Kimliğimiz bile alta düşünce..I

Komünistler şöyle derler: "Devrim yolu kaygandır. Bir kere kaydın mı sonuna kadar gidersin.." Evet, gerçekten de öyle bir kere kaymaya gör, bak nasıl da hızlanarak gidersin batağın dibine doğru. O zaman sana ne el atan olur, ne de ardından üzülenin kalır. Yalnızsın o çamurda debelenirken.
Kürtlük şuuru almadan, daha henüz yeni fırlattığı "Komünizmle mücadele derneği" (ki bu dernek, kontr-gerillanın ilk nüvesidir) kimliğinin kafasındaki etkileri silinmeden, hiç ama hiç kürtleşmeden, yeni edindiği Çayano-Deniz kimlikle Kürdistan sahasına "Bağımsız Kürdistan" sloganı ve iç şiddet temelinde inen İmralı'daki Zat ve onun Türk legalitesindeki ve illegalitesindeki takipçilerinin kendilerini ve kendileri ile birlikte bir milleti sürükledikleri bataktır sözünü ettiğim. Tavizler batağıdır bu.
Kulaklarına her fısıldananı büyük sözü olarak kabul eden bu güruh, artık iflah olmaz bir noktadadır. Türkleşmenin zirve yaptığı nokta diyorum ben buna. Apo avukatları ile görüştü, talimatı verdi ve KKK yumurtayı yumurtladı: ''Kürt sorunun çözümünde Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığını anayasal üst kimlik olarak kabul ediyoruz''
Be adamlar, madem bunu da resmen ve hiçbir tereddüte yer bırakmamacasına kabul edecektiniz, o zaman o kutsal dağlarda işiniz ne? İnin oralardan, atılın ağababanızın şefkatli kollarına ve yatın F-tipi vatan otellerinde, resim yapın, hatıralarınızı yazın ve Şemo'ya asla küfür etmeyin..
İnsan patlayacak duruma geliyor. Yurt ve millet göz göre göre göz göre göre bedavaya "satılıyor" da kitlesel olarak halkın "gık"ı bile çıkmıyor. Sürü! Sürü!' Sürü!!! Sürüleştirilmiş bir çoğunluk, duyguları köreltilmiş bir güruh! Vee en önde yürüyen ne idüğü belirsiz bir işbirlikçi.
"Emir ve komuta zinciri içerisinde emirle" uçurumdan atlasa bu çoğunluk da tereddütsüz aynı şeyi yapacak. Ulusal duygunun yerini kişi aşkı aldığında sonuç elbette böyle olacaktır. Türk legalitesine uygun parti kuran Ahmet beye bakınız... "atılan adımlar yetersiz" Kürtçülüğü yapan bu adam atılan bir tek adımı söylese de anlasak.. TV'de ve radyoda Kürtçe mi? Bu taa 1963'te Yusuf Azizoğlu'nun girişimi ile ve bu girişim çerçevesinde ABD'nin yardımı ile kurulan "Diyarbakır Radyosu" projesine dahildi. Nasıl oldu ise askerler buna müsaade etmediler ve proje buzdolabına kaldırıldı. Şimdi bu kırıntı yeniden gündeme geldi diye buna adım mı diyeceksiniz.. Bu kadar kayba mal olan şu radyo prajesine kurban olasınız, diyeceğim ama dilim varmıyor yine de..
Şimdi biraz tahlil derinliği yaratarak tepkimizin legal temellerini ortaya koyalım. Şöyle konuşuyor İmralı'daki şef: "Biz ne Çeçenistan gibi bağımsızlık ne de federasyon istiyoruz. Üniter devlet yapısı çerçevesinde demokratik bir çözümden yanayım. Başbakan'ın açıklamalarını olumlu buluyorum. Başbakan'ın kullandığı kavramları daha önce ben kullanmıştım, bu kavramlar bana aittir. Benim çözüm tarzım 21'inci yüzyıl çözümüdür. Demokratik Cumhuriyet tezini savunuyorum. Biz burada T.C. Anayasası, Meclisi ve ordusunu tartışmıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığını anayasal üst kimlik olarak kabul ediyoruz. Alt kültürel kimliklerinin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz."
Bu paragraf, satmanın ve satılmışlığın bütün ipuçlarını veriyor. Ben burada, daha önce tartıştığımız "bağımösızlık istemiyoruz, federasyon istemiyoruz" gibi safsatalara girmeyeceğim. Çünkü bu konulardaki talepsizliğin cılkı çıktı da adamlar tınmadılar bile. Üniter devlet yapısının muhafazasını istiyor adam ve takipçisi büyük KKK liderliği..
