Yakın tarihten bir ders; Kongra Neteweyîya Kurdistanê-II

Mayıs toplantısı çok kritik bir zaman diliminde gerçekleştiriliyordu. Türk Askerleri'nin verdiği demeçler, NATO'daki hareketlenme gibi bazı deliller Suriye üzerinde kara bulutların dolaştığını göstermeye yeterliydi. Süleymaniye toplantısının verdiği açık çek derhal kullanılmalıydı. Aksi takdirde önemli bir fırsat daha kaçacaktı. Toplantıda hararetli tartışmalar cereyan etti. Zübeyir ile en büyük müttefiği ve cambazlıkta desteği olan Remzi Kartal'ın favori danışmanı olan Mahmud Osman yine sahnedeydi. Süleymaniye desteğini iyi buluyor, fakat PDK'nin de bu işe katılması gerektiğinin altını çiziyordu. Benim önerim, derhal, hiç vakit kaybetmeden Süleymaniye'den verilen pasın kullanılması yönündeydi. PDK'nin şu anda katılmamasının her şeyin sonu olduğu anlamına gelmemeliydi. Talabani'ye Kongre'de istediği pozisyon verilerek Süleymaniye grubu tamamen angaje duruma getirilebilirdi. BU teklif, ne bazı hesapları olan PKK'nin işiner, ne de ne yaptığı belli olmayan Mahmud Osman'ın işine, ne de Zübeyir-Kartal ikilisinin hesaplarına uyuyordu. Böylece Mahmud Osman'ın tezi kabul gördü ve bir temas grubu oluşturuldu. Bütün gücümle bastırmama rağmen ahbab-çavuş ilişkisinin şampiyonlarını ikna etmem mümkün olmadı. Zübeyir- Remzi çifti zaten PKK Avrupa Sorumlusu olan Abdurrahman Çadırcı'yı da yanlarına almış, istedikleri gibi at koşturuyorlardı. Etkilemeye çalışmak bile boş bir çaba idi.
Ben, Mahmud Osman'ın kasdi olarak toplantıyı sabote ettiğini açık bir şekilde seziyordum. Bunu yüksek sesle dile getirmekten hiç geri durmadım. Ama olmadı. Şişirilmiş balon Dr Osman kazanmıştı, hem de Aydar-Kartal ikilisinin katkısıyla. Tamamen geri plana itilmiş olan Yaşar Kaya'nın ise sesi sedası çıkmıyordu.. O daha sonra çıkacak olan fırsatı bekliyordu. Nasıl olsa bir fırsatınıı bulup yine önde bir yerlere gelebilirdi (boşa yazılmıyor bu satırlar).
Toplantı tüm kariyeristlerin ve muhtemel işbirlikçilerin gayreti ile böyle sonuçlanınca, KNK teşebbüsünün artık geniş tabanlı olarak kitleselleşme olanağının ortadan kalktığı günlere varılmıştı. Eylül'de Türk Generallerinin naraları yükselmeye başladı. Ekimde Öcalan Suriye'den çıkarıldı ve aynı anda Güneyli iki ana partinin KNK'ye reddiyesi daha da kesinleşti. Teşebbüs artık bir kanadı kopuk hale gelmişti.
Fakat Öcalan'nın Avrupa'daki serüveni ve bunun tüm bölgelerimizde yarattığı büyük duygusal yakınlaşmalar hala büyük bir şansa dönüştürülebilirdi. 1998'de Aralık ayının ortasında yapılan kongre toplantısı bundan dolayı büyük ilgi gördü. YNK'den, şu anda Özgür Kürdistan'ın en uzlaşmacı önde gelen politikacısı İzzeddin Mustafa Resul gibi isimlerin ve yine Güneyli iki parti lideri Muhammed Heci Mehmud ve Kadir Eziz gibi isimlerin diğerlerine ek olarak katıldığı bu toplantı, Roma'ya bir cevap niteliğindeydi. Bu toplantıya gereken değer verilmeli, hemen ocak aynın başında Kongre'ye resmiyet verilmeliydi. Böylece belirsizlik arz eden Öcalan'ın durumunu kurtarmaya katkı olabilecek bir başkanlık kendisine verilebilir ve belki de bu post onun İtalya'da kalmasına katkıda bulunulabilirdi.
Fakat malum kişiler yine sahnedeydi. Mahmud Osman, Aydar, Kartal ve Çadırcı aynı havayı çalıyor, Kongre'nin ilanını Newroz'a ertelemeye çalışıyorlardı. Ben ise hemen Ocak başı'nda ısrar ediyordum. Bu konuda Başkanlık divanına yazdığım mektup ve Öcalan ile yaptığım telefon görüşmeleri de gecikmiş olarak yerine geldi, ama artık geç kalınmış, karar alınmıştı.. Newroz veya Newroz'dan sonra ilan edilecekti. Gerekçe yine fakslarla PDK ve YNK Liderleri'ne ulaşma olarak gösterildi. Oysa bu işin içinde dış güçlerin açık parmağı vardı.
Nitekim Ocak ortasında (1999) Öcalan, Hapse girmeyi göze almadığı için İtalya'dan çıktı. Bir aylık serüvenden sonra Kenya'da derdest edilerek Türkler'e teslim edildi. Çok büyük bir ulusal tepki doğurdu bu olay. Türk metropollerinde binlerce araç yakıldı. Yapılar ateşe verildi. Türkler aylarca evlerine Türk Bayrağı asamadılar. Tam bir bunalım durumu vardı. İşte ne olduysa oldu, İmralı'dan kesin emir çıktı: Eylemlere son verilecektir! ...Ve... Herşey bir anda durdu. Nisan sonlarına doğru çok daha tatsız görüşme notları çıktı. Bu safsatalara taktik gözü ile bakılıyordu çoğunlukla. Ama..
