Dinle Türk Hükümeti'nin Başı, Dinle Kürt

Kürtler aydınlığa çıkmanın bir adım ötesinde çok çetin ve uzun vadeli olarak planlanmış bir ölüm.kalım mücadelesi ile karşı karşıyadır. Güney belli bir çözüme yaklaşmanın sevinçli telaşı içinde bu gerçeği görememekte, Kuzey ise enjekte edilen bir nevi çaresizlik hissinin esiri olmuş, yanlış üstüne yanlış yapmakta direnmektedir. Bütün bunlar baş düşman Türk Devleti'ne yaramaktadır.
Evet, Güney'i açık bir şekilde uyaracağız. Türk Devleti'nin planladığı uzun vadeli savaşta onlar en açık bir hedef halindedirler. Bunu yazacağız.. Fakat şu anda Kuzey, kelimenin tam anlamı ile iğrenç, bir dişlinin çarkları arasına sıkıştırılmış durumdadır. Bu dişlinin bir tarafı Türk, diğer tarafı ise maalesef asimilasyonu hızlandıran, çözümsüzlüğü çözüm olarak sunan Kürt tipidir.. Bu yazıda artık net bir şekilde görülmesi gereken gerçekleri açacağım.
Bazı istisnalar hariç Türkler, Kürdistan'ın bir köşedeki kazanımları kendileri için yıkıcı buluyor ve savaş dahil her vasıtaya başvurarak bu kazanımları boşa çıkarmanın yollarını arıyorlar. Şu anda çok kapsamlı bir plan yürürlüktedir. Bir yandan bir şekilde ABD aşılmaya çalışılıyor, öte yandan hem Kürtler'in ezeli zayıflıkları olan "benden başkası bilmez"cilik olarak kendisini dışa vuran ben merkezcilik, örgütsel, grupsal veya kişisel çıkarları ulusal çıkarların önünde tutan gibi eğilimlerinden yararlanarak onları bölünmüş bir vaziyette tutuyor ve kendi tarafını birlik içinde tutarak psikolojik savaşı sıcak savaş düzeyinde yürütüyorlar.
Türkler, desinformasyon pompalayarak, yoğun bir propaganda yürüterek, dedidodular yayarak, "havuç-sopa" politikası eşliğinde psikolojik savaşı çok iyi bir şekilde yürütürken, öte yandan da sokak kontr-gerillası olarak yetiştirilmiş olan MHPliler'i harekete geçirerek dişlerini gösteriyorlar. TVleri, radyoları, basın yayın organları, camileri, okulları ve kahvehaneleri hep bu psikolojik savaşın başarısı için kullanılıyor. Dağlarda gerillaya, Türk şehirlerinde sıradan Kürt'e, Kürdistan'da yurtsever halka karşı şiddet uygulayan bu sinsi ve iğrenç devletin yönetim kadrosu çok da açık ve herkesin anlayabileceği bir dille konuşuyor. İlhakçı Türkler, "biz hiçbir şekilde en küçük haklara dahi yanaşmayacağız" sözünü Askerbaşı'nın ağzından açıkça, Hükümetin Başı'nın ağzından biraz daha kapalı bir şekilde ifade ediyorlar.. Burada psikolojik savaş gereği bir "kötü polis" diğeri ise "yumuşak polis" rolünde. İki tarafında varmak istediği hedef aynı ve iki taraf aynı senaryonun iki oyuncusu olarak rollerini oynuyorlar. Senaryo ise devletin asıl iktidarı olan Özel Harp Dairesi tarafından hazırlanmıştır.. Özetle sistem tümüyle bu işin içindedir. İktidarı ve muhalefetiyle Türkler, anlayanlar için, adı Kürt Dramı olan bir oyunu sahneliyorlar.. Ama anlayanlar için!
Türkler kesin bir şekilde, hiçbir tereddüte yer olmaksızın, "yok ederek hallet" politikası güdüyorlar. Çok yaklaştıkları Kürtçe'yi unutturma hedefinin yanında Kürtlük ruhunun diğer değerlerini de kafalarda yok ederek yapmak istiyorlar bunu.. Muhtaç oldukarı tek şey zamandır!
İşte bu noktada Kürtler'in görevi ile ilgili soru boy veriyor; bu güruha istediği zamanı verecek miyiz, vermeyecek miyiz? "Yeni oluşumcu"lara, eskici pazarındaki rahatçılara, bedavacılara veya ruhu teslim olmuş şahsiyetlere bakılırsa bizim ortalığı sakinleştirmemiz, politika konuşacak ortamı sağlamamız, muhatap bulmamız, türkiyelileşmenin yollarını açmamız gerekiyor. Bazılarına göre ise, hayatında bir kez olsun doğru konuşup bize "sözde vatandaş" diyen Askerbaşı'nı mahkemeye vermemiz günün en iyi cevabı olacaktır!..
