Barzanî-Erdoğan "ön görüşme"lerini yaptılar
Türk Tarafı şahlandı, toplantı üstüne toplantı yaparak, en nihayetinde Kürtler'le "lütfen" görüşmeye oturma kararını çıkarmak için boğuştu. Nihayet, müstevlilerin deyimi ile bu karar "şartlı olarak çıktı.
Türk Savaş Konseyi olan MGK toplantısına psikolojik savaş davullarının çalındığı ön toplantılar düzenlediler (geniş asker katılımlı Şeraton toplantısı gibi). Bu toplantılarda askerler, PKK ile ilgili (veya daha başka şeyleri de kapsayan) görüntülü bir dosya hazırlamışlardı. Bu video gösterisi basına sızınca kıyametler koptu. Türk Başbakanı bu haberi yayınlayanları ve sızdıranları "vatan haini" gibi ağır kelimelerle suçladı. Benim bundan çıkardığım en olumsuz sonuç bu videoda KÜRT KUVVETLERİ'NİN KONUÇLANMA DURUMU İLE BİLGİLERİN YER ALDIĞIDIR. Yani halihazırda Özgür Kürdistan kuvvetleri'nin yerleştiği noktalar ile Gerilla'nın (varsa) sabit üsleri bu videoda yer almıştır diyorum ve ilgilileri uyarıyorum.
Bu derin ve terör dolu toplantıdan sonra MGK Toplantısı sonuç bildirisinde tüm diplomatik kanalların açık tutulması kararı çıktı.
Türk Gazetecisi Hikmet Bila (ki hükümetlere ve bilhassa orduya yakınlığı ile tanınır) MGK'den sonra bir yazı yayınladı. Bizim de daha önce defalarca kaydettiğimiz şeyleri, Türkler'in "hassas" oldukları konuları önem sırasına göre şöyle sıralamıştı:
-Bağımsız Kürdistan olamaz
-Kerkük Kürtler'e bırakılamaz
-PKK varlığı kabul edilemez...
Türk tarafı bu hazırlıkları yaparken, Kürdistani güçler oturmuyordu.. Selahaddin'de, Dokan'da geniş kapsamlı toplantılar yapıldı. Bilhassa Dokan toplantısı çok önemli sonuçlar verdi. Oradaki toplantıya ABD Büyükleçisi Zaymay Halilzad'da hazır bulundu. Toplantıdan sonra Irak Cumhurbaşkanı Talabani; hiç kimsenin Irak'ın içişlerine müdahale etme hakkı bulunmadığını, Kerkük Sorunu'nun Irak Anayasası'na uygun olarak çözüleceğini bildirdi. Özgür Kürdistan Başkanı Barzanî ise Kürdistan topraklarına karşı girişilecek hiç bir saldıya razı olamayacaklarını söylüyordu.
İşte tam da bu sırada NTV, Başkan Barzanî ile bir röportaj yaptı. Sorulan sorular tam da yukarıda yer alan üç nokta çerçevesindeydi.
Mete çubukçu soruyu açıkça sordu: "Türkiye'nin gündeminde ilk olarak PKK faaliyetlerinin önlenmesi var. Daha sonra Kerkük'teki referandumun ertelenmesi ve üçüncü olarak da bağımsız Kürt devletinin kurulmasına ilişkin endişeler. Bu 3 konu teker teker masaya gelirse tutumunuz ne olur onu sordum aslında..."
Barzani'nin cevabı aynı açıklıktaydı: "PKK varlığıyla askeri mücadelemiz sözkonusu olamaz...". "Elbette bu 3 konuda da görüşlerimiz var. İlk olarak PKK konusunu ele alırsak; Bu konuda geçmişte olduğu gibi alınacak askeri önlemlerin başarı sağlamayacağına inanıyoruz. Eğer bir dost olarak bizim de bu sürece katkıda bulunmamız talep edilirse elimizden gelen desteği veririz.