Neyse biraz kırık bir havada olsa da Kongre kurucuları toplantıya Mayıs sonlarında, Hollanda da başladılar. Yine görkemliydi. Velid Canpolat, Filistin'den bir temsilci ve daha başka davetliler hazır bulunmuştu. İşte bu toplantıya Mahmud Osman gelmemişti. Çünkü artık muvaffak olmuş, Kongre'nin en zayıf haliyle toplanmasını sağlamıştı..
Toplantı bileşimi doğrudan doğruya PKK çoğunlukluydu. 20 PKK üyesi ve sekiz yan uruluştan üyeler ile birlikte Kongre'nin gövdesi idi. Bu kompozisyon, bilhassa Güneyli Kürtler'i çok rahatsız etmişti. Ama bir şey söylemiyor, tahammül ediyorlardı. Nihayet sıra seçimlere geldi. Müthüş ayak oyunları vardı. Bilhassa Aydar-Kartal çifti çok faaldi. Kontrol edebilecekleri insanları ön plana çıkarmak için olmadık yalan ve manevra çevriliyordu. Bilhassa Başkan seçimi düğüm noktası olmuştu. Üç şahsiyet kendisini tabii aday olarak görüyordu: İbrahim Ahmed, Şêx İzzeddin Hüseyni ve İsmet Şerif Vanlı.. PKK İbrahim Ahmed'e söz vermişti. Ama bu isim kulislerde dolaşır dolaşmaz büyük tepkiler geldi. Bilhassa Güneyli Kürt Şahsiyetler bu dayatmayı yutmak istemiyorlardı. Aralarında eski hesaplar bulunan birinin öne çıkarılmasını asla kabul etmeyeceklerdi. Cemal Alemdar (23'ler denilen davadan yargılanan Kürt işadamı. Yaşar Kaya da aynı davadan yargılanmıştı.1963) beni bir köşeye çekerek; "eğer PKK'nin lideri tutuklu olmasaydı, bir bu kadar ayak oyununa asla tahammül etmez, şimdi ayrılırdık. 20 arkadaşımla her şeye rağmen tahammül göstermeye karar verdik.." demişti.
İbrahim Ahmed ismi tutmamıştı. Bununiçin kontrol edilebilir bir başka ünlüye göz diktiler; İsmet Şerif Vanlı.. Vanlı yarım asırdır Avrupa'da yaşıyordu. Kürt Davasına pek çok hizmeti olmuş, Yıllarca Barzani'nin Avrupa temsilciliği yapmıştı. Normalde uygundu. Ama yaşı müthiş ileri idi. Unutkanlık yüz tutmuştu. Eski aktivitesini göstermesi, bunların oyunlarına karşı uyanık olması mümkün değildi.
Ben ise dinamik, kimsenin oyuncağı olmayacak birini; Nuri Talabani'yi öneriyordum. Nuri Talabani, uluslar arası hukuk doktoru bir bilim adamı idi. Kongre'nin temel "dustur"unu hazırlayan komitenin lideriydi. Bu konuda PKK Başkanlı Konseyi'ne yazdığım yazının ilg,ili yerinde şunları kaydetmiştim:
"Şimdi çok önemli bir sınavdan geçiyoruz. İlk ayak, AB'nin terör listesinde PKK'nin yer almaması ile, zaferle kapandı. Şimdi sıra ABD ve İngiltere'nin listesini de değiştirmekte. Bunun için Kürt Ulusu olarak dinamik ve süratli hareket edersek, başlıca öz gücümüzün yaratacağı olanakların yanında başka olanakların da çıkabileceğini görmek mümkündür. Tabii ki yaltakçı tavırlar takınmadan ve şahsiyetlice. Şunu da unutmuyoruz, şahsiyetli hareket etmek, sürekli kavgacı olmak anlamına gelmez. Düşmanlarımızın da isteği zaten Kürtlerİn dünya ile kavgalı olmamsıdır. Bu gibi nedenlerle birlikte, neden kongre başkanlığına dinamik bir hukuk doktoru, dil bilen, Güneyli ve Anglo-Saksonlar'a yakın bir ismi, Nuri Talabani'yi düşünmeyelim? Hem de Güney'e muhtemel bir baskın harekatı başlamadan veya çok kısa bir süre içerisinde bunu başarmalıyız. Sakın 'CIA Ajanı'dır gibi dar bir suçlamaya kapılarak hareket etmeyelim ve meseleyi bir kez daha derinlemesine düşünelim. Hiç kimse bu saattan sonra Kürtler'i satma şansına sahip değildir veya en aşağısından ben böyle düşünüyorum. Zaten politikalar artık bölge bürolarına dayanarak saptanacağına ve başkan da bu politikaları yürütmekle yükümlü olduğuna göre neden korkalım? Üstelik bu seçimin Güneyli Kürtler üzerinde yaratacağı olumlu havayı da hesaplayalım. Sonuçta dinamik bir yönetim sayesinde kazanacak olan Kürt Ulusu olarak bizleriz. Bu seçim, ABD kurumları ile, başlıca halk ve ABD Kongresi düzeyinde olmak üzere, daha kolay diyalog geliştirme şansını yakalamamızı beraberinde getirecek, İngiltere üzerinde olumlu etki yaratabilecektir. Üstelik bu seçim, direkt olarak kaderimizi yabancıların eline bırakmak gibi iğrendirici bir anlam da taşımayacaktır. Çünkü her zamandan fazla gözümüz bu yönetimin üzerinde olacaktır."

Ama olmadı. Dar kafalılar bildiklerini okudular ve İsmet Şerif Başkan oldu.. (devam edecek) 2006-01-08

Sirac Bilgin

2006-01-08




Gorusunuz