Militan Ruh mu, teslimiyetçi akıllılık mı?
Önce yazımın ruhuna uygun bazı düşüncelerimi kayedetmek isterim, şöyle:
Son günlerde WP Forumu'nu takip edenler ibretle Kürtler'in iç kavgaları ne kadar çok sevdiklerini seyrettiler, okudular. Bunda elbette PKK taraftarlarının, bu parti ve bu partiye yakın duranlar tarafından yapılan her şeyi "tek doğru" olarak sunmalarının etkisi büyüktür. İki lafın başında "işte dağlar orada çıkın savaşın" gibi ukalalıkları yazıya dökmeleri, derneklerde dile getirmeleri ne kadar muhakeme yoksunu olduklarını gösterir. Dağların yolu tıkanmışken, ovada siyaset zorla tekelleştirilmişken bu tür demagojik safsatalara normalde çocuklar bile güler.
Evet ben Kürdistan'da hayat bulmuş son iki neslin psikolojisini gayet iyi anlıyorum. 1984'ü başlangıç noktası olaeak alsak bile, o zamanlar dünyaya bilinçle bakabilen 15 yaşlarındaki bir çocuk, PKK'yi savaşan bir örgüt, düşmanı yurttan kovmaya çalışan bir ordu olarak görecektir. Bu elbette yurtseverliğinin gereğidir. Şimdi bu çocuk 38 yaşındaki bir orta yaş insanıdır. Bu nesil elbette başkalarının çabalarını küçümseyecek, Kürtler'in gerçek tarihini çok ama çok zor görecek, geçmişin emekçilerinin seslerini çok zor işitecektir. Eğer gerçekten ulusal bir eğitimden geçmemişse bu duruşu tabiidir. Ama bunları yöneten ve yaşları 60'a dayanan insanlar var. Asıl o insanların, sırf kendilerine olan kitlesel bağlılığı, fetişist değerlendirmeleri devam ettirmek için, her türlü yanlışı; "partinin emridir" veya daha yakından bakarsak "KKK Lideri'nin emridir" diye sunup (ki aslında emir oradan geliyor) bu emirleri kendileri için yontmaları, ihtilalci bir kafa bağımsızlığı açısından anlaşılmaz oluyor. Bu durumda her kongreden sonra yanlışta ısrarın adı "Başkanlık çizgisinde ısrar" oluyor. Ama kazın ayağı öyle mi? Bunu açıkça ve yeniden masaya yatırmaya gerek yok. Benim her toplantıda zafer kazanan bu çizgiye yönelttiğim eleştiriler hala Site'ımda duruyor. Şimdi bunları tekrarlamak yerine, sonuç itibarı ile olacaklara bakacağım.
Görünen ve çok yakın gelecekte, hatta bugün itibarı ile yıkıcı olan gerçekleri ortaya koymadan ertelemek, yarınları daha da karanlığa sokar dersek, bunu sakın yeni bir felaket telallığı olarak yorumlamayalım. Hayır, asla! Görünen köy klavuz ister mi? KKK'nın KıCıK'a dönüştürüldüğü, PKK'nin bilmem kaçıncı ad değişikliği ile Lider'ine "okey" dediği, DTP'nin aday listeleri ile Kürt Milleti'ne rest çektiği, Diğer partilerin ise hiç ses vermediği veya çok cılız kaldığı bu süreç nasıl kazanılacak? Bunu irdelemek dururken kenar mahalle kavgalarına girişmek ulusal kurtuluşçuya elbette yakışmaz.
Şunu açıkça yazmazsam tarafsız bir gözlemci olma iddiamı tümüyle kaybederim; şöyle: PKK Güney'de oldukça doğru davranıyor, hem de "talimatlar"a rağmen.. Hiç bir provokasyona girişmeden direkt savunma pozisyonunda kalması Kürt Milleti'nin geleceği için önemlidir. Türk (sözde) Generallari'ni oldukça güç durumda bırakan bu pozisyon, Barbarlar'ın bütün verilerini ellerinden alıyor. Şimdiye kadar öne sürdükleri "Güney'den yardım alıp saldırıyorlar" tezini ıspatlayamamanın sıkıntısıni yüzlerinden okumak mümkün.
