Türkler'i şımartan ne?

Kapusuz'un demecini TV'den ve kendi sesinden dinledim. Bazı Türk Gazeteleri bu demecin, "gerekli yerlere ultimatomlar verdik, boş durmuyoruz" sansürleyerek vermiş bulunuyorlar. Türk Devleti'ni sözde yöneten AK PARTİ meclis grubu başkan vekili Kuzey Irak'a girip geirmediğimizi nederen biliyorsunuz? Şeklinde tuhaf bir de soru soruyor. Aynı gün Peyamnêr Türkler'in, Duhok'a bağlı Amediye ilçesi'nin Kveste Köyüne kadar inen bir tim gönderdiğini yazdı. Tim şu anda geri çekilmiş durumda olsa da, Özgür Kürdistan Toprakları'nı ihlal etmiştir, hem de Qandil Dağı'nın tam aksi olan bir yerden. Amaç sadece Qendil olsa, elbette başka yerden girerlerdi. Fakat bu herifler "Medya savunma alanları"nı tümden hedef aldıklarını, girilen bölgenin de bu nitelikte olduğunu söylüyorlarsa, o zaman sınır boyunca 40-100 Km içerilere kadar inmeleri gerekir ki, bu da işgal demektir. Yani nereden bakılırsa bakılsın nokta hedef yoktur, sathi hedef vardır.

Yine Türk Hükümeti'nin Başı Erdoğan, Kıbrıs'ı işgal etmelerinin yıldönümü törenlerinde, kendisine "terör olaylarına sessiz kalmayın" diyen bir Türk'e veya devşirmeye; "hepimiz askeriz" şeklinde bir cevap veriyor.. Bu da seferberlik ve askere tabi olma anlamına gelir. Bu zaten Kürt Milleti tarafından bilinen bir gerçektir.

Öte yandan bizim bu savaş olayının baş gösterdiği günden beri yaptığımız tesbitlerin neredeyse tümü doğrulandı. 2005'ten beri bu konuda yazdıklarımıza aldırmayanlar şimdi ciddi bir şekilde neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Bu kadar birikime rağmen anlayamayacak olanlar mutlaka çıkacaktır. Umarız çok küçük bir azınlık olarak kalırlar. Çünkü Milletimiz'in bugün uyanık kafalara ihtiyacı vardır.

Demeçleri ve yazılanlarla söylenenlerdeki satır aralarını okuyup üst üste koyduğumuzda, Türk Devleti'nin Irak Devlet Başkanı sıfatıyla Talabani'ye ve Kürdistan Başkanı sıfatıyla Barzani'ye birer ultimatom tevdi ettiği anlaşılıyor. Bu ultimatomda "birlikte haerekete geçme" şartı dayatılıyor. Anlaşıldığı kadarıyla kısa bazı değerlendirmeler ve ABD güçleri ile müşavereden sonra Türk Ültimatomu Kürt Yöneticiler tarafından red edilmiştir. Kürt Liderliği'nin açıktan ve diplomatik bir dille formüle edilmiş olan cevapları ise bu red olgusunu doğruluyor.

Şimdi herkes beklemede. Türkler ya bir oldu-bitti harekatı için fırsatı kolluyorlar, ya da "izin aldıkları" muhtemel ve noktaya yönelik bir hava bombardımanı eşliğinde bir hava indirme şovu yaparak olmayan "onurlarını" kurtaracak dar kapsamlı bir askeri "super eylem"le yetinecekler. Tabii ki enselerini kaşıyarak geri dönme ihtimallerini de unutmayalım (zayıf ihtimal).

Şimdi olaya biraz daha yakından bakalım ve soralım; Türk'ü bu kadar şımartan gelişme ne ola ki? Kuşkusuz bunun cevabını net delillerle verecek durumda değiliz. Fakat bir kaç ihtimali gözden geçirebiliriz:

-Türk Makamları ile ABD Makamları arasında cereyan eden telefon diplomasisi'nden sonra belli bir sessizlik dönemi yaşandı. Ardından Türkler'in Lübnan'da konuçlandırılmak istenen barış gücünde yer almaları yüksek sesle seslendirildi. Bu arada Rice'in Lübnan ziyareti gerçekleşti ve "yeni Ortadoğu'nun kurulmasının zamanı gelmiştir" düşüncesi açıklanıverdi. Bu arada Türk Devleti'ni yönetenler dolu dizgin Hizbullah'ın saflarını destekleyen sözler dile getiriyorlar(dı). Burada şu sonuca varabiliriz: Türk Devleti yönünü yeniden Batı'ya çevirmek için prestijinin korunmasını şart koşmuş olamaz mı? Böylece sınırlı bir müdahale ile hem iç kamuoyu'nu tatmin etmiş olacak, hem de daha rahat bir şekilde barış gücüne katkıda bulunabilecektir..

-Türk Devleti, tıpkı Kıbrıs'ı işgal ederken gerçekleştirdiği oldu-bittiyi Güney'de de gerçekleştirmeyi kafasına koymuş olabilir. İşte bu çıldırmanın sınırını aşmak olur. Şu anda ABD Toprağı sayılan bir bölgeyi "no mans land" olarak görmek ve kendi başına parsa toplamaya çalışmak akıl işi mi? Bunu da göreceğiz.

-Türk Ordusu gerçekten safını yeniden belirliyor olabilir.. Bu konuda Ortadoğu'da ardı arkası kesilmeyen direnişler onları az umutlandırıyor değil. Son zamanlarda yükselen ikinci ulusal kurtuluş savaşı naraları bunun belirtisi olabilir. İşte bunun neticesi ne olur.... Heyecanla bekliyoruz!

Bir notum da Güney'de bulunan Kuzeyli kardeşlerimize.. Bu vatandaşlarımız, şu andaki savaş durumunu gözönüne alarak bir karara varmalıdırlar. Bunun için, içimize bir virüs gibi giren, görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakarak geniş katılımlı bir toplantı yapmalı ve savaş çıktığında Güney'e nasıl bir katkıda bulunabileceklerini kararlaştırmalıdırlar. Güney'deki Kürdistan Hükümeti'nin savaştan önce böyle bir talepte bulunamayacağını, bunun ağır diplomatik sorunlar doğuracağını bilmeleri, Kuzeyliler'in tamamen kendi insiyatifleri ile hareket etmeleri gereği unutulmamalı. Bu arada bir teklif: yaşı 45'in altında bulunan insanlarımız orada yaşayan gerillaların yardımı ile bir milis gücü olarak hazırlanabilirler. Bunun bağımsız olması gerektiği unutulmamalı ve Güney'e problem çıkaracak her türlü aşırılıktan kaçınılmalı..

Ne dersiniz?

2006-07-28

Sirac Bilgin

2006-07-28




Gorusunuz