Türk Hükümeti'nin başı ne demek istedi?

Türkmenbaşı devşirme Erdoğan dün oldukça net konuştu.. Ne demek istediğimi daha iyi anlatmak için önce konuşmasından bir paragraf alayım:
"Şu gerçek herkes tarafından, özellikle de bölgede sorumluluğu olanlar tarafından bilinmelidir. Milletimiz bölgedeki terörist odakların temizlenmesi için etkin adımların atılmasını bizden bekliyor. Bunu da açık ve net olarak bu vesileyle, gereğini yerine getirilmek noktasında dikkatle hatırlatmak istedim. Bu konuda gereğini vaktinde, zamanlamasını da iyi yapmak kaydıyla yerine getirilebileceğinin bilinmesini tekrar burada hatırlatıyorum."
Söylenenleri diplomatik dilden normal dile çevirirsek, Türk Hükümetinin Başı şunları söylüyor veya ABD ile PDK'ye ultimatom ağırlığındaki şu notayı veriyor:
-"Bölge"de (yani; Kürdistan'ın Güneyi'nde) PKK yuvalanmıştır.
-"Bölge"de sorumluluk sahibi olan PDK ve ABD'dir. Bunlar PKK'yi orada yok etmek için harekete geçmemişlerdir ve geçmeyecek gibi görünmektedirler.
-Ama biz çok bekledik... Gereğini, yani oraya fiili müdahale etme fiilini gerçekleştirmek için daha fazla beklemeyeceğiz.
-Bunu 'açık ve net' olarak sizlere tebliğ ediyoruz..
-Harekat kararı almış bulunuyoruz. Ama zamanlamasını iyi yapacağız.."
Düşman Hükümetinbaşı bebelerin ağlamasından, sabırdan vs bahsederek tehdidinin "gerekçesi"ni de açıklıyor ve ikinci konuya geçiyor, şöyle:
"Sanıyorum ki Irak'ta herhangi bir kesimin dönemsel avantajlarına dayanarak ortak mutabakatı yansıtmayan kazanımlar elde etmesi ve bunu diğer taraflara empoze etmesi, kalıcı çözüm önündeki en büyük engel olacaktır. Bununla birlikte biz, iyi niyetimizi (ABÇ), ümidimizi koruyoruz. 15 Aralık seçimlerinden sonra oluşacak Parlamento'nun, kabul edilen Anayasa'nın gerekirse tamamının değiştirebileceğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Esasında bu referandumda kabul edilen Anayasa, kendi başına bir sonucu ifade etmemektedir. Dileğimiz, 15 Aralık seçimlerinde ortaya çıkacak Parlamento'nun, Anayasa'da tüm kesimlerin iradesini yansıtacak şekilde hayata geçmesidir"
Devşirme Erdoğan burada artık sırayı ikinci korkusuna getiriyor; "....Irak'ta .... bir kesimin dönemsel avantajları..." Konuşmasının bu kısmında doğrudan doğruya Araplar'ı kışkırtıyor, Irak'ın içişlerine müdahaleden çekinmeden, Araplar'ı 15 Aralık'tan sonraki dönemde anayasada köklü değişlikler yapmaya özendiriyor. "Dönemsel avataj" sağlayan Kürtler'in bu kazanımlarının kırpılmasını açıkça istiyor ve Arap egemenlikli bir Irak özlemini onlara da yansıtıyor.. Sün'ileri seçimde oy kullanmak için sonradan anayasaya sokuşturulan çok olumsuz tavizlerden biri ile 15 Aralık Seçimleri'nden sonra oluşacak meclise, anayasayı, bir kereye mahsus olmak kaydıyla, elden geçirme olanağının tanınmasından bilistifade bu değişikliğin Araplar tarafından Kürtler aleyhine kullanılmasını istiyor..
Daha sonra sözü Türkmenler'e ve Kerkük'e getiren Devşirmebaşı sözlerini şöyle noktalıyor:
"Kerkük'ün geleceğinin belirlenmesi sürecinde BM'nin etkin rol oynaması yönünde girişim ve temaslarımız yoğun olarak devam ediyor"
Bununla da, Kürt Düşmanı Güçler'e dost olan BM Genel Kurulu veya aynı nitelikteki BM Güvenlik Konseyi'nin konuya eğemen olmasını istiyor. Böylece Kerkük'te Saddam döneminde yaratılan demografya korunmuş, Kürt Kerkük, Arap Kerkük'e dönüşmüş olacak. Hatırı sayılır bir kurnazlık ve şımarıklıktan ileri gelen bir aymazlık..
Türk Devleti'ni bu kadar şımartan ABD'nin müdahaleyi önleyecek kararlılıkta olması dileğimizdir. Ama biz elbette millet olarak düşmana boynumuzu uzatamayız. Direnmemiz tabiidir.
Bu demeçten anlaşıldığı kadarıyla Düşman Kürdistan'a karşı başlattığı topyekun saldırıdan asla vazgeçmiş değildir. Bundan dolayı daha yazıldıktan iki ay sonra eskiyen Türkler'in Güney'in bağımsızlığını destekleyebileceği hususundaki "sanı" düzeyindeki satırlarımı geri alıyorum. Siyasi gözlemciliğin talihsizliği buradadır. Dünyanın her tarafında bu tür yanılgılar gündeliktir. Tabii ki sağlam kaynaklara, mesela istihbarat teşkilatlarına dayananlar, elbette daha dayanıklı öngörülerde bulunabiliyorlar.
Neyse biz daha sağlam delillere dayanan tahlilimize dönebiliriz. Devşirme Erdoğan bu demecinde yine iki kuşu bir taşla vurma eğilimindedir. Birincisi; PKK'ye, çok güçlü bir darbe vurarak, hala bu örgütün Kürdistan için çalıştığına inanan Kuzeyli Kürt Milliyetçi ve Yurtseverleri'ne önemli bir psikolojik travma yaşatmak istemektedir. Böylece gün geçtikçe güçlenen ve kesin bir şekilde Düşman tarafından körüklenen "artık mücadele etmek faydasızdır" gibi utanç verici ve müthiş geriletici olan bir sanıyı daha da güçlendirmek istemektedir. Böylece doğmakta olan yeni Kürt Yurtsever veya Milliyetçi oluşumlarının moral bakımından önünü tıkamak istemektedir. Ben buna uzun süredir "PKK'nin şahsında Kürt Sorunu'nu yokederek bitirme teşebbüsü" olarak adlandırıyorum.
İkincisi; Güney'e hatırı sayılır bir kuvvet sevketme olanağını ele geçirirlerse, orada kalacak ve Güney'in normal metodlarla karşı koyamayacağı bir tehdit haline gelebilecektir. Bu bir hayal gibi görünüyor, ama Düşman'ın her hareketini kollamak ve yorumlamakla görevli değilm miyiz? Güney'in askeri bakımdan gittikçe güçlendiğini elbette dost ve Düşman herkes görüyor ve bu askeri gücün sadece korunma amaçlı olduğunu da. Bu ise Türkler'i korkuya sevk ediyor. Korku her davranışı, her çılgınlığı davet edebilecek bir psikolojik reaksiyona dönüşebilir..

2005-10-20




Gorusunuz