Daha dik, daha kararlı, daha atılgan..
Türk askeri yönetiminin Kürdistan'a daha pervasızca yönelmesi, Güney'e asker sevk etmekten bahsetmeye başlaması, Iraklı Şii ve Sun'i liderlerle Türkiye denilen yerde gizli toplantılar düzenleyerek bunlara Kerkük konusunda sonsuz destek vaad etmesi tam da Fidan cinayeti günleri ile çakışmaktadır.. Militarizmin silah şakırtıları altında sürdürdüğü derin psikolojik ve fiili savaş bizi her an uyanık olmak zorunda bırakmaktadır. Gerçekten Irak'ta Baas'ın yıkılışı ile başlayan yeni sürecin en kritik günlerini yaşadığımız bir dönemeci geçiyoruz ve Kuzey itibariyle tamamen hazırlıksız yakalanmış durumdayız..
Türk Askeri rejimi öte yandan da KERKÜK SAVAŞI'NI başlatmış durumdadır. Bu savaşta eski dizliş, yani Arap-Türk Fars bir yanda, Kürtler öteki tarafta olmak üzere yer almış bulunuyorlar. Güya demokratik bir rejim kuracak olan "evcil" Şii ve Sun'i Araplar daha henüz belli bir normalizasyona dahi girmeden eski kirli manevralara başlamış bulunuyorlar. "Irak'a komşu ülkeler"in düzenlediği Türkiye toplantısına bir Kürt'ü sokmamak için "içişleri bakanlari" düzeyinde katılım sağlanmış, bu ise ülkesi ile ilgili bir toplantıya Irak Dışişleri Bakanı'nın çağrılmadığı ilk toplantı olmuştur.. Kerkük Türkmen Liderleri ise yakında başlayacak olan açık boğuşma için taktik eğitim almak için Türk Rejimi tarafından kampa alınmış durumdadırlar. Türk Askeri Rejimi "Irak'taki PKK'ye müdahale" bahanesi ile harekete geçme sinyalleri veriyor. Her taraftan uğursuzca sarıldığımız bu zaman süreci çok dardır.
Dimdik, tam kararlı ve daha atılgan durmalıyız. Türk Rejimi tümüyle blöf gibi görünen bir psikolojik savaş yürütmektedir. Bu savaş sadece Güney'e karşı değil, Kuzey'e karşı da şiddetlendirilmiştir. Ne sadece Güney, ne de sadece Kuzey bu şiddeti kendi üstüne alınmalıdır. Ortada bir topyekun imha planı varken, bunun için fiili olarak düğmeye basılmışken, hiç kimsenin kimseyi suçlama lüksü, en aşağısından bu fiili savaş günlerinde, kalmaz. Ortada fiili bir durum vardır ve Türk Devleti bizi bu durumda yakalamıştır. PKK, Kürt'e karşı silah kullanarak hiçbir yere varamayacağını anlasın. PKK açık ve net bir şekilde Kürdistani çizgiye dönsün. Türk Devleti'nin İmralı oyununu bozsun. İşte o zaman sağlayacağı büyük destek ile 1999 öncesi durumunun o muazzam kitlesellik seviyesine varacaktır. Bu buradan garanti ediyorum. Yeter ki idare-i maslahatçı ve sukastçı takımı yerini sımsıkı muhafaza için ortalığın boğazını sıkmasın ve yukarıdaki noktalara uysun.. Türk Devleti'ni sevindirmeyiniz. Güney ve Kuzey'in kaderi sımsıkı bir şekilde biribirine bağlıdır. Güney'de oluşan Özgür Kürdistan zarar görür ve gerilerse PKK Liderleri bunun kendi sonları anlamına geldiğini iyice anlamalıdırlar. Şu hazırlıksız dönemde bu hareketin birden bire çökmesi, Kürdistan'ın genelinde bir umut kırıklığı yaratacak ve Türk Askerbaşı'nın yoketme konsepti, kısa vadede de olsa başarı kazanmış olacaktır. Bu satırlar PKK'ye umut bağlamak anlamına çekilmemeli. Konseptin genişliği kavranmalıdır. Aynı şey Güney için de geçerlidir. Kuvvetli bir Kuzey olmadıkça, Güney'deki kazanımlar hep tehlikede olacaktır.. Hayatları boyunca uyku sersemi gibi dolaşmış kişiliklerden liderlik beklenemez.
Bazı çevreler tarafından bu keşmekeşlik durumunun devamı için elden gelen yapılıyor. Oyun bilhassa "en zayıf halka" olan Kuzey Kürtleri üzerine oynanmaktadır. Türk yazarlarından alınan sinyaller, Ülke'deki ve Ülke dışındaki bazı Kürt siyasilerin duruşları Türk ilhakçı rejimininpsikolojik savaş çerçevesinde yem olarak atılan bazı tavsiyelerinin tutulma yolunda olduğu, şundan veya bundan uzak durma eğiliminin ağırlık kazandığı bir süreçten geçtiğimizi veya belli ve etkili bir kesimin bu yola girdiği görülüyor. Tam da bu sırada sahneye konulan bu oyunu görmeyenlerin öncülük misyonları olmamalı. Son zamanlarda sıkı PKK karşıtı olduğunu beyan ederek orta yerde boy gösteren birileri var. Bunlar kuşku götürmez bir şekilde PKK'ye ve onun eylem profiline karşıdırlar, bu tamam. Ama bu şahsiyetlerin önerdiği "çözüm" ve çözüme yürüyüş tarzı kelimenin tam anlamı ile mide bulandırıcıdır. Türk Özel Savaş Basını'nın gözdesi haline gelen bu takımı elbette takip edeceğiz ve yıkıcı etkilerini anında ortaya koyacağız. Hayatı boyunca sadece Troçkizm için bedel ödeyen ve Türk Kesimi ile hep sıkı birlik içinde bulunmuş birileri şimdi "umut" diye lanse ediliyorsa, biz elbette bu girişimi de takibe almalıyız..
Bu gibi teşebbüsler oldukça arttı. Hepsi, sanki ağız birtliği etmişcesine radikal çözüm yanlılarına karşı duruyor, adeta Türk Askerbaşı'nın talimatlarını bekliyorlar. İki ihtimalden biri onları bu yoıla itmiş olabilir. Birincisi; samimi bir şekilde önlerinde çözüm için sadece hak kırıntılarınmı toplayıp bununla yetinmenin kaldığına inanıyorlardır (ki bu kırıntıların bile "verilmeyeceği"ni, biraz dudak okumasını bilseler anlayacaklar). İkincisi; Askerlerin kendilerine de şiddetle yöneleceğini hesaplıyorlar ve korkuyorlardır. Bu durumda yapacakları en hayırlı şey işlerine güçlerine bakmaktır.
Kuzey'de Kürt Milleti'nin hem barışçı politik mücadele araçlarını hem de Türk Askeri'nin anladığı dilden konuşan yapılanmalara ihtiyaçları vardır. Bunların tek elden yönetilmesi gerekmez. Sadece herkes Kürdistani çizgide biribirine saygılı olsun yeter. Kuzey'de Aydın karmaşası aşılmadıkça, Kürt Sorunu göbekten hiçbir yere bağlı olmayan gerçek milliyetçi vr yertseverlerin öncülüğünde yürümedikçe biz daha da batacak, Türk Devleti'nin sofrasına akşam yemeği olarak servisimiz yapılacaktır.
2005-07-20
Gorusunuz