin emek ve kanları olmasaydı Gandhi'nin eylemleri tarih sayfalarında kalabilirdi.

Kısacası bağımsızlık yolu öyle dümdüz değildir. Bu mücadeleye en ufak bir katkıda bulunmayanların dilleri, her nedense papuç gibi büyüktür. Gerillaya akıl verirler, partilere taktik verirler, "ee haydı sen de şuna bir omuz ver" dendiğinde ise ara ki bul. Şu iyi bilinsin; BAŞKALARININSIRTINDAN ÖLÜM OYUNLARINA GİRİŞENLER; DÜNYANIN EN AŞAĞILIK YARATIKLARIDIRLAR. Kürdistan Fedaileri, ülkelerini ve hayatı uğrunda ölünecek kadar seviyorlarsa, buna ancak şapka çıkarılır. Ama, mesela benim yazılarımı takip edenler, "eğer şu yapılacaksa... şuna şuna şuna dikkat edilirse daha iyi olur" gibi tavsiyelerin dışına çıkmaz. Ben toplu direniş ile beslenmiş fedai eylemlerinin çok daha başarılı moral yükseltici olduğunu hem gördüm.. Ama "sürerem, sürerem gitmez kadana" misali oturup başkalarına talimat vermekten hiç haz almadım.

Kökten pasifistler her eylemi, her direnişi veya her yurtsever kalkışmayı sözde küçümserler. Bunlar, militan ruhlu insanlara "deli" der, aşağılamaya çalışırlar. Bakın bunlara Bektaşiler ne cevap verir:

"Erenlerin Çoktur Yolu
Cümlesine Dedik Beli
Gören Bizi Sanır Deli
Usludan YeÄŸdir Delimiz"...


Evet aktif ulusal kurtuluşçular, uzaktan bakan pasifist-teslimiyetçiler nezdinde deli gibi imiş bir görüntü verirler.. Oysa derin düşünenler, somut durumu doğru tahlil edenler bu deliliğin yurt sevdasından, bağımsız yaşama aşkından ileri geldiğini çok iyi bilirler. Kürt Milleti'ni kurtuluşa bu deliler götürecektir. Ama tabii ki gerçek pasif (ki siz bunu aktif olarak okuyunuz) direnişçilerle el ele, omuz omuza.. Kısacası bir koordinasyon dahilinde.

Kürdistan'da bir çok odak pasif direniş ile pasifizmi karıştırıyor. Pasif direniş, adı üstünde bir direniş türü veya daha da açarsak gerekli olan bir direniş türüdür. Pasif direnişçi Düşman'ın empoze ettiği gündem ile ilgilenmez. Onun kendi gündemi vardır. Düşman bugün bir seçim ortamına girmiştir. Öyleyse Türk'ün gündemi bir yönü ile seçimdir. Ama aynı zamanda askerini, polisini, MİT'ini, itini Kürt İnsanı'nın üstüne salmış, bir korku cumhuriyeti yaratma sevdası ile saldırganlaşmıştır. Demek ki diğer yönü ile aralıksız bir şekilde imha politikası yürütülmektedir. Peki bu sürece pasifistin cevabı nedir? Ne yaparak neyi değiştirecekler? Bunlara doyurucu bir cevap verdiklerini hiç görmedim. Bütün yaptıkları PKK'yi suçlamak veya PKK'nin adına sığınarak rant sağlamaktır. Tamam suçla, yerden yere vur veya istifade et... Ama bize bir perspektif ver. O zaman biz de elimizden gelen desteği verelim. Ama bir şey gördüğümüz yok.

Benzetmek gibi olmasın, ama son yapılan KUDCG toplantısından sonra edindiğimiz bilgiler bu grubun belki son toplantısını yaptığı merkezinde. Yani pasifizmin girdabına girmeye ramak kaldı. Partilere bakıyoruz, DTP tam bir Türk partisine dönüşmüş durumda.. Hiç bir vicdanın kabul etmeyeceği bir duruma sokulduk.. Halka gerçek bir gündem sunmaya çalışanların sesleri ise boğuluyor bu PS saldırısında.

Şu geçmekte olduğumuz altın değerindeki süreci bir daha yakalayamayız. Ya bugünlerde ya da belki hiç. Silkelenin ve Kavaların yoluna dönün. Kürt Mitolojisi'nin kahraman figürleri bizi direnişe çağırıyor. KUDCG, KUDCG'nu, DTP, DTP'yi, Partiler partileri aşmadıkça bu iş yürümez.

Bizim nezdimizde, Düşman'a bir tek taş atan dahi değerlidir. Taş yerine kucak açanlar ise düşmandır. Teslimiyetçi akıllılığa son verelim. Devrimci delilik (silahlı veya silahsız) ise tek kurtuluştur. Bizim bizden başka dostumuz (Kuzey itibarı ile) şu anda yoktur. Kurtuluş için Türk kesimini yakmak icab ederse yakılacaktır, buna eminim.

Kısacası ben delilerin saflarını tercih ediyorum. Ya siz?
2007-06-06

Sirac (Bilgin) Kekuyon

2007-06-06




Gorusunuz