Halkların kardeşliği var mı? Milliyetçilik yanlış mı?-III

Bütün bunları şu veya bu partinin ve politik şahsiyetin, şu veya bu zaman dilimindeki şu veya bu pratiğinde görebiliriz. Ama fayda görüldü mü? Hayır. Ancak ve ancak zarar edildi. Bu pratiklerde Kürt Ulusal birliği dinamitlendi, Türk'ün bağımsız ülkesinde kaygısız giriştiği ideolojik kavgalar Kürdistan'a taşırıldı, İslamist Kürt-Komünist Kürt, Milliyetçi Kürt-Yurtsever Kümunist Kürt, Çinci Kürt-Rusçu Kürt kavgalarında insanlar kaybedildi, Bağımsız bir Kürdistan için çarpan kalpler susturuldu. Bütün bunları düşman içimize ekti diyebirsiniz. Ama bu çok basit, zahmetsiz bir belirlemedir ve maalesef eksiktir.
Evet, düşman 1938'den beri kafalarımızla oynamış, yeni ve özünden kopuk bir Kürt tipi yaratmıştır. Yaratılan bu yeni Kürt tipi siyaset yapmadığı sürece, kendisini inkar ettiği sürece çok rahattır. Siyaset yapandan rahatsızdır. Çünkü siyaset yapan Kürt onun asırları bulan uykusunu bozmaktadır. Kendisi olmak ONA YABANCIDIR. Yabancılaşmanın en uç noktasındadır. Ama yabancılaşmadan dönüş yoluna girenler de aradıklarını kolay kolay bulamamakta, bunu aşmak için ya Marksist-Leninist kitapların, ya da İslami Kaynakların tek taraflı düşünülmüş ve kaleme dökülmüş fikriyat denizine dalmaktadırlar. Orada buldukları ise ya neticede Ümmet-i Muhammed bölünürse küfürdür konsepti, ya da her şey dünya proletaryasının hizmetinde olmalıdırın gerekçeleridir. Ufak nüanslardan, mesela Marksistler açısından bakarsak; "ulusların kaderlerini tayin hakkı", "milli mesele" gibi kaynaklardan yararlanarak bir ışık arayışına girerler, ama vardıkları nokta hep enternasyonalist bir noktadır ki, bu da pratikte bağımsız devlet şeklinde örgütlenmiş milletlerin hizmetindedir. Aynı şey İslami Örgütler için de geçerlidir. Bu kesimin ilhakçı millet yanlısı kalemleri milliyetçiliği hep yasaklarlar, ama sadece Kürtler'e. Oysa Kur'an-ı Kerimdeki sayısız (kutsal kitapta 353 kez qewm kelimesi geçer) örnekler, daha önce bu konuda çalışmış olan "yarı imamlar"ın saptırması ile hep ilhakçı devlet lehine yorumlanmıştır..
İşte bu Kürt tipi şimdi değişime uğramak zorundadır. Ya gerçekten, bilinci ile, tüm maddi varlığı ile ve en son hücresine kadar Kürtleşecek, ya da sağa sola yalpalayıp gidecek, nihai çözümlemede düşmana hizmet edecektir. Kürtleşmek sözde olamaz. Sabah uyanıp sokağa çıktığında rastladığı ilk Türkçe dükkan levhası, ilk Türkçe sokak levhası kendisine düşman gibi bakmıyorsa, ilk polis bir kaatil gibi görünmüyorsa neye yarar sözler. Okul gördüğünde tüyleri diken diken olmuyorsa, asker gördüğünde bir tecavüzcü ile karşılaştığının bilincinde değilse nedir bu adamın Kürtlüğü... Hele o kalbimize bir ok gibi saplanan bayrakları! "Vilayet"in, araba plakalarında yer alan ve ilhakı kemikleştiren o başlangıç nomarası (Amed-21) ne de tabii gelir!
Kendi milleti'ni senin kafana bu kadar sokmuş olan bir ilhakçı millet.. Bu milletin taparak takip ettiği devlet babası... Bunları pekiştiren basını, yayınları, üniversiteleri, emirle vaaz verilen sahte camileri, TV'leri... Nefreti pekiştiren bunca unsuru her sabah bir arada görüp de hala sana, sadece sana (çünkü kimsenin gücü Türk'e milliyetçiliği yasaklamaya yetmez) milliyetçiliği yasaklayan bir zihniyet varsa, o zihniyet senin mahvını hazırlayan bir karşı güçtür...
Kürt Milliyetçiliği, Türkler'in bir asrı bulan milliyetçi saldırıları ile allak bullak olan ve keçeleşen kafaların o kir ve pastan arınma mücadelesidir. Bunun için tüm ulusal değerlere sarılma, gittikçe yükselen bir bilinçle bize yabancılaştırılan değerlerimizi yeniden keşfetme refleksi haline geldikçe benliğimize daha ateşli bir ruhla kavuşacak, tarihi Kürt ile tanışacak ve çağdaş Kürt ile bir sentez oluşturup özgürlük ve bağımsızlık savaşımının değerini içten duyacağız.
Kürt Milliyetçiliği bu anlamı itibariyle yabancılaşmanın yıkıldığı momenttir. Çcukluğumuzdan beri kafalarımıza "andımız" ile sokulan pisliği, "istiklal marşı" ile zerkedilen zehiri, Kemalist tarih ile aşılanan yabancı ideolojik unsurları, Türk Kültürü denilen devşirme kültürünü kafamızda yıkmak ve ruhsal şekillenmemizi tabiileştmek için gerekli olan silkelenmedir.
Kürt Milliyetçiliği Kürdistan'da tabii olarak gelişen, Kürdistan'ın bağımsızlık yürüyüşünün önüne set çekmeyen her türlü akımı tabii karşılamakla yükümlüdür. Tekçilikten, fikri tekelcilikten kaçınması, Kürdistan Halkı'nın birliği için olmazsa olmaz şarttır. Bu anlamda liberal, demokratik dinci, demokratik komünist, sosyalist, sosyal demokrat görüşlerin varlığına, örgütlenmesine saygılıdır.
Türkler yurdumuzdan çıkıncaya kadar mücadele edeceksek, bu mücadelenin sebeplerini de ortaya koymak zorunda değil miyiz? Onlara biz biziz, siz değiliz diyeceksek, "biz" ile "siz" olanları ayırmak zorundayız. Bu anlamda karmaşa yaşamak, Türkiyelileşmek gibi stratejik yürüyüşler bizi tekrar başa getirir. Hepimizin gözleri önünde şu günlere kadar sarkan, Türkiye adı konan coğrafya ile Kürdistan'da komediye dönüşen bir oyun sergileniyor; Türkiye Partisi.. Bir Grup Kürt'ün çekirdeğini oluşturduğu bir oluşum, Türkiye partisi konseptine varmak için çalmadık kapı bırakmadı. Yalvarmadığı Türk kalmadı. "Gelin birlikte parti kuralım" teklifini hiç bir Türk'e kabul ettiremediler. Çaldıkları her kapıdan; "Gerilla derhal silah bıraksın, Bayrağımız kabul edilsin, yurt birdir, millet birdir densin" vs ultimatomlar ile karşılaştılar. Bu, duvar gibi "Türk ilericileri milliyetçiliği" karşısında yılmayan ekip en nihayet Celal Doğan denilen tek başına bir ordu olarak bakılan Türk'e teslim olmanın şartlarını konuşmaya başladı.. İşte bu kadar düşük bir zihniyet elbette Kürtçülük yapamaz..
Benden şimdilik bu kadar. Gerekirse sorular karşısında konuyu daha da açacağım..

2005-10-02




Gorusunuz