Üç konu

Seçtiğim üç konuyu açmadan önce WP forumu yazarlarını ve giderek pekçok Kuzeyli Kürt İnsanını eleştirmek lüzumunu hissettiğim için üzgünüm. Yaşlı bir arkadaşınız, bir amcanız veye hayatı boyunca Kürtçülük konusunda birikim sağlamış bir Kürt belki de nefret ettiğiniz biri olarak, ben, Siraç Kekuyon'un (Bilgin'in) yönelttiği bu eleştirileri dikkatle okumanızı diliyorum:

Kusura bakmayın, çoğunuz genç ve üretken bir yaşta olmanıza rağmen çok ama çok tembelsiniz. Esir ve savaşı kapısında hisseden bir milletin evlatları böyle olmamalı idi. Oysa İstiklal Harbi veren esir bir milletin eli kalem tutan, kafası işleyen evlatları hem savaşçı, hem araştırmacı ve hem de vizyon sahibi olmalıdırlar. Savaş veya mücadele pratiğinde pişmemiş olan insanların sadece yazmak için yazmaları, sağa sola laf yetiştirme hesabı içinde olanları, Kürt Yurtseverliği'ni veya Milliyetçiliği'ni bir hobi olarak görmekte, kurtuluş diye bir problemleri olmadığını düşündürmektedirler. Kısacası araştırmıyorsunuz, araştırma yapanları da es geçiyorsunuz.. Kusura bakmayın, ama kaydetmek zorundayım; bu durumunuz hiç acı çekmediğinizin işaretidir. Takım tutar gibi bazılarınız kendilerini PKK'li diğer bazılarınız ise kendilerini "Anti- Apo", anti-PKK bir çizgide görüyor, sadece biribirinize laf yetiştiriyorsunuz. İyi bir psikolojik savaş vererek düşmanı rahatsız edeceğinize, düşmanı rahatlatıcı iç konulara takılı kalıyorsunuz. Yazılarınızın büyük bir yekunu iç çatışmaları teşvik edicidir. Bu da Düşman'ın işine yarar (elinden geldiğince, aklı yettiğince Psikolojik savaşta yer alan Çuvalcı Xayri örnek alınamaz mı?).

Düşman'ın bugün-yarın saldırı için diplomatik, siyasi ve askeri hazırlıklarını tamamladığı bu süreçte hala "şu şöyle dedi, bu böyle dedi" gibi konularla meşgul olmanız, işin ciddiyetini hala kavramadığınızın işaretidir. Öte yandan (azımsanmayacak sayıda yazar olarak) kiminiz "kahraman gerilla", kiminiz "kahraman pêşmerge" solaganlarının arkasına sığınarak bu en kutsal insanlarımızı adeta birer dövüş horozu olarak görmektesiniz. Oysa İstiklal Harbi'miz onların temiz kanları üstünde yükselmektedir. Yarın savaş kazanıldığında çoğu insanımız (bu forumda yazsın veya yazmasın) Pêşmerge ve Gerilla'yı, cahil bularak kenara itecek, yönetime talip olacak. Bu reva mıdır?

Düşman saldırırken ayırım yapıyor mu? Hayır. Barzani'yi anma toplantısını, Kerkük Konferansı'nı yasaklayanlarla, Amed il başkanı, Van il başkanı ve 30 arkadaşını, tutuklayan aynı Düşman değil mi? Daha geçen gün Arap Birliği toplantısında buluşan Zebari ile Gül arasındaki dialogu izlediniz mi? Edepsiz Kayserili Zebari'ye ültimatom ağırlığında sözlü bir nota verdi.. Neden buna fikse olmuyorsunuz? Adam açıkça müdahaleden söz ediyorsa bizim de söyleyeceklerimiz olmalıydı..

Şimdilik kısa kesiyorum. Ama kadeşlerim, arkadaşlarım veya yurttaşlarım şunu iyi bilsinler, yakalarını kardeşlik adına bırakmayacağım.. Şimdi seçtiğim üç konuya geçiyorum..

a) Kürt Tugayları'nın Bağdat başarısı ne anlama geliyor?

