Sn Bedo'ya yada globalizm ve Kürdistan Sorunu-III
Dünyada yaşanan bu büyük alt-üst oluş sürecini Lenin'den kalma ilkel emperyalizm dönemine ait teorilerle izah edemezsiniz. Hele Kürt Ulusu'nun bu dönemde yakaladığı fırsatı değerlendirme sorunsalını son zamanlarda hem Türk Solu, hem İslami ve hemde İmralı-gölge güçler karmasının çorba teorileri ile başka taraflara çekmeye çalışmak, YDD'yi ve yöneldiği Globalizmi ruhu ile anlama kaabiliyetinden yoksun olmaktır. Biz Kürtler pratikte Ortadoğulu'yuz. Ama çıkarlarımız açısından tüm Ortadoğu ile çatışma halindeyiz. Bu anlamda, biraz tuhaf gelecek ama Ortadoğulu falan değiliz.. Biz Müslüman bir halk tabanına ve mü'min bir İslam kitlesine sahibiz. Ama bugün dünya müslümanlarının yöneliş ve talepleri ile zıtlık arz eden taleplerimiz var ve bu zıtlık bizim için var olup olmama gibi can alıcı bir durumdadır.. Biz Yoksul Güneyli'yiz (bunu Kürdistan'ın Güney'i olarak algılamayın, dünyanın güneyidir kastımız).. Ama yoksul Güney'in gönlünde yatan Saddam ve Saddamlar söz konusu olduğunda biz hiç bir şekilde bu kategoriye de girmiyoruz.
Esaret şeklimiz, dört devlet tarafından ilhak edilmiş bir yurda "sahip" olmaklığımızı gözönüne aldığımızda dünyada oldukça özel bir konumumuz var. Bundan dolayı Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi hiç bir kalıba girmeyecek kadar özel olmak durumundadır. Mevcut şartları çok iyi tahlil ettiğimizde biz; ORTADOĞU'DA OTURAN BİR NEVİ BUNLARA YABANCI, SANKİ AVRUPA'LI VEYA BATILI BİR ULUSUZ. Ortadoğu diktatörlükleri bizi boğmak için her kılığa girerler. Bölgede şu anda bize karşı geliştirilen ittifakların sayısı en aşağısından üçtür:
1) Türkiye-Suriye-İran şer ittifakı
2) İslam konferansı örgütü.. Bu konfernsa üye devletlerin yayınladığı son bildirinin doğrudan doğruya Saddam özlemli olduğunu hep birlikte gördük, okuduk.
3) Irak'ın içinde gizli olarak, Şii Başbakan'ın Ankara ziyareti ile şekillenen ve Kerkük Sorunu'nun çözüm aşamasının yaşandığı bugünlerde yürürlüğe giren Türk-Irak Şii ve Irak Sun'i ittifakı..
Bu durumda "Ortadoğu Halkları'nın ortak çıkarları", Ortadoğu Halkları'nın kardeşliği" falan gibi havadaki bazı teorik belirlemeleri gerçek sanıp, Ülkemizi bir laboratuar haline getirmeye çalışan zihniyetin kerametine sığınmak, ölümlerden ölüm beğenmektir. Ne İslami açıdan, ne fukaralık edebiyatı itibariyle Marksist açıdan Kürt'ün Ortadoğu'da kardeşi yoktur, düşmanları ise alabildiğine kalleş ve çoktur.
Bu durumda Kürtler, bihassa Güney'de yakalanan devletleşme itibariyle büyük bir hızla Batı ve Uzakdoğu'daki sermaye devleri ile oldukça kararlı ve hızlı bir entegrasyona girmeli, sanayileşmek suretiyle "sınıf atlamalı"dır. Tüm Ortadoğu'da bu momenti yakalayan tek merkez, Türkiye'nin İstanbulu'dur.. Kürdistan bu gelişmeyi çok daha adil ve demokratik bir düzen ve yürüyüşle başarma şansına sahiptir. Bu konuda Güney'deki iki partinin güçlü bir şekilde varlığı, bazan birine veya öbürüne kızsak dahi, bir şanstır. Demokrasinin, eger biraz daha gelişirlerse, garantisidirler.
Bu boğulma, yok edilme ve asimilasyon tehlikesi karşısında çeşitli mücadele yolları bulunabilir. Ama bu yollardan bir teki bile Kürt Ulusu'nun kendi kaderini tayin hakkı ile çelişirse, hele hele çıtayı yere değdirecek tavizlerle yüklü olursa bu, düşmana psikolojik savaş alanında büyük avantaj sağlar.
Sakın bu avantajların işi kolaylaştırdığını, düşmanın bunu karşılama duruımuna gelebileceğini, Avrupa Birliği gibi dış güçlerin sürece bizim lehimizde müdahale edebileceğini, bundan dolayı çıtayı yüksek tutmamız gerektiğini falan sanmayınız. Türk Askeri Rejimi, çıta nekadar düşük olursa olsun her tavizi bir yenilgi olarak algıladığından bir tek hak kırıntısına bile razı olmaz. Bunu zaten defalarca belirttiler. Mücadele ve Türkler'in anladığı dilde mücadele her an esas olacaktır. Kürt Ulusu ulusal varlığını savunurken elbette her çareye baş vurma hakkına sahiptir. İster barışçı mücadele esas alınsın isterse silahlı şehir gerillası, özde her örgüt, Kürt Ulusu'nun tabii hakkı olan kendi kaderini tayin hakkını programatik olarak esas almalıdır.
"Türk Bayrağı bayrağımdır",
"Türk Dili tek resmi dil olsun",
"Kürtler devlet istemiyor",
"Ben Türkiye'nin kültür Milliyetçisiyim"
"Atatürk doğru yaptı"
"Kürt İsyancıları hatalıydı"
gibi söylemlerin ecele faydası yoktur.. Türk hepimize yönelmiştir. Bunu artık söyleyin. Herkes söylesin ki gönüllü Türk Psikolojik savaşı neferi olmaktan çıkalım ve esas olarak kendi ulusumuzun devasa büyüklüğüne bakalım.
2005-07-06
Gorusunuz