İki çizgi, iki yanlış..
Kürtler'e karşı ilan edilmiş bir savaş var, bunu defalarca yazdık. Bu savaşta Türk Tarafı ulus olarak yerini almış, emir ve komuta esprisine uygun olarak hareket ediyor ve savaşı en az kayıpla kazanmaya çalışıyor.. Gazete ve TV'leri emir alıyor, Kürtler'i korkuturuz sanısıyla abartılarak linç olayları gösteriliyor. Arkadan bir başka emir geliyor, linç olaylarını ekranlarda görmek mümkün olamıyor. Cenaze kaldırma mitinglerinde, ulusal günlerinde, bir spor müsabakasını kazandıklarında, bir uluslararası temasa misafirlik ettiklerinde hep aynı disiplinli propaganda taktikleri devreye sokuluyor.. "Türk en büyüktür", Türk Devleti birinci sınıf bir devlettir" imajını Kürt'e enjekte etmek için hiç bir fırsat kaçırılmamakta.. Türkler 700 yıllık devlet avantajları ve Kürt Direnişlerini bastırmakta kazandıkları tecrubeleri ile birliği en önde, bize karşı mücadelede temel bir ihtiyaç olarak görüyor. Büyük bir bütçe ile bize karşı misli görülmemiş bir psikolojik savaş yürütüyorken, biz bu savaş gereği piyasaya sürülen "Kürt Sorunu vardır" gibi yemleri yutmakta tereddüt etmiyor, bundan "vazife" çıkarıyoruz.. İşin garibi her sunulan yem Kürt'ü biraz daha biribirine düşürme gibi bir işlev de görüyor..
Öte yanda ise Kürt Tarafı açılan savaşı göğüslemeye çalışıyor, halk olarak elinden geleni yapmaya çalışıyor. Şu anda ipleri elinde tutan hareketin şefleri "yürü" deyince yürüyor, "saldır" deyince saldırıyorlar. Düşmanın uyguladığı şerefsiz baskı ve kapıya dayanan aciliyetten dolayı emirleri sorgulama fırsatı bile bulamıyorlar. Sivil tepkiler istenen düzeyde olmasa da veriliyor, bu uğurda canlar bile feda ediliyor. Durum oldukça ciddi.
Bu ciddi duruma rağmen Kürt Tarafı, liderlikler düzeyinde, kalın çizgileri ile ikiye bölünmüş durumda. Hani Anglo-Saksonlar'ın şu "böl ve yönet" yöntemi sanki tam da Kürtler için şekillendirilmiştir. Bizim olayımızda biraz da Kürtler sanki "bölün ve yönetil" gibi uğursuz bir akibeti "sağlama almak" için ellerinden geleni yapıyorlar. Ortalık suçlamalardan geçilmiyor. Her iki çizgiden yöneticilerin, şahsiyetlerin verdiği her demeçten, her bildiriden buna ek olarak düşmanın her maipulasyonundan sonra yeni bir gruplaşma oluşuyor ve dünyanın sonu gelmiş gibi zehir zemberek bir bildiri ile sadece Kürt'ü, yanıbaşındaki karedeşini, suçlayıcı temelde "kamuoyuna açılıyor, Kürt Sorunu"na manipulasyoncu düşmanın çizdiği çerçevede "sahip çıkıyor"lar. Üç ay sonra ara ki bulasın bunları. Sonra bir yenisi, bir "en" yenisi.. Düşmanın istediği oyalama işte bunların, her iki tarafının yaptığıdır..
Kalın çizgileri ile iki kamp oluştu demiştim. Bunların biri tabii ki PKK.. Diğer(ler)i ise karma barışçı çizgi takiplerinin oluşturmaya çalıştığı başka başka gruplar.. Bu iki kutbun ikisi de dediğim dedik politikalarından vazgeçmedikçe Kürdistan'ı karanlığa sürükleme vebalinden kurtulamayacaklardır. Hiç bir tarafın suçu diğerinden hafif değil. Bunları hep yazdık.
