Newroz Talanı!

Yazıya bazı sorular sorarak başlayacağım, şöyle:

-Türkler neden Newroz'u "türkleştirme"ye çalışırlar?

-Türkler, Hewroz'u neden Atatürk'ün emri ile yasaklamışken şimdi sahipleniyorlar?

-Düşman neden her tarfta Newroz kutlamalarına karşı bu kadar hassastır?

-Amerikalı bir yetkili "Kürtlerin mitolojileri ve.......ları Türkler'den ayrıdır, onlar bir arada yaşayamaz" demişti?

-Mitolojiler neden bu kadar önemlidir?

-Bazı Kürt entellektüelleri neden hala mitolojileri, özellekle Kürt Mitolojisi'ni hafife alırlar?

İşte bu sorular bence işin candamarıdır.

Türk, bilim alanında kopyacı olabilir.. ekonomik gelişmesini uyuşturucu ticareti ile sağlamış olabilir. Çoğunluğun iğrenç bir kafa yapısı vardır, bunu da biliyoruz. Ama bir hususta çok ileri gitmişlerdir; milletleri ya katliamla, ya göçettirme ile ya da zora dayalı asimilasyonla yok etmekte üstlerine yoktur. Bu işlemi son zamanlarda bilimsel olarak yapma ustalığına erişmeleri, bu alana büyük yatırım yapmaları ve ısrarlı bir duruş sergilemeleridir.

Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu elbette katliamdır. Ermeniler, Eğer Sovyetler Birliği'nin himmeti olmasaydı, Türkler'in büyük katliamı sonucu şimdi yeryüzünden silinmiş olacaklardı. Asuri-Süryani-Keldani toplumu hala kendisine gelmiş değildir.

Ama bir milleti yok etmenin başka yolları da var. Bunların başında o milleti millet yapan köklerini kurutmak, onun beslenme kaynaklarını vurmak gelir. İşte Türk, Kürd'e karşı bunu yaptı/yapmaya çalıştı. Cumhuriyeti kurduktan sonra ilk işleri Kürt Milleti'nin istiklal davasını, mücadelesini bastırmak için harekete geçmek oldu. Önce Hakkari'den başladılar ve Nasturi ile Kürtler'in kıvılcım şeklinde yanıp sönen direnişlerini kırdılar.

Sonra 1925-1938 arası katliamlarla geleneksel Kürt Liderlikleri'ni tasfiye ettiler. Bu arada açtıkları ırkçı-inkarcı okullarda verdikleri eğitim sayesinde ağacın köküne hastalık aşıladılar. Yeni nesil Kürt İnsanı'nın beynine Kemalizm zehiri ekilmiş, bu zehir daha sonra milliyetçiliği küçümseyen Marksizm-Leninizm ile takviye edilmişti. İslami düşünce sahipleri ise "Ümmet-i Muhammed" deyiminin karşıtı olarak gördüğü milli değerleri budamakla meşguldular. Kürdistanilik her alanda kuşatılmıştı.

Fakat 1960'lı yıllardan sonra işler değişmeye başladı. Newroz gerçek anlamı ile önce Güney'de, sonra yavaş bir gelişim ile Kuzey'de kutlanmaya başladı. Kuzey'de ilk büyük kitlesel Newroz 1976'da Cizre'de kutlandı. Cizre'yi saran bütün tepeler yakılan ateşlerle ışıl ışıldı. Silah sesleri neredeyse sabaha kadar devam etmişti. Daha sonra 1990'lı yıllarda gündüz yapılan Newroz kutlamaları sürece damgasını vurmaya başladı. Fakat zaman geçtikçe içerik boşaltıldı, "Ortadoğu Halkları'nın ortak bayramı"na dönüştürüldü.. Bu mitolojik değerleri sahiplenme bilincinden çok uzak olunduğunun işaretiydi. Olmuyordu!

Oysa Mitolojinin değerini Türkler, Farslar ve Araplar çok iyi biliyorlardı. Mitolojik değerler bir milleti millet yapan çimento idi. Ruhsal şekillenme oradan geçiyordu. Bir millette "Biz" duygusunu; dil , coğrafya ve tarih birliği ile birlikte en fazla sağlayan manevi unsur mitolojik değerlerdir.
Çünkü mitolojiler ilgili insan topluluğunun ruhunu şekillendiren dini duyguları, masalsı abartılarla süslense de milletin gizli kalmış tarihinin anahtarını, çekilen zulümleri, ortak sevinçleri milenyumlar boyunca taşıyarak bugüne getirirler.

İşte bizim tam kavrayamadığımız sır budur. Düşman bundan dolayı "oniki hayvanlı" Çin kökenli takvimden medet umar ve Newroz'u sahiplenir. Hiç bir yazılı belge sahibi olmadan Newroz'u kapmaya çalışmaları, Kürd'ün uyanış hızından korkmalarıdır. Zaten en eski yazıtları MS 720'e kadar geriye gidebilen insanların uygarlığa ne katkıları olabilir ki? İşleri güçleri hırsızlık.. Ama beni sinirlendiren ev sahibinin Kürt Entellektüelleri'nin de buna katkıda bulunmalarıdır. Bir daha buna fırsat vermeyiniz. Newroz'a sımsıkı sahip çıkınız.

2007-03-13

Newroz yazıları devam edecek..

Sirac Bilgin

2007-03-13




Gorusunuz