Halkların kardeşliği var mı? Milliyetçilik yanlış mı?-I
Welatparêz Forumu'nda cereyan eden tartışmalar artık gündemi saptırıcı hale gelmiş bulunuyor. Bazıkatılımcılar, Milliyetçiliğe hayır, halklar kardeştir diyorlar.. Buna karşı söylemleri ise fikri bir terörle bastırmaya, bu tür eğilim sahiplerini küçük düşürmeye çalışıyorlar.
Bu Forum'da yer alan eski yazılarımdan birinde halkların "kardeş" olduğunu, onları düşmanlığa yönlendirenlerin yönetimler olduğunu belirtmiş, Paloyi'nin öncülüğündeki büyük bir fikri saldırı dalgası karşısında gerilemiş, yeniden düşünmek zorunda kalmıştım. Paloyi o ironik tavrıyla aşağı yukarı şöyle yazmıştı: "Evet Türkler'in %5'i kardeşimizdir".. Biraz abartmasına rağmen doğru söylüyordu. Şimdi bakıyorumda, Türk Entellektüel takımını tümden gözönüne getirdiğimizde, liberal, dinci, solcu, komunist vs yazar çizer ve ağzı laf yapar Türkler arasından %1'ine bile "kardeş" denemeyeceğini, hatta bunların apaçık düşman olduklarını görürüz..
İşgalci-ilhakçı veya sömürgeci ülke Marksist-Leninistler'i bu söylemi sömürge millet savaşçı ve mücadelecilerini nötralize veya demoralize etmek için hep kullanmışlardır. Bu konuda uluslararası arenada en tanınmış örnek Fransız Komunist Partisi'nin Viet Nam ve Cezayir Savaşçıları'na karşı tavrıdır. Bu savaşlarda Fransız Komunistleri bağımsızlık savaşı gerillalarına karşı "halkların kardeşliği" ve "iki halkı da ezen burjuvaziye karşı aynı cephede mücadele" sloganı ile çıktılar. İşte bunu yıkan ilk komunist Ho Şi Minh'tir. Viet Nam Kurtuluş Savaşı'nı yöneten bu Halk önderi, Fransız Komunistleri'ni "sosyal-şövenlik"le suçlamış, ülkesi sömürge iken elbette "yurtsever" olacağını belirtmişti..
Hiç kimse demesin ki Fransız Komunist Partisi "revizyonist"ti.. Çünkü Ho Şi Minh dahil zamanın tüm komünistleri onları muhatap alıyordu, onları komünist olarak tanıyorlardı.. Ama Ho'nun nezdinde sömürgeci devletin yedeğinde bir "sosyal-şöven" karekter taşıyaraktan..
Türkler söz konusu olunca bu "sosyal şövenizm" elbette katmerleşir. Bir avuç insan hariç, Türk'ün sağından soluna kadar her politik-apolitik insanı aynı telden çalar ve Kürt'ü yenmenin (siz yemenin diye anlayınız) ortak hesabına girişirler. Peki, bu kadar laftan sonra ben "halkların kardeşliği"nden ne anlıyorum, onu açayım.
Halklar, teorik olarak, elbette kardeş olabilirler. Pratikte ise bazı şartlar aranır, ki benim için bu şartlar "olmazsa olmaz" şartlardır. Ülkemiz; sömürge bile değildir. Bunu iyice bilince çıkaralım. KÜRDİSTAN İLHAK EDİLMİŞ BİR ÜLKEDİR. Sömürge altı bir statüdür bu. Halkının tüm doğal hakları gaspedilmiş, kültürel zenginliklerinin üstüne oturulmuş, ismi kaldırılmış, tarihi inkar edilmiştir. Bu durumda, bir başka halk, özellikle Türkler bizimle kardeş iseler, bizim özgürlük ve bağımsızlık mücadelemize sektirmeden omuz vermelidirler. Kürtler'e karşı yörütülen iğrenç savaşa karşı sendikalar greve, okullar boykota, halk kitleleri sokaklara dökülmeliydi. Bu öylesine içten ve güçlü bir şekilde yapılmalıydı ki, rejim savaşa devam etmeye cesaret edememeli, askerlerini derhal Kürdistan'dan çekmeliydi.