Bilinçle konuşmak için üniter devletin Türk Anayasa Hukuku içindeki yerini Kemal Gözler'den dinleyelim:
"I. Ãœniter Devlet
A. Tanım
Üniter devlet, devletin, ülke, millet ve egemenlik unsurları ve keza yasama, yürütme ve yargı organları bakımından teklik özelliği gösteren devlet şeklidir. O halde, üniter devleti, devletin unsurlarında ve organlarında teklik özelliğiyle tanımlayabiliriz.
1. Devletin Unsurlarında Teklik
Devlet, ülke, millet ve egemenlik unsurlarından oluştuğuna göre, üniter devlette, tek ülke, tek millet ve tek egemenlik vardır. Diğer bir ifadeyle üniter devlet, tek bir ülke üzerinde, tek bir milletin, tek bir egemenliğe tâbi olduğu devlet şeklidir. Bu nedenle, üniter devlette, devleti oluşturan unsurlar tek ve bölünmez bir bütündür. Şöyle ki:
a) Üniter devlette, devletin ülkesi tek ve bölünmez bir bütündür. Şüphesiz ki, üniter devletin ülkesi de "il" ve "ilçe" gibi birtakım bölümlere ayrılabilir. Ancak bunlar, basit idarî bölümlemelerdir. Bu birimlerin sadece idarî yetkileri vardır. Yasama ve yargı yetkileri yoktur. Bunların hepsi aynı egemenliğe tâbidir. Bunların hepsinde aynı anayasa ve aynı kanunlar, kısacası aynı hukuk düzeni uygulanır.
b) Diğer yandan üniter devlette, millet unsuru da tek ve bölünmez bir bütündür. Milleti teşkil eden insanların millet unsurunu oluşturmalarında din, dil, etnik grup vb. bakımlardan ayrım yapılamaz. Üniter devlette "toplum"lar veya "cemaatler" temelinde egemenlik yetkilerinin kullanılmasında farklılık yaratılamaz. Üniter devlet sadece yer bakımından federalizme değil, aşağıda göreceğimiz cemaatler bakımından federalizme yani "korporatif federalizm"e de karşıdır. "
İşte böyle..
Türk Anayasa hukuku üniter devleti açık ve net bir biçimde "tek ülke, tek millet ve tek egemenlik" sahibi bir devlet yapısı olarak tanımlıyor. Burada mahalli hiç bir alt idari yapının yasama ve yargı yetkisi yoktur. İrade üniter devletin iplerini elinde tutan meclis ve onun kurumları egemenliğin kaynaklarıdır. Din dil ayırımı yapmaz, ama hangi dilin tüm yaşama damgasını vuracağını belirler (resmi dil). Eğer devletin hakimiyeti altındaki bölgelerde başka diller konuşuluyorsa bunların akibetini asimilasyon tayin edecektir. Hepsi bu…
İmralı'daki Zat aynen şunları söylüyor: "Biz burada T.C. Anayasası, Meclisi ve ordusunu tartışmıyoruz.".
Yani Türk Anayasası ve Türk Ordusu bir veri olarak kabul edilmiştir. Bunlar sözde "Kürt Liderliği" tarafından tartışmasız olarak kabul ediliyorlar. Peki bu kutsal ve dokunulmaz Türk anayasası nasıl bir yapıda? Biraz da buna bakalım:
Bu anayasayı tanımlamak için, başlangıç bölümünü almak yeter, şöyle:
" BAŞLANGIÇ (Değişik: 23.7.1995-4121/1 md.)
Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedî varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
(Değişik: 3.10.2001-4709/1 md.) Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
Ne fazla ne eksik. İşte İmralıve takipçilerinin tartışma dışı tuttuğu anayasa bu..
Bu ırkçı faşist ve bizim açımızdan ilhakçı anayasada; " Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu" ibaresi her şeyi bu kişiliklerin gözüne soka soka anlatıyor, ama adamlar pişkin.. Ruhları Kürt değil ki anlasınlar.
Kürt Vatanı yok..
Kürt Milleti yok..
Kürt'ün iradesi yok..
Kürt'e layık görülen tek şey en iyi bir şekilde "efendilerine hizmet" iken biz bu anayasayı löp diye yutacağız. Aksi taktirde Apocular bize " anayasa adına dersimizi vereceklerdir..
(devam edecek)

2005-12-08




Gorusunuz