Benim açımda değişim nedir? Eskide ısrar nedir?

Kürtçülük evlerinde rahat uyuyanların sandıkları kadar kolay değildir. Toplumsal alt üst oluşların yaşandığı, insanların amaç uğruna toprağı boyladığı günlerin kürtçülüğü ile uyanışın minimal olduğu, kurbanların daha henüz çok az olduğu dönemlerin kürtçülüğü ve yurtseverlik ölçüsü aynı olur mu? Bedel ödemeyen ile bedel ödeyen, gece gündüz çalışan ile sadece seyr edip ahkam kesen nasıl bir olur? Bir de her türlü değişimi red edenler var.. İnsanlar değişen şartlara uygun bir değişim geçirmeyen oluşumlara bağlı kalmakla neyi ıspatlamış olurlar? Her oluşumda öncülükler bazan yetersiz kalabilirler. Bazan işbirlikçi konuma gelebilirler. Bazan da yetersiz şahsiyetlerin diktatörlük alanı haline gelebilirler. O zaman "ne olursa olsun, dediğim dedik" diyerek yine de aynı oluşuma sıkıca bağlanarak yürümek insanı ve giderek Kürdistan'ı nereye götürür? Bazı Kürtler işte bunu doğru kavrayamıyorlar.
Defalarca yazdık, ama bazıları ısrarla öküzün trene baktığı gibi yazılara bakmakla yetiniyor, özle ilgili hiçbir görüş ileri sürmeden boyuna bildiklerini okuyorlar, hem de ne kadar büyük bir kabalıkla..
Şu esaslı noktalar çok iyi bellenmeli:
1) Beni şu veya bu olmakla eleştiren biri, benim; parti, kahraman, büyük önder, şehit, çalışma gibi alt değerlerin tümünü KÜRDİSTAN'A BAĞLI OLARAK DEĞERLENDİRDİĞİMİ BİLEREK VE BUNUN NE ANLAMA GELDİĞİNİ KAVRAYARAK duruşuma ve yazılarıma baksınlar. Kürdistan ve Kürt Milleti'nin geleceği her tür alt değerin üzerindedir. Güney'de 1961-1975 arası dönemde duruşum, Ulusumuzun Güney kesiminin mücadelesine önderlik eden efsanevi Lider Mustafa Barzani'ye tüm karşı çıkışları da göğüsleyerek sahip çıkmak olmuştur. Daha sonra Mayıs Devrimi'nin oluşum günlerinde daha büyük bir fedakarlık ve bir avuç insanın kollektif Kürdistani duruşu ile omuz verdik ve dirilmeye belirleyici hizmette bulunduk. Şu anda, ABD'nin Saddam'a iki kez müdahalesi ile bir devlet haline gelen Güney, bize hiç bir zaman asıl derdimiz olan Kuzey'i unutturamaz ve Güney'deki, biraz da kucakta bulunmuş olan devlete bakılarak Kuzey "tu kaka" edilemez.. Kuzey için çalıştığımız zamanlar PKK'nin bağımsız Kürdistan şiarını yükselttiği zamanlardır. Biz bunu 2002'ye kadar uzatmakla birşeyler kurtarma umudu (saflığı) ile hareket etmiştik. Ama bu Kuzey'deki boğuşmayı desteklediğimizde "geçmişimize ihanet" anlamına gelmez. Bilakis, Kürdistan'ı en önde tuttuğumuz için geçmişimiz ile tam bir barışıklık içinde olduk.
2) Herşey hızlı bir değişim içindedir. Partiler, hareketler ve siyasi gözlemciler bu değişimi doğru kestirdikleri ölçüde doğru duruş sergilerler. Yıllarca aynı taban, aynı güçler, aynı söylem ile hareket eden söz konusu güç ve şahsiyetler çoğu zaman marjinalleşirler. Kuzey'e bakınız, ne dediğimi çok iyi anlarsınız..
3) Benim duruşumda, dünyadaki hızlı değişimin anında kavrandığının izlerini yakalayamayanlar elbette siyasi skolastik bir değerlendirmenin altında ezilirler.. Globalizmi ruhu ile kavrayamayan, hala eski, 19. Yüzyıl'dan kalma teorileri uzay çağaında uygulamaya kalkanlarla Talibanlar, İran Rejimi ve Saudi rejimi taraftarları arasında ne fark kalır? İşte bu özü yakalamalı, ona göre değerlendirmelere gidilmelidir.
4) Siyasette 24 saatın bile çok uzun bir süre olduğunu biliyoruz. Buna rağmen değişimi hep zavallıca bir bağlılığı ihlal olarak algılayan kafalar çok fazla.. Siyasi bir parti, hareket ve şahsiyet eğer değişimi red ediyorsa, o, tam anlamıyla bir girdaba kapılmış demektir.
5) Modernizasyon benim vizyonumda temeldir. Ama bu, Kürdistan'ın toplumsal yapısını yok sayarak şekillenen bir modernizasyon değildir. Kürdistan'da klasik toplumsal tabakalar bir gerçekliktir ve bu toplumsal tabakalar da İŞBİRLİKÇİ OLSALAR DAHİ ilhakçı inkarcı rejimin zulmundan nasiplerini almaktadırlar. Bunu untmadan içe yönelik sloganlardan aşırı derecede kaçtığımı görmek lazım.. Bu baş düşmana karşı ulusal birlik esprisi isteği ve gereği ile izah edilebilir.
6) Siyasi gözlemciler kişidirşler ve objeleri siyasi hareketlenmelerdir. Siyasi gözlemciler kendilerini partilerin yerine koyamazlar. Partileri, Kürdistan'a yararlı oldukları ölçüde desteklerler, onların militanlarına moral verirler. Çünkü ayrışmada bir orta noktası yoktur. Karşı taraf düşmandır. Ulusu için mücadele edenleri düşmanın dili ile eleştiremez, karşıtlarınızın psikolojik savaş konseptine yardım edemezsiniz. Bazan yanlışları dahi resmiyette görmemezlikten gelir ama bu resimette görmemezlikten gelinen olgu mutlaka ilgili yerlere uygunvasıtalarla veya doğrudan doğruya iletilir. Ben bunu hep yerine getirdim ve getirmeye devam edeceğim.

2005-07-03




Gorusunuz