Oysa biz gerçete neyi görüyoruz? Türk Halk kitleleri, ki bazıları bunları MHP olarak göstermeye çalışıyor, tam tersine Kürt avına çıkmış, linç girişimlerinde biribirleri ile yarışmış, cenaze törenlerini birer anti-Kürt mücadele platformu haline getirmişlerdir. Aydınları bildiri yayınlayarak gerillanın derhal ve KAYITSIZ ŞARTSIZ SİLAH BIRAKMASINI İSTEMİŞLERDİR.. Bunu yaparken oedu denilen güruha hiç bir şey demeyen en ileri Türk Kişilikleri olan bu Zatlar, rejimin yedeği görevini hakkıyla yerine getirmişlerdir.
Kürt Köyü yakılır, ses yok!
Kürt İnsanı öldürülür, ses yok!
Namusa el atılır, ses yok!
Eee, sonra kardeşiz! Böyle kardeşlik olur mu? Beni özgürlük savaşımımdan alakomaya çalışan bir kardeş! Beni kimliğime sahip çıkmaktan vaz geçirmeye çalışan bir kardeş! Yok, ben almıyayım..
Biz siyaset konuşuyor, siyasi düşünce üretiyoruz. "Halkların kardeşliği" deyimi de siyasi bir deyimdir, değerlendirmesi de siyasi olacaktır. SİYASET İSE ÖZÜNDE BİR ALIŞ-VERİŞTİR. Bunu bilmeyen her zaman kitabi kalır, soyuta düşer. Ezberci bir papağan ne ise bunlar da öyle. Ulusça ne çektikse bunlardan çektik. Lafazandırlar, ama çağdaş değil.. Kitabidirler ama uygulamacı değil. Bu bağlamda, ben Türk'e kardeş diyorsam, ondan kardeşliğe uygun bir şeyler almalıyım. Ağladığımda benimle ağlayabilmeli, sıkıntıdayken elimden tutmalı, ULUS OLARAK HAYATIM TEHLİKEDEYKEN, AĞIR BEDELE DE MAL OLSA BENİ KORUMALIDIR. Biz bunların hiçbirini görmüyoruz. Üstelik Güney'de kucağımızda bulduğumuz özgürlüğü kaçırmamız için ellerinden gelen tahriki esirgemediler. Bizi "emperyalizmin kucağınaoturmak"la itham ettiler. Felluceye ağladılar.Ebu garib'deki işkence olaylarına ağladılar, ama bir Halebce için kıllarını bile kıpırdatmadılar. Enfali aklar bir pozisyon takındılar. Biz hep işbirlikçi.. Biz hep uşak.. Biz hep maşa.. olarak nitendik de yine de TEORİSYENLERİMİZ BUNLARI SÖYLEYENLERİ AKLAMAK İÇİN YARIŞTILAR, HALKLARIN KARDEŞLİĞİ SAFSATASINDAN ASLA "TAVİZ" VERMEDİLER.. Düşmanla aynı safta bulunan, ne yaparsa yapsın, yeter ki bir merheba versiz, haklı, Kürt ise "ben bunlarla kardeş değilim" dediği zaman suçlu! Olmaz böyle şey.. Ne biçin alışveriştir bu? Hep biz mi vereceğiz?
Hayır, yüksekten atanlar! Biz ne dediğimizi biliyoruz. Neyi niçin söyleyeceğimizi de. Türk yenilmedikçe, burnu sürtmedikçe, ordunun vesayetinden, şövenizmin batağından, ırkçılığın aşıladığı efedrinel etkiden kurtarılmadıkça hiç kimse ile kardeş olamaz. BUNUN AKSİNİ SÖYLEYENLER DELİLLERİ İLE ORTAYA KOYSUNLAR DA ANLAYALIM..
(devam edecek)..
2005-09-30
Gorusunuz