Sayın Beşikçi
Sizi ailece 1969'dan beri tanırız. Ailemiz, bilhassa Ben ve Rahime, Beşikçi adını bir idol olarak benimsemiştir. Defalarca Erzurum'daki ve Ankara'daki fakirhanemizde sizi ağırlamak şerefine ermiştik. Biz de hem Erzurum'da, hem de Ankara'da evinize kabul edilme şerefine ermiştik. 1971 Amed'deki hapis hayatında aynı komünde yer almış, eğitim çalışmalarını birlikte yürütmüştük. Ama bu eğitimde özellikle ben yönetici oluyor, elimizdeki tek materyal olan sizin eseriniz, "Doğu Anadolu'nun düzeni, 3. Basım" anlatıyor, etraflı izahlarla konuyu takviye ederek çok geri olan ve kitabınıza hakim olan o zamanki düşünce sistematiği içinde birşeyler yapmaya çalışıyorduk. Siz hep bizim ağzımızdaki isim idiniz.
Hapis hayatının bu ilk evresinden sonra, Siz, aramıza duvar çektiğim Rizgari dergisi etrafında yoğunlaşan insanlarımızla birlikte hareket ettiniz. Kitaplarınız Komal'da yayınlanıyor, yazılarınız Rizgari'de çıkıyordu.. Bu durumun neden böyle olduğunu sorduğumda "birlikte çalışacak başka kim var?" diyerek, soruya haklı bir soru ile karşılık vermiştiniz. Sanırım 1976'dan sonra ilişkimiz koptu. Ben PDK ile çalışmaya başlamıştım, Siz ise Marxist geleneğin bir siyasi yoğunluğu olan Rizgari'de kalmıştınız. Böylece benim his ettiğim kadarıyla Marxizm-Leninizm'in Kürt Ulusal Kurtuluş hareketine bakışına, ama onları biraz aşarak sahip çıkmakta ısrar etmiştiniz..
Seri halinde yayınlanan kitaplarınızda bilhassa Türk Cumhuriyet dönemi'nde kanunları inceleyerek, kongreleri (dil, tarih vs) toplanma niyetlerini deşifre ederek, Kürt entellektüellerine ışık oldunuz. Tezler ortaya koymuş bu tezlerin çerçevesinde Marxizm'in ruhuna bağlı kalam kaydıyda muhtemel yol haritalarının nüvelerini de ortaya koymuştunuz. Yayınlanan 34 kitabınızdan 33'ünün toplatılması bu çalışmaların değerini açıkça ortaya koymaktadır.
1980 Darbesi'nde yaşadığınız uzun ve ağır hapishane hayatında düşünmekten geri durmadınız. 1984 Atılımı'nı desteklediğinizden dolayı eziyet çektiniz. Bu duruşunuza her Kürt minettardır. Daha sonra İmralı sürecinin yarattığı büyük hayal kırıklığını yaşadınız. Yine o keskin tavır alma yolunu seçerek, doğru bildiğiniz uzun yolu yeniden belirlediniz..
İşte bu İsmail Beşikçi'nin "Kürt Tarihini Artık Kürtler Yazıyor" başlıklı yazısı dünden itibaren Kürt Site'larında okunmaya başlandı. Okudum, saygı duydum. Ama Ben naçicaneyi hiç bir araştırma yapmamış gibi görmezden gelmeniz çok ilgimi çekti. Doğrusu hayal kırıklığına uğradım.
Siz belki unuttunuz, o hapis sürecinde yakalarına yapışarak "sen bir caşsın" dediğiniz insanları bugün "Kürt Tarihi ile ilgili büyük çalışmalar" yapmışlardır diyorsunuz. İnsanların sürekli bir değişim içinde bulunduklarını bildiğimiz için bu değerlendirmenize bazı rezervler koyarak destekliyorum. Elbette görmüş geçirmiş eski nesil Kürtler'in, başlarından geçenleri anlatmaları yeni nesil için faydalı olacaktır. Ama buna tarih, kültür, mitoloji araştırmacılığı denilebir mi? Bunu tarih değerlendirecektir.
Sayın Beşikçi,
Seçtiğiniz araştırmacı adlarından çoğunun çalışmalarını daha önce de selamlamıştım, ki bunlar siyasi düşünce itibariyle benim oldukça uzağımda dururlar. Ben bilimsel araştırma ile siyasi durşları hep ayrı yerlere koymuşumdur. Fakat dikkat ettiğim kadarıyla sizin bir nevi hayranlıkla ortaya attığınız isimler, İstanbul'da yapılan ve benim eleştirdiğim bir toplantıya ya sizinle katılmış, ya da desteklemiş kişilerdir. Bu toplantıda alınan kararların hayatın gerçeği ile örtüşmediğini, bugünkü savaş durumu ile açıkça ortadayken, sadece Kürtler'in silah bırakmasını salık vermelerini Kürtler'in yararına olmadığını tecrubeler göstermiştir, daha da gösterecektir. Sakın bu duruş sizi etkilemiş olmasın?
