Büyükanıt psikolojik saldırıda..
General Büyükakın bilhassa son zamanlarda "şahin" denilen bir kuşa benzemeye çalışıyor. Güney'e laf atıyor, sözde ABD'ye rest "çekiyor", Kuzey'de ise taş üstünde taş bırakmayacak bir moğol görünümünü çiziyor. Ne de olsa Türkler'in bazı resmi tarih kaynakları Cengiz Han'ı ataları sayıyor. Bu tesadüfi midir? Söz konusu Türk Generali gerçekten bu kadar hüküm sahibi midir? Bu kadar kükremesini sağlayan bir yeterli güç var mı elinde?
Sınırsız bir şekilde işkembeden atan bu Zat, elindeki silah denilen tehlikeli oyuncaklara çok güveniyor. Zayıflara, savunma aracı olarak işin ciddiyetine vakıf bir örgüte sahip olamayan Kuzeyli Kürtler'e karşı, çoook çook geçici de olsa bazı şeyler yapabilir, katliam deneylerine girişebilir. Zaten bu amaçla kurulmuş olan bir örgüt de emrine amadedir, ki biz buna kısaca "kontra" diyoruz. Nerden mi biliyoruz? Şöyle bir düşünelim; Büyükanıt'a "X" askeri birliğine komuta eden albay kimdir diye sorarsanız belki hiç bilmez. Ama Şemzînan gibi kuytu bir köşedeki katliamın sorumlusu olan bir başçavuşu kardeşini bilmediği kadar bilir. Hem de Mehmet Ağar denilen müseccel bir kaatilin polis arkadaşı ile bu kontra timi aynı noktada birleşmiştir.. İç bakalım bu turşu suyundan!
Ama aynı Büyükanıt, Güney'e karşı tehditlerinin hepsini, en aşağısından günümüze kadar yutmuş bulunuyor. Oranın da zayıf anını dört gözle bekledikleri muhakkaktır. Sanırım tüm Türkler'in Güney aleyhine bekledikleri Godot gelmeyecektir. Bundan dolayı yakında, tıpkı kovboy fıkrasında olduğu gibi, Güney'in yanına dikilip "var mı ikimize yan bakan" dediklerini görürseniz şaşırmayın.
Büyükanıt denilen general bunun farkında. Aslında artık bütün dikkati ile, biraz dağınık yakaladığı Kuzey Kürtleri'nin beynini zapt etmeye, onları moral bozukluğuna uğratmaya ve böylece yenilgi psikolojisine sokmaya çalışıyor. Biz bu eğitilmiş kaatillerin ne demek istediklerini, neyi nasıl yapmak istediklerini çok doğru okuyamazsak, doğru bir savaş stratejisi geliştiremeyiz. Benim okuduğum kadarıyla Türkler mücadeleyi yeniden Kürdistan'a hapsetmek ve orada, Hükümetleri'nin başı tarafından dile getirildiği gibi dozu ayarlanmış bir kontra şiddeti ile boğmaya çalışıyorlar. Batman'dan itibaren bir çok yerleşim birimizde sergilenen provokasyonların boşuna olmadığı açıktır. Ama ne? Evet Türkler'in Milletimize karşı topyekun ve uzun vadeye yayılmış bir savaş ilan ettiğini biliyoruz. Bu savaş gereği elbette tacizde bulunacak, halkı savunmasız ve ciddi Kürdistani bir örgütten yoksun olarak yakalamışken ezip yıldırmaya çalışacaktır. Ama yine biliyor ki, PKK mecbur da kalsa rolunu oynamak zorunda kalacaktır. Bu da tek başına olayı izah edemiyor.
O zaman bir korku onları bu provokasyonlara itiyordur.. Bu korku; hem Güney'in sağladığı dev uluslararası tanınma hamlesi ile, hem savaşın onların kalbi olan metropollerine yayılması ihtimali ile izah edilebilir. Evet, Güney uluslararası arenada artık gerçek bir aktör haline gelmiştir. Bunda hem Güneyliler'in doğru zamanda doğru tarafta bulunmalarının, hem de bunun sonucu olarak Başkan Bush'un büyük emeği esaslı bir rol oynamıştır. Sonuçta Türkler'in Güney ile ilgili hevesleri kursaklarında kalmıştır. Fakat Kuzey, Güney'in avantajlarından hiçbirine sahip değildir. Hatta eğer doğru, sabit, kararlı ve icab ettiğinde uzun vadeli bir politika yürülmezse Kuzey'in herşeyi kaybetme ihtimali de vardır. Bunda ortalıkta boy veren "akıllı" (siz teslimiyetçi okuyunuz) politikacıların rolu ve günahı büyük olacaktır. Hele kendisine her mikrofon uzatıldığında "PKK kayıtsız şartsız silah bıraksın" diyen Tarık Ziya gibilerin artık Kürtler'in yakasını bırakmasının, asıl yuvasına, doğduğu ve kendisine şekil veren Türk Solu'na dönmesinin zamanı gelmiş ve geçmektedir. Roj TV'de "bu tavır topyekun bir savaşa sebep olur" diyerek Kürtler'in gözünü korkutmaya çalışan birinin ve birilerinin artık Kürtlük vadisinde yeri/yerleri olmamalı. Bize kaybettiren bu kafalardır. En son oynaması gereken kartı masaya bile oturmadan oynayan insanlar, Bu iğrenç ve iğrenç olduğu kadar da kurnaz düşmana karşı Kürt Milleti'ni temsil edemezler. Unutulmasın, milli mücadele topyekundur. Bir varlık ve yokluk sorunudur. Yenik, değersiz, Türkleşmiş bir Kürt ha yaşamış ha yaşamamış ne fark eder?
İşte bu kişiliklere rağmen, Kürdistan istiklal mücadelesi Türkler'in çoğunlukta oldukları ve Kürtler'den 15-18 Milyon insanın yaşadığı topraklara taşınmazsa, orada Türkler'in anladığı dilden cevvaplar verilmezse, mukabele-i bilmisil kuralı gereğince, Kürdistan'da düşmanın yönelttiği saldırılara aynıyla cevap verilmezse, yine ölen sadece biz oluruz. Büyükanıt ve kontralar, Kürtler'in bu tür bir politika değişikliğinin sancılarını çektiklerinin farkındalar. Bundan dolayı Kürdistan İstiklal Mücadelecileri'ni Kürdistan'a hapsetmeye, işi orada bitirmeye çalışıyorlar. Kürt Milleti bu oyuna gelmemeli. Kürdistan'da sivil itaatsizlik ve belli hedeflere kilitlenmiş, ama provokatörlerin olayı saptırmasına fırsat vermeyen eylemler tercih edilmelidir.
Büyükanıt'ın/Büyükanıtlar'ın geliştirdiği politikalara papuç bırakmamanın yolu, onların davranışlarını doğru okumaktan geçer diyorum.
2005-11-18
Gorusunuz