PKK sıkışmışlığın yarattığı paranoya ile, olguları asla doğrutemelde tahlil edemiyor, bir nevi sele kapılmışcasına, paket bir politikanın gündemi ellerinde tutan güçlerce önlerine konmasını bekliyor, yanılgı üstüne yanılgı yaşıyor. Dışa vurulmamış korkuların güdümünde, üstelikte neredeyse yedi yıldır düşmanın elindeki bir liderin talimatlarıyla, değişen şartlara aldırmadan Kürdistani politika yapmak mümkün değil. Bir yandan ABD'nin ağır baskısını üstünde hissedecek ve saldırısı sırasının kendisine gelmesini bekleyecek, bir yandan Güneyli Kürtler'in, bilhassa Talabani'nin yersiz ve Kürtler arası çatışmayı canlandıran demeçlerinin yarattığı savunma refleksini haerekete geçireceksin, öte yandan da Türkler'in dış manevralarınıda elde ettikleri başarıları ve ilan ettikleri topyekun savaşı yorumlamaya çalışacaksın.. Bütün bu bunaltıcı durumu yaratan da kendileri..
İşte bundan kurtuluşun yolu olarak buldukları çözüm de bu paniğin dayattığı utanç verici bir teslimiyet politikasıdır. Türk Hükümeti'nin Başı tarafından deklere edilen "Kürt Sorunu vardır", fakat "tek bayrak, tek vatan, tek millet" çözüm şeklinden sonra, PKK liderliğinin demeçlerini çok iyi tahlil ediniz. Bu liderlik, satır aralarını doğru yorumlarsak, "eğer bize dokunmazsanız, af ilan edip, başkanımızın üstündeki tecriti hafifletirseniz, biz bu çözüme varız" demektedirler. Son zamanlarda atılan sloganlara bakınız; "PKK'siz çözüm olmaz", Barışın elçisi imralı'da".. Bu sloganlar neyi anlatıyor? Açıkça ve hiç bir tereddüte yer vermeden bir çözüm tasarısının varlığından bahs edilmiyor mu? Hani çözüm? Dil eğitimi yok! Ulusal kişilğin tanınması yok! Kürdistan kavramı yok! Ne çözümü bu! Herkes biribirine girmiş, "çözüm benimle" deyip dururken, ortada bir ŞEREFLİ, ADİL; EŞİTLİK TEMELİNE DAYALI bir çözüm önerisi mi var?
Hiç bir millet içine düştüğü durumdan dolayı düşmanını suçlayarak bir yere varamaz. Düşman zaten bunu istiyor.. İşte bu minval üzere düşündüğümüzde Kürt Siyaseti'ndeki ikinci kutbun da aynı hayalilik temelinde, ama biraz da, sakın darılmasınlar, bedavacılık temelinde Kürtçülük yaptıklarını görürüz. Süzüm elbete herkese değil. Bedel ödememiş çok az Kürt Siyasetçisi görürsünüz. Bu gerçeğin bir başka yönü. Söylemek ve vurgulamak istediğim iyi anlaşılsın: Kürt Siyaseti olduk girift hale gelmiş bir siyasettir. Yolundan çıkmıştır. Yozların elinde tanınmaz bir hale gelmiş olan bu siyaset böyle yürümemeli, böyle yürümez. Deniz bitmiştir. Örgütünü kuran tavizini de cebinde taşıyıp durur. Düşman daha zırt demeden onlar pırt diye tavizi ortaya koyarlar. Çıta artık yerlerde dolaştığı halde düşman tenezzül edip bakmıyor bile. Sözde "federasyon" isteyenler, Türk Hükümeti'nin Başı tarafından deklere edilmemiş çözümlerle bile büyülenebiliyor, "bu çözüm benim damgamı taşısın" yarşına giriyorlar. Son zamanlarda ortaya çıkan aynı paraleldeki insiyatifler, Kürt Siyasi arenasını allak bullak etmiş durumda.. Düşman bitini bile vermezken bunlar biribirlerini yiyiyorlar. Halkımız şurada burada linç edilirken seslerini bile çıkarmayan, en ufak bir karşı koyuşu bile "provokasyon" olarak nitelen bu kişilikler mi Kürtçülük yapacak? İstanbul'da linç edilmek istenen sakallı 70'lik Kürt'ün fotografına bakarak utanmazlar mı bunlar? Ruhu Kürt olmaktan çıkmış insanlardan Kürtçülük mü beklersin? (devam edecek)
2005-09-19
Gorusunuz