Dahası benim hakkımda dedikoduyu marifet sayan, fakat bunu kaleme dökemeyen kulisçi kişilerin karalaması değerlendirmenizde etkili olmuş gibime geliyor.. Çalışmalarımı, harcadığım emeği görmeyen, sadece kişiliğe saldırıyı marifet bilenlere kapılmayacağımızı sanmak istiyorum. Kürt Milleti'ne (siz bunu Kürt Halkı'na diye okuyunuz) hizmet elbette sadece silahla olmaz. Sizin ve başka insanların çabalarının mükafatı olarak yaşadığı geniş hapis deneyimi, daha başka olguların da Türk Devleti'ni harekete geçmeye zorladığını gördük izledik, elbette diş biledik. Ama bütün bunlar araştırmaların karartılmasına meydan vermemeliydi.
Bir diğer kuşkum, inançlı bir Marxist olarak İsmail Beşikçi'nin bizim bu tarihi momentte izlediğimiz milliyetçi çizgiyi bir nevi ırkçılık olarak yorumlamasıdır. Biz elbette doğru bildiğimiz yolda ilerleyeceğiz. Bu yol, Kürdistan'da denenmemiş, ama şu sıralar yaygınlık kazanan bir duygudur. Biz bu duygunun da araştırmacılık ile karıştırımaması gerektiğine inanıyoruz. Gerçi marsistler kendileri dışında gelişen bütün araştırmaları ya burjuvazinin çıkarlarını aksettiren müdahaleler olarak görürler, ya da bizdeki şekli ile feodalitenin... Oysa Kürt Milleti'nden çıkan araştırmacıların önemli bir kısmı, Bedirxaniler'i, Şerif Paşayı, Şêx Se'id'i, Seyyid Riza'yı, Şêx Mehmud'u incelemiş, onların büyük cesaretlerine hayranlık duymuşlardır. Bilmem anlaşılıyor muyum?
Sayın Beşikçi;
Araştırmalarımda kullandığım malzemeler öyle paketlenerek bana verilmiş değildir. Ben kendim materyallerime ulaştım, sınıflandırdım ve en sonunda gerçeğe ulaşmanın yolunu buldum. Bazılarınca kullanılan böylesi malzemeler, ki çoğunluğu trankripsiyondur, olduğu gibi kalsaydı yine de kullanlılabilecekti.
Araştırmalarımın bir kısmı kitap haline getirilmiş bulunuyor. Bunlar; Barzani, Zarathuıştra, Avesta'nın bazı bölümleri, Doğu Aryan Mitolojisi ve Avesta'nın yazıldığı dil ile Kürt dilini karşılaştıran 400 kelimelik sözlüktür. Sadece bu sözlük bile Batılı bilim adamı bazı insanları konuşmak, araştırmalarımıza "Kürdistan Toprakları'nda devam etme" tavsiyesini iletme durumuna getirmiştir..
Araştırmalarım için 150 cıvarında yazarın eserlerini elden geçirmiş, bu yazarların Avesta'yı ve Zarathuştra'yı Kürt Dünyası'ndan veya proto-Kürtler'den uzaklaştıran saptamalarına bilimsel "reddiye" getirmiş bulunuyorum. Böylece Kürt Mitolojisi'nin en önemli çatı direkleri olan Newroz'u, Avesta Mitolojisi'ni ve Zarathuştra'yı evlerimizin baş köşesine oturtmuş bulunuyorum. Bunu yaparken hissiyattan uzak, ama soyulmuş bir milletin kültür unsurlarını yerli yerine oturtmaktaki kararlılıkla hareket etmiştim..
Fakat Medler'in Kürtler'in atası olduğunu bilimsel olarak göstermeden her şeyi yerli yerine oturtmuş sayılamazdım. Bunun için bazı Türkler ve bazı Kürt insanları ile giriştiğim polemikler sonucu, MS 1000'li yıllardan tutarak geriye doğru MÖ'sine kadar Medya'nın üstünde yükseldiği toprakların aralıksız sahiplerinin Kürtler olduğunu gösterdim. Bunun bir kitap haline getirilmesi için tüm malzemelerim hazırdır. Makaleler ise bahsetmeye değmez bulduğunuz Site'ımda hala duruyor.. Bu arada değerli araştırmacı Kamuran Melikendi'nin eksiklerimi tamamlayan yazısı da bu makalenin altına eklenerek okuyucunun görüşüne sunulacaktır.
Barzani konusunda yaptığım ve tüm yakın tarihimize değinen çalışmam hala aşılmış değildir. Tavsiyem bu kitabı da okuyunuz..
Ben Arkadaşım İsmail Beşikçi'yi böyle tahayyül etmezdim. O, bir yazara, araştırmacıya karşı çıkacaksa çalışmanın özüne bakardı.. Böylesine (yakınlık duyduklarım ve duymadıklarım) şeklindeki bir sınıflandırmaya gitmezdi. Araştırmanın özüne bakardı.
Yazık sayın Beşikçi... Bir zamanlar Sizi ideolojik açıdan bir kaşık suda boğmaya çalışanlarla bugün birlikte hareket etmenin verdiği hızla Sirac Kekuyon'u (Bilgin'i) yaptığı araştırmanın derinliği ne olursa olsun yok sayacak kadar ileri gitmiş bulunuyorsunuz.. Sizi bilim dünyasının karşısında bu konuda konuşmaya davet ediyorum..
2007-04-08
Sirac (bilgin) Kekuyon
2007-04-08
Gorusunuz