İslam Dini'ninde Kürt Sorunu ve pratik.. III
"Biz haklarımızın Lordlar arası müzakerelerle
alınacağına inanmıyoruz.
Biz kutsal şzgürlük mücadelemizde
Silahlarımızla sağlayacağımız zaferlerle
Onları alacağız"
Mustafa Barzani
* * *
Daha önceki iki bölümde genel olarak ulusların varlığı ve bir ulusa mensup olma çerçevesinde İslam inancının temel direği Kur'an-ı Kerim'i taramaya çalıştık. Şimdi ise sıra başkaldırı hakkına ve görevine geldi.
Evet, başkaldırı Kur'an'da hem bir hak ve hem de bir görev olarak yer alır. Başkaldırı zulme, aşağılamaya, sömürüye karşı bir haktır. Bu hak errtelenemez, devredilemez. Tabii ki bu başkaldırı hakkı adalet üzere olacaktır. Peki başkaldırı hakkını kullanmayanları ne bekliyor? Durumları kendiliğinden değişir mi? Ra'd Suresi, 11 ayette şu bölüm yer alır:
"Bir kavim nefislerinde olanı değiştirmedikçe Allah o kavmin halini değiştirmez"
Kısacası, bir ulus; nefsinde olanı, tefsirin daha daraltılmış hali ile, bağımlılık ilişkisini veya zalimin ona yaptıklarını veya daha da daraltırsak ulusal kişiliğinde bu bağımlılık, esaret ilişkisinden dolayı olanı (yani aşağılık durumu) değiştirmedikçe, Allah da o ulusun halini değiştirmez. Bu değişikliği yapacak olan sensin.. Yalvararak mı? Asla. Çünkü zalim, elde ettiği üstünlükten gözyaşın "sayesinde" vazgeçmez. Bu doğrudan doğruya başka metodlarla olacaktır. İsyan ile! İşte burada al-Bakara suresi, 194. Ayet konuşur:
"O halde, size karşı tecavüz edenlere siz de aynıyla mukabele edin. "
Kürt'ün bu Ayet-i Kerime'den alacağı çok dersler vardır. Şimdi bu Ayet'in apaçık olarak anlattığı ve nasıl davranılması gerektiğini gösterdiği "mukabele"ye geçelim:
Burada tecvüz, senin aile bağınadır (yani ulusal kimliğinedir). Senin dilini yasaklamak, kültürünü yasaklamak, ulusal kişiliğini yasaklamak, ulusuna mensup kadınlara karşı cinsel taciz ve fiili tecavüz, ulusunun kaynaklarına el koymak, asimilasyon, katliamlar vs tümüyle bu "tecavüz" belirlemesinin içine girer. Türk, Fars Arap "İslami Düşünce Sahibi" insanların ekseriyeti de Türk'ün, Fars'ın ve Arap'ın; Kürt Ulusu'nun ulusal haklarına haklarına tecavüzü ve kimliğinin ortadan kaldırılmasını haklı görürler. Dolayısıyla bunlar da Kürt'ü kandırmak, hak olan yoldan, yani zalime karşı başkaldırı yolundan saptırmak için ellerinden gelen münafıklığı ardına koymazlar. Bir başka İslami Kavim (Millet) olan Kürt Milleti'ni inkari doğru yoldan, kendi kişiğini, namus ve ulusal haysiyetini korumak için çaba harcamaktan saptırmayı görev bilir bunlar.. Bunlar tümü ile Kürt'e karşı savaş içindedirler (psikolojik ve fiili savaş). İşte bu durumda Kur'an-ı Kerim bir adım daha atarak şunları kaydeder:.
"Sizinle savaşanlarla; Allah yolunda siz de savaşın. Fakat haksız yere saldırmayın." (el-Bakara, 2/190)
"Kendilerine karşı savaş ilân olunduğunda zulme uğrayanlara cihad etmeleri için izin verildi. Hak Teâlâ onlara yardıma hakkıyla Kadirdir." (el-Hac, 22/39)
Bizimle, Ynai esaret hayatı yaşayan Kürt Milleti fiili veya pasif şekillerinin tümü kullanmak kaydıyla, Arap, Türk ve Fars devletleri'nin tümü, giderek milletlerinin ekseriyeti savaş halindedir. Kur'an-ı Kerim açıkça bunlara karşı aynıyla mukabele edin, benim daha önceki bazı yazılarımda kaydettiğim gibi, "onların anladığı dilden cevap verin" diyorken, Kürt hiç bir gerekçeye dayanarak bundan geri duramaz.
Ama Türk, Fars, Arap İslami düşünce sahibi olduğunu söyleyen kitlenin kahir ekseriyeti, yalanlarla Kürt Mü'min kitlesini saptırmaya çalışıyor, yalan şahitlik ederek dine muhalif bir noktada bulunmakta ve Kürt'ün zihnini çelmekte ısrar ediyorlar. Bu tiplere ise Kur'an-ı Kerim şöyle bir çağrıda bulunuyor:
"Ey iman edenler Allah için hakkı ayakta tutan adil şahitler olun. Bir kavme olan düşmanlığınız onlar hakkında adil olmanıza engel olmasın" Nisa, 4/58..
Fakat, Türk, Fars ve Arap Uluslarından gelme İslami Düşünce Sahipleri yalancı şahitlekte ustalaşmışlardır. Bundan vaz geçmeleri mümkün değildir. İslami Düşünce Sahibi örgütler arasında programında Kürdistan ve Kürt Sorunu'nu en insaflı değerlendireni olan İBDA-C (İslami Büyük Doğu Akıncıları-Cephesi) bile bize Yavuz Dönemi'nin özerklik ilişkisi önerir ve bunu en iyi çözüm olarak sunar. O Yavuz ki Kürt Kızılbaşları'ından 70 Bin insanımızı, sırf savaşta arkasını sağlama almak için gözünü kırpmadan katletmişti… Bunun döneminde Kürt'e uygulanan ve İdris-i Bitlisi ile yaptığı antlaşma ile sağlanan bağımlılık ilişkisini bu örgüt mutlak doğru olarak görüyor. Ama bir İslami Kavmin kendi kendisini yönetme hakkını tanımaz, bunu onlara "haram" kılar.. Bu size Türk Solu'nu hatırlatmıyor mu? Aynı kandırmaca, aynı yalanlar, aynı düşmanlık.. (devam edecek)
2005-10-31
Gorusunuz