Çoğunuz ve dünya politik gözlemcileri, Kürt Tugayları'nın Bağdat'ta göreve başladıklarını ve büyük başarı sağlamakta olduklarını açıkça görüyorsunuz/görüyorlar. Kürt Tugayları oraya mezheb çatışmalarına son verilmesi ve komşulardan kaynaklanan istikrarı bozucu unsurların etkisiz hale getirilmesi teröristlerin amaçlarını kursaklarında bırakmak için olağanüstü bir çaba harcamakta, canla başla mücadele vermektedirler. Elbette nihai hedefe varmak ve terörü kabul edilebilir bir seviyeye indirmek için zamana ihtiyaç var. Bunu dost düşman herkes biliyor.

Peki bu mücadelenin perde arkası bir önemi yok mu? Elbette var. Kürt Tugayları'nın bu amansız mücadelesi en başta Amerikan iç politikasını etkiliyebilecek, Demokratlar'ın "derhal geri çekilelim" diyerek sağladıkları seçim başarısını tersine çevirebilecektir (Tabii ki burada Amerikan yönetimi'nin olağanüstü kararlılığını ve askerlerin mücadele azmini asla küçümsemiyoruz). Bilindiği gibi Kürt Ulusu'na düşman ilhakçı-inkarcı devletlerin tümü, ABD'de demokratların 2008'de yapılacak olan başkanlık seçimlerindeki muhtemel başarısını sevinçle karşılamaya hazırdırlar. Kürtler'in tarih sahnesine çıkışına karşı Düşman güçlerin yürüttükleri mücadelede bir "B-planı" veya "A-planı" olarak demokratların iktidara gelişleri için Irak'ta istikrarsızlık yaratarak Başkan Bush'un bölge çapında başarısız kalması için neredeyse cansiperane çalışmaktadırlar.

İşte bundan dolayı da olsa Kürtler, Bağdat'ta ABD ile birlikte büyük çabalarla istikrarı sağlamaya çalışırken, hem Başkan Bush'un başarısızlığını bekleyen çevreleri hayal kırıklığına uğratıyor, hem Cumhuriyetçiler'e vicdan borçlarını ödüyorlar ve hem de en önemlisi istikrarlı ve demokrat bir Irak yaratarak anayasanın uygulanmasının önündeki engelleri yok etmektedirler. Ben Kürt Tugayları'nın Bağdat'taki mücadelesini, Kürt Milleti'nin kurtuluş mücadelesinin önemli bir adımı olarak görüyor ve selamlıyorum..

b) KKK Lideri Öcalan'ın radiactive ışınlara ve Kroma maruz bırakılması olayı..
Eğer doğru ise, ki ben Türk'ü tanıdığım için büyük bir ihtimalle doğru olabilir diyorum, bu cinayet teşebbüsünün sebebini düşünmek lazım. Avukatlar veya başka kaynaklar bir tutam saç ile Avrupa'ya çıkıyor ve bu saçı tahlil ettiriyorlar. İşlem Avrupa'da yapıldığı için, saçta Strontium ve chrom'un bulunduğu yolundaki iddialara kuşku ile bakamıyorum. Peki bu saç örneği KKK Lideri Öacalan'a mı aittir? Bu hususta da bir kuşku duymak oldukça zordur. Bir an için eldeki saç örneğinin PKK'liler veya KKK Lideri Öcalan'ın avukatları tarafından, provokasyon amacı ile, bir başkasından bulduklarını farz edelim. Bu durumda PKK önce bu radyo aktiv maddeleri bulacaklar, doz ayarını bilimsel olarak yapacaklar, fedai kişiye bu maddeleri aldıracaklar vr en sonunda saçlarından bir tutam kesip Avrupa'da inceletecekler.. Ama herkes bunu yutacak! Türk Devleti elbette bu ihtimali kolayca aşabilecek durumdadır. Karşı saldırı olarak Abdullah Öcalan'ın saç örneğini gönderip, hem tahlil edilen saç örneğinin sahibinin KKK Lideri olmadığını, hem de gerçek örneğin adı geçen radia activ madde ve krom içermediğini gösterebilirlerdi. Türk Devleti bu yola girmedi ve suçu zımnen kabul etti.

