İki çizgi, iki yanlış..II
Türkler 82 yıldır aynı çözümü dayatırlar: Türkçe öğren ve kaynaş, ekonomik olarak (kendin kalkınabilirsen) kalkın, sosyal olarak, türkleşme bazında, değişime uğra, aşiretler çözülsün.. Yani Türkleş.. Yurdumuzun adını cumhuriyetlerini kurduktan hemen sonra yasakladılar. Hala "tek vatan" esprisi altında yasak. Kürt Dili 1924'de yasaklandı, hala pratikte yasak (generalê tırsonek'in Kürt kadını ile Erzurum'daki dialoguna bakınız). Kürt yer, yöre ve dağ adları değiştirildi. Kürt isimler yasaklandı. Hala, alfabe üzerindeki yasağa baktığımızda pratikte yasak. Özel de olsa Kürtçe öğrenimi yasak. RTÜK'ün "Özel TV'lerde yöresel diller ve lehçelerde yayın izni"ne baktığımızda, haftada dört saat izin verilen yayınlarda Kürtçe öğretmek yasak değil mi? Kürt renklerini flama olarak kullanmak bile yasak. Kürt Kahramanları'nı anmak yasak. Kürt geleneği olduğunun altını çizerek Newroz'u bile kutlamak yasak.. İşte Türk Hükümeti'nin Başı tarafından kabul edilen "Kürt Sorunu vardır"ın çerçevesi budur. Hiç kuşkunuz olmasın; Türk AB'ye girmeyi bile, bu çerçevenin dışına çıkmak zorunda bırakılırsa red edecektir.
Bu kadar kararlı ve bu kadar kan dökücü bir düşmanla baş etmenin yolları elbette vardır. Bu yollar ne PKK'nin ne de barışçı grupların tavizci politikaları ile çakışır. Fedakar Kürt Milleti ak ile kara ayrıştığında herşeyini ortaya koymasını bilmiştir. Sorun onlarda değil, önder diye ortaya çıkan çapsızlardadır. En ufak bir tehlike belirdiğinde sinen önderliklerin bizi getireceği yer İmralı konseptidir. Bu iğrenç, onursuz, tavizci çizgi bize tarihimiz boyunca kaybetmediğimiz kadar kaybettirmiştir. Tabanın geniş kısmının en gin ve kararlı Kürtçü duruşu, "Kürt-Türk kardeşliği" safsatası ile sürekli sulandırılmaya çalışılmış, bu, temeli Kürt'ün ölümü olan kardeşlik, lafazan Kürt Aydınları tarafından da desteklenmiştir. Temelsiz "em barışê dixwazin" sloganının içine hapsedilen kitle gösterileri de cabası.. "İki tüfek patlat, kitleyi heyecanlandır" taktiği ile beslenen bu onursuzluklar, bu hedefsizlikler bir kanser gibi tüm vücudumuzu sararken, olan kitlesel bilince oluyor, kafa karışıklığı eşliğinde duvarlara toslanılıyor.
Sadece son zamanlarda cereyan eden ulusal kurtuluş mücadelelerine bakınız.Doğu Timor, Açe, Kuzey İrlanda, Bask veya gerçek adıyla Euskadi vs.. Hangisi bu kadar rezil duruma düşmüştü? Bakınız, Bask Milliyetçileri, Franko dönemindeki Türk kadar vahşi politikalardan dolayı, dillerini, yani Euskara'yı da unutmuşlardı. AMA ÜŞENMEDEN DÜŞMANIN DİLİYLE DE OLSA, mücadelelerini sürdürdüler. Bugünkü geniş haklara kavuştuklarında 60 yaşın altındaki Euskadiler dillerini bilmiyorlardı. Bir avuç insan 1968'de ETA'yı inşa etti ve mücadeleye başladı. 1973'te, General Franco'nun kendisinden sonraki adam olarak gördüğü Başbakan Carrero Blanco'yu iki koruması ile birlikte inanılmaz bir şekilde havaya uçurdu ve bu, Franco rejimi için sonun başlangıcı oldu.. Daha sonra ise işler çorap söküğü gibi gitti, Euskadi bugünkü statüsüne kavuştu. Cezayir ise daha ağır şartlarda mücadele etti. Arapça, tıpkı Bask'da olduğu gibi, bilhassa başkent Cezayir'de ve Oran gibi büyük şehirlerde unutturulmuştu. Ama bu ülkenin aydınları da Ben Bella'nın liderliğinde kurulan ulusal kurtuluş cephesine katıldılar ve HBİR MİLYON İNSANIN ŞEHİR DÜŞTÜĞÜ ULUSAL KURTULUŞ MÜCADELESİNİ BAŞARI İLE TAMAMLADILAR.. Her iki millet de şimdi kendi dilleri ile konuşuyor.
Burada, dilin önemsiz olduğunu iddia ettiğim sonucu çıkmasın. Amacım, İlhakçı Türkler'e, şartlar ne olursa olsun, Kürdistan kurtuluş mücadelesinin zafere veya ölüme kadar devam edeceğini hatırlatmak, umutsuzluğu düşen insanlarımızı da uyarmaktır. MÜCADELESİZ KAZANAMAZSIN. KÜRT DİLİ KAYBOLMASIN İSTİYORSAN, MÜCADELEYE DAHA SIKI SARILMALI; ALANI KÜRT DİLİNİ UNUTTURAN AŞAĞILIK YARATIKLARA BIRAKMAMALISIN..
Bütün bunlardan sonra şuraya geliyoruz:
1) Kürt Milleti'nin kurtuluşu için Kürtlük ruhunu taze tutmak gerekmektedir.
2) Tavizci politika güden liderler aşılmalı, Kürdistan veya Kürt Sorunu için sabit ve geri önülmez stratejik yönelişler tayin edilmelidir.
3) Bu yönelişlerin mihenk taşı, Kürt Milleti'nin kendi kaderini tayin hakkı olacaktır.
4) Mücadele şekli düşmanın zorlamasına göre ayarlanacak, şu devlet, şu güç acaba ne düşünür gibi bir çekingenlik kesinlikle aşılacaktır. Çünkü hiçbir güç veya devlet bizim kara gözümüze aşık değildir. Dünya bir çıkarlar dünyasıdır, bu unutulmamalı.
5) Siyasi mücadele esastır ve en insani mücadele şeklidir. Ama düşman bu mücadelenin yapılacağı ortamı zehirlemişse o zaman Kürt Milleti'nin de KİLİDİ AÇMAK İÇİN TÜRKLER'İN ANLADIĞI DİLDEN KONUŞMA HAKI DOĞAR.
6) Birlik herşeyin en iyi anahtarıdır. Kürt Örgütleri'nin birliği için mücadele etmek, kurtuluş savaşımının en önemli parçalarından biridir. (devam edecek)
2005-09-20
Gorusunuz