Durum ve tedbir-I

Kürt Milleti büyük bir saldırı ve kuşatma harekatı ile karşı karşıya, ki bunu saptamak, Amerika'yı yeniden keşfe kalkmak gibi bir şeydir..Bu kuşatma hep vardı, ama gözlerden gizlenerek ustaca sürüdürülüyordu. Amaç, İmralı'dan faydalanarak Kürt Milleti'nin milli bilincini oldukça geriletmek, sonunda zaman içinde ulusal kimlikte ısrar edenleri marjinalleştirerek sorunu söndürmekti..
Bu arada beklenmeyen bir şey oldu ve ABD'nin Irak'a müdahalesi gerçekleşti.. Bu müdahaleden sonra ortaya çıkan Kürt kazanımları ile kendisini diken üstünde hisseden Türk Devleti bir buçuk yıl boyunca hem ABD, hem bölge devletleri ve hem de Avrupa nezdinde olmadık teşebbüslerde bulundu. Güney'deki oluşumu durdurmak bir türlü mümkün olmuyordu. Her duruma uygun planları olan Türkiye, işgalin ilk yılı boyunca ve bu senenin başlarına kadar, Kuzey'de, İmralı'daki Zat'a daha fazla oynamaya başladı.. Teori üstüne teori oluşturmasını sağlıyorlardı. Kürt temsilcisi olarak boy veren bu Zat ve bağlantılarının yardımı ile Kürtler'in ulusal talepleri "ilkel milliyetçilik yapılıyor" gerekçesi ile sıfırladı. Sadece kültürel bazı hak kırıntılarına indirgenen yalvarmalarla yetinildi ve buna "akıllı politika" denildi.. Akıllılar çoğaldıkça talepler daha da dumura uğradı, en nihayetinde "Türk Milleti" olarak, "iyi misafirperver" olundu.. Kürt Sorunu'nun çözümü artık derneklere kadar indirgennmişti.. Ama Kürt bunu "bilinçle" içe sindirdi mi?
Hayır.. Güney'in yaktığı ateş, orada dalgalanan ulusal bayrak, topraklarımızın bir bölümünde çiçeklenen Kürd'ün özgür dünyası, Kuzey insanını yakıyordu. MİT'i elinde tutan Genelkurmay bunu çok iyi görmekte, müdahalenin, rejimi sertleştirmenin işaretlerini vermekteydi. Bu işareti ilk olarak bir generalleri verdi.. Teröre karşı mücadeleyi her alanda sertleştireceklerdi, ki terörist dediği Kürt Milleti'nin tümüydü.. Bu noktaları atlayanlar olan biteni doğru yorumlayamaz, doğru sonuçlara varamazlar..
Hastalığa doğru teşhis konmadıkça doğru müdahale de olmaz. Aksi halde sadece belirtilerle uğraşılır, ki böylesine bir "tedavi" hastanın canına mal olabilir. Bizim olayımızda Türk Genelkurmayı'nın öncülüğünde başlatılan genel saldırıda Kürtler'in hiçbir haklarının kabul edilemeyeceğinin, "bu sözde" vatandaşların Türk'e itaatle yükümlü olduğunun altı çizilmiştir. Ayrıca AB hedefinden vazgeçilmişlik görünüyor. Bunun anlamı, "Ben AB'ye üye olmak için dayatılan demokratikleşmeyi red ediyorum"dur. İşte bu noktada her türlü "iç düzenleme"de elini serbest hissedecek olan genelkurmay rejimi, Kürt Sorunu'nda o yapmacık, üstü cilalı, değişiklik gibi gösterilen değişmezliklere bile aldırmayacak, başlattığı büyük sindirme harekatını duruma göre tırmandıracaktır..
Sonuç olarak Türk Genelkurmayı şunları söylüyor:
1) Biz Asker olarak, Kürtler'e verilecek olan hiç bir hakkı tanımıyoruz.
2) AB'nin Kürtler ile ilgili olarak dayattığı şartlar, türkiye'yi bölüp parçalamaya götüreceği için red edilmiştir.
3) Bundan böyle Kürtler'in talepleri ile ilgili tüm çabalar için kamuoyu hassas kılınacaktır..
4) İmralı'nın artık kullanılmasına gerek kalmamıştır.
Son bildiriyi böyle okumak, teşhisi doğru koymaktır. Türk Devleti'nin açtığı bu yeni savaşta elbette taktiksel bazı zig-zaglar olacaktır. Ama doğrultu artık bellidir. Eğer bu deve güdülecekse, gündemin ardına takılmayacaksak, yeniduruma göre politikalar üretmeliyiz.
Nasıl? (devam edecek)

2005-03-28




Gorusunuz