Bu maddelerin vücuda etkileri:

Kısaca geçeceim: Chrome, Bronchial carcinoma'ya (akciğer soluk yolları kanseri), Strontium-90 ise tedavi dozunu aşan bir şekilde kullanıldığında başta kemik kanseri olmak üzere, karaciğer, akciğer kanserlerine yol açar. Bu, planlı bir cinayettir.. Söz konusu iki maddenin birlikte kullanılması, geri dönüşü imkansız bir akciğer kanserinin manifest hale gelmesini hızlandırır.

Eğer radyoaktif madde ve krom verilmişse bu cinayet teşebbüsünün hesaplanmış veya dikkate alınmamış sonuçları olacaktır. Bu sonuçların en önemlileri Öcalan'ı seven veya sevmeyen Kürtler'de oluşacak olan infialdir. Bu oldukça önemlidir (konunun hassasiyetinden dolayı daha fazla açmıyorum).

Fakat bizi oldukça düşündüren bazı gelişmeler şimdiden prestij kaybettirici olmaya başladı. Kast ettiğim Avrupa'daki eylemlerdir. Almanya'daki otoban eylemleri daha henüz belleklerden silinmemişken, BM Büroları'nın işgali, sivillere zarar veren oto yakma eylemleri hiö olmamalı idi. Anlaşılan bu tersliklerin altından da Avukat Şakar'ın çıktığını görüyoruz. Mahmut Şakar Avrupa'ya vardığından beri Kürtler'i utandıran eylemlerde birden bire artış görüldü. Bilindiği gibi Avukat Şakar hep kritik anlarda ortaya çıkıyor ve ortalığı bulandırdıktan sonra kayboluyor. Kendisi hakkında 2002 Seçim sürecinde ülkeden pek çok raporlar almıştım. Tümü olumsuz.. 2003 Yılında dinleyici olarak katıldığı bir kongreden sonra ateşkesin anlamsız bir şekilde bozulması ve ardından yaşananlar sır değil.. İlgilileri uyarıyorum, Avukat Şakar'ı dikkatle takip ediniz.. Bunu da burada kesiyorum..

c) Savaş tamtamlarının sesi daha da yakından geliyor..

Türk Özel Harp Dairesi, bir yandan bilhassa TV'lerde general eskilerini, "bilim adamı" pozisyonuna olan kişileri, sepet kafalı Hasan Celal Güzel gibileri kullanarak kararlılık gösterisinde bulunurken, eski darbeci Evren'e de saptırıcılıkta rekor sayılacak çözüm planları ile dolu görevler veriyor. Bir bakıyorsunuz Dışişleri Bakanları Araplaşmış, Arap Ligi toplantısına katılarak Kürtler'i tehdit ediyor, bir bakıyorsunuz başbakanları Afganistan'a yeni Türk kuvvetlerini sevke hazırlanarak ABD'ye göz kırpıyor.

Ama odaktaki general Büyükanıt hiç birini dinlememekte kararlı! Saldırı için gün sayıyor gibi hava basıyor.

Şunu hemen ekleyelim: Kürt Milleti savaşın yıkım olduğunu herkesten çok biliyor. Bunun için hep barıştan yana olmuştur. Kürt Milleti ve Liderleri hiç kimseyi, hiç bir devleti tehdit etmiyor, hakları olan kazanımlarını elde tutmak için direniyor. Ama bunu zayıflık olarak görenler var. Başlayın öyleyse, zayıf kimmiş bir de er meydanında görelim..

2007-03-06

Sirac Bilgin

2007-03-06




Gorusunuz