Oysa hem Askerbaşı'nın naralarını, hem de Hükümetin Başı'nın Avrupa ve Türkiye'de dile getirdiği düşünceleri çok iyi okumamız gerekiyor. Hatta bu görüşlere; sözde muhalefet Baykal'ın, Mehmet Ağar'ın ve Bahçeli denilen yaratığın görüşlerini de katarak düşünelim. Onlar bize karşı kelimenin tam anlamı ile bir yoketme planı yürütürken, bizim bu millete zorla yamanmaya çalışmamız hiçbir fayda sağlamayacağı gibi, tam tersine planlayıcı karargaha istediği zamanı hediye etmekle eştir. Çünkü Hükümetin Başı açıkça Avrupa'nın "dayatmaları" dediği Kürt Sorunu'na demokratik ve kabul edilebilir bir barışçı çözüm getirilmesi isteğini "Türkiye'yi bölme" planı olarak algıladıklarını, Kürtler'i "azınlık" olarak kabul etmenin bile söz konusu olamayacağını açıkça ve hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde dile getirmiştir, ki bu devlet politikasıdır.
Askerbaşı ise Kürt tarihini aşağılayıcı, Kürt'ü aşağılayıcı demecni daha dün sayılabilecek bir zaman dilimi içinde verdi.
Hiçbir millet boyun bükerek, sümük akıtarak, yaltaklanarak özgürleşmemiştir. Böylesine bir duruş bize karşı nara atan zalimleri cesaretlendirir. Zalimler, özünde cesur oldukları için nara atmazlar.. Onları nara atmaya heveslendiren, bir yanıyla arkalarına topladıkları güç iken, öte yandan da karşılarındaki rakibin zavallı, yalvaran bir ruh hali ile Türk'e şirin görünmekiçin attıkları taklalardır. Kürt İnsanı, yakın tarihinde zalim bir kişiliğin ardındaki gücü kaybettiğinde ne hale düştüğünü gördü, yaşadı.. Fazla izaha gerek yok, özcesi zalimler korkaktır. Onları cesaterlendiren bizim duruşumuzdur. Türk'ü yöneten Askerbaşı'na anladığı dille cevap vermezsek durum hep öyle kalacaktır.
Burada, Kuzey'de, kürtçülüğün romantizmi yakaladığı yıllarda çok iyi organize olmuş olan PKK'lilere büyük görevler düşüyor. Hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilsiniz artık. Şu anda içinizden ve lider konumunda olan birileri, amaçlarınıza, onurlu duruşunuza, fedakarlıkta örnek kişiliğinize karşı GERÇEK BİR KOMPLO HAREKATI DÜZENLEMİŞ BULUNUYORLAR. Mücadelenizi özünden boşaltarak anarşizmin karanlık dehlizlerine sokmaktadırlar sizi. Dünyanın her yerinde denenmiş ve hiçbir başarı sağlamamış olan anarşizm esir ulusların umut ışığı olamaz. Karasu, Karayılan ve Kalkan ekibi, İmralı ve Askerbaşı'nın işbirliği sayesinde sizi ve giderek hepimizi felakete sürüklemektedirler. Şehitler'in kanı adına, işkenceye uğratılmış Kürt ulusu adına, boşaltılan köylerin halkı, sürülen insanların büyük fedakarlığı adına, tarihimiz adına silkelenin. Yular artık Türk'ün elindedir. Kürdistan'a dönün! Acı çekenlerin acılarını katlatmayın. Öleceksek onurumuzla ölelim. Tarih sahnesine çıkma hedefimizden sapmayalım. Türk bugün tarihinin en büyük kumarını sizin sırtınızdan kazanma çabasında. Bir kere de bu feryatları okuyun. Hayri; "Kürdistan'a borçlu öldü diye yazın mezartaşıma" derken kastı Türkiye değildi.. Şehitlerin amaçlarını doğru okuyun.
Görev gençlerimize düşmektedir. Hiçbir çamura batmamış, ülkeleri hariç hiç kimseye borçlu olmayan gençlerimiz, kendilerine yakın buldukları partiler içinde eyleme kitlenmiş bir şekilde örgütlenerek bir an önce harekete geçmelidirler. Her şeyden önce pasifistlerin oyunları bozulmalı, onların asimilasyonculara koltuk deyneği olmuş yapıları deşifre edilmeli, hareket alanı tüm yurdu ve Türk metropollerini kapsayacak bir şekilde genişletilmelidir. Eğer mevcut yapılanmaların tümünü de beğenmiyorsanız, örgütlenme çabalarınız için bu forumun hizmetinizde olduğunu biliyorum.. Vatan sizi bekliyor..

2005-04-17




Gorusunuz