Buna karşın Kuzey'de kelimenin tam anlamı ile tekelci davranıyor, tekellerini devam ettirmek için her yola başvuruyorlar. Söz konusu tekel Kürdistan'ın hayrına olursa elbette gözü kapalı denebilecek bir fedakarlıkla (onur ve insanlık gururumuzdan da fedakarlık yaparak anlamında) destekleleriz. Bu milli bir görev olur. Ama kazın ayağı öyle mi? KKK ve KCK'nin anlam itibarı ile Kürt Milleti'nin kurtuluşu veya kendi kaderine sahip çıkması ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.. Hiç bir esir millet, kendisini inkar eden, ülkesini ilhak eden bir düşmanın Milli birliği için, üniter devlet konsepti için savaşmaz! Savaşırsa kendisini esir edilmiş milletin ulusal kurtuluşçusu olarak niteleyemez. İşte şu çok küçük Korsikalılar'a bakınız. Basklılar'a bakınız.. 10.000 nüfusu ile devletleşen Tuvalu'ya bakınız.. Kim, hangi ulusal hareket milletini bu kadar aşağılık bir duruma sokmuştur, gösteriniz.
PKK'yi dışlamayan ve aynı kaptan su içtiği söylenen DTP bunun açık misalidir. Bu parti'nin "eş başkanı" Tuğluk, PARTİSİ ADINA bize tam anlamı ile düşmanca gelen, dört ana tezi partisinin önüne koymuştur:
-Uniter Devlet konsepti
-(sözde) Misak-ı Milli sınırları
-Sevr'in reddi
-Atatürk'ün sarsılmaz önder kişiliği
Bu üç tezi savunduğun anda, altına neyi koyarsan koy, fark etmez. Çünkü bu tezlerin altına "ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı" elbette konulamaz. Zaten bu takımın böyle bir niyeti yoktur. Tam tersine UKKTH'na düşman bir ekiptirbu. UKKTH gibi tehlikeli tezleri olanları seçim sürecinde tasfiye etmeleri, sistemin siyasi koruculuğuna sarılmaktan başka nedir ki? Şimdi bazı adaylara bakalım..
Akın Birdal, bilhassa kurşunlandığı günlerde en fazla saygı duyduğum bir Türk'tü. Ama bu Türk, Amed'de yaptığı bir konuşmada; "Saddam ne ise, Talabani ve Barzani aynı şeydir" dediğinde bu saygının birden bire kırıldığını, Dümanca doyguların bütün benliğimi sardığını gördüm. Onu yanlış kefeye koymuştum.. İşte bu Zat ve Misak'ı Millici Tuğluk ile beraber bir çok olumsuz kişi Amed'de halkımızın temsilcisi olmak üzere DTP tarafından listeye alınmış bulunuyor.. Bu davranışları Menderes'in bir zamanlar "Ben odunu aday gösterirsem bu millet onu seçer" deyişini hatırlatıyor.. Menderes malum! Umarım o yamandığınız sistem bütün eğilip bükülmenize rağmen sizi yutmaz.. İşte bunları aday gösteren DTP, Aydoğdu gibi bir Kürt şahsiyetini, Harita-havuz yaptıran Kürdistani şahsiyeti görmezden geliyor.. Aydoğdu gibi binlerce emekçi unutturulmaya çalışılıyorken, nerede bir sistem yağcısı, bir yalaka varsa listelere konuluyor.. Sanki onca şehit Misak-ı Milli mezarlığı için verildi..
Unutma ey Ehmedê Qesra Qenco! O Amed'de koyun koyuna yatan binlerce şehidi bir de Sen inletiyorsun! Hem de içerden. Çewlig'de, Dersim'de yatanları unutma.. Yado'ya, Seyyidimiz Riza'ya, Hüs' Begon'a, Alişer'e, Hemu Siya'ya, Enwer' Baynon'a, Nuri Dersimi'ye, Se'din Axayê Telhê'ye, İsa Durmuş'a ve daha yüzlercesine rağmen kimi, k,mleri aday gösterdiğini hesap günü geldiğinde hatırla... Batman'da kimler kimi yedi? Şırnaq'ta Cizîrê Botan'ın emekçi belediye başkanını neden listenizde göremiyoruz?
Çünkü üstünde oturduğunuz hareket, "Biz Mazlum'a söz vermişiz" çizgisinden; "Biz Türkiye'ye söz vermişiz" çizgisine gelmiştir. Bu yeni çizgi size de hayır getirmeyecektir.. Çünkü hala söylenecek bir son sözünüz var, Türk Askerbaşı sizden Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür sözünü, "sözde değil özde" söylemenizi bekliyor...
2007-06-05
Sirac (Bilgin) Kekuyon
2007-06-05
Gorusunuz