"Kerkük konusuna gelince; Bu konunun Türk siyaset sahnesinde ve Türk kamuoyunda işgal ettiği yer bizi hayrete düşürüyor. Çünkü Kerkük bir Irak kentidir ve Kürdistan'ın bir parçasıdır. Bu tarihi kentte Kürtler, Türkmenler, Araplar ve diğerleri yaşamaktadır. Ama hem tarihi hem de coğrafi olarak, Kerkük'ün Kürdistan'ın bir parçası olduğu kanıtlanmıştır. Kerkük konusu, Irak Anayasası'nın 140. maddesinde öngörüldüğü şekilde çözülecektir. Biz bunun, sorunu yasal olarak çözecek ve referandumun da son adım olduğu bir yol haritası olduğunu düşünüyoruz.
Buraya yapılacak bir müdahale, bir dış müdahale durumun daha da kötüleşmesine neden olur. Sorunu daha da kompleks hale getirir ve bölge halkının çıkarına olmaz. Biz Kerkük halkına şu güvenceyi vermek istiyoruz. Bu süreç tamamlandığında herkes, eşit şartlarda varlığını sürdürebilecek. Ancak dış müdahale olursa, az önce de söylediğim gibi, güvenlik konusunda durum daha kötüye gider, bölge istikrarsızlaşır.
Bahsettiğiniz üçüncü konu, bağımsız Kürt devletiyle ilgiliydi. Ben bu konuda çok açık konuşmak istiyorum. Kürtler bölgede 40 milyonluk nüfusa sahip bir ulus. Ancak Kürt gerçeğinin ve kimliğinin reddi, görüldüğü gibi bu sorunu çözmeye yetmedi. Kürtlerin Araplaştırılması, İranlılaştırılması veya Türkleştirilmesi, başarılı olmadı. Kürt kimliğinin yok olması sağlanamadı.
"Bağımsız bir yapı, Kürtlerin en doğal hakkı. Ben kişisel olarak bu konudaki engelin, bu konudaki tabunun hem Kürtler hem de komşularımız için kalkmasını istiyorum. Kürtler bağımsız olma hakkına sahip. Türkler, İranlılar ve Araplar, bunu konuşmanın ayıp ya da bir tehdit olmadığını anlamalı. Yakın ya da uzak gelecekte olsa da bu fikre alışmalılar. Bu şiddetle değil, karşılıklı anlayış ve çıkarları gözeterek olmalı. Şiddet ortamında bunu elde edemeyiz.". "Herkes Kürdistan'ın bağımsızlığı fikrine alışmalıdır"..
Bağımsız Kürdistan Fikrine alışmamakta ısrar eden Türk Dışişleri bakanı şöyle büyük laflar ediyor. "Orta Doğu'daki irrasyonel liderlik ve maksimalist hayalperestliğin halkların başını daima belaya sokuyor." Kapusuz'undan tutun Başbakanına kadar hepsi tepki içinde.. Muhalif siyasetçileri, emekli generalleri de infial içinde. Kimisi bize köpek diyor, kimisi yaratık.. Kimisi ise askere hala "ileri" emri verilmediği için küplere biniyor..
Peki Türkler görüşme masasına niye oturuyorlar? Eğer herkes görüşünü orta yere sermeyecekse ve eğer sadece düşünceler dikte edilecekse ver ültimatomunu bak sonuca! Bizim Türk tarafına tavsiyemiz:
-Kürd'ü bir şahsiyet olarak görmeye alışın.
-Kürd'ün kölelik zincirini kırdığını artık görünüz..
-Kürt, emir dikte edilecek dağınık bir topluluk olmaktan çıkmıştır. Karşılıklı konuşması içinize sindiriniz.
-Kürt ile kavga edeceğinize ekonomik bir partner olarak düşününüz..
Biz herkese karşılıklı satgı esasına göre dostça davranmaya hazırız.. Ama Osmanlı oyunlarına gelemeyiz..
2007-02-27
Sirac Bilgin
2007-02-27
Gorusunuz