Komplo ve Kongra-Gel'in Komplo teorileri..
Komplo kavramının tarihi en aşağısından psikolojik savaşın tarihi kadar eskidir. İnsanlar devlet şeklinde örgütlendiklerinden beri hep iktidar savaşı verirler ve iktidarı ele geçirmek için komplolar onların en büyük silahlarından biridir. Demokratik bir yönetime kavuşmuş olan ülkelerde veya ülkeler birliğinde de seçimlerin vazgeçilmez silahlarından birinin komplo düzenleyip rakibi tuzağa düşürmek olduğunu düşünürsek, toplum karmaşıklaştıkça komplo kavramının da karmaşıklaşarak geliştiğini görürüz.
Komplo kavramı Osmanlılar döneminde "gizli tertip", "su-i kast" olarak bilinir. Tarif etmeye kalkarsak; komplo, kanunsuz veya yasadışı bir işlem için suç ortaklığı yapmak veya legal bir amacı yerine getirmek için illegal eyleme başvurmaktır. Bu tarif, modern dünyada en fazla kullanılan tariftir. Bu ön girişten sonra şimdi asıl konumuza dönebilirim; Kongra-Gel'in komplo teorileri…
Kongra-Gel önüne koyduğu politik yürüyüş itibariyle etrafına duvar ördükçe şüpheciliği artıyor, şüpheciliği arttıkça saldırganlaşıyor ve her politik şekillenmeyi, uluslararası her değişimi kendisine karşı imiş gibi algılıyor, bu ise şüpheciliğini besliyor ve her taşın altında komplo arıyor. Ben bu duruma, tıp çevrelerinin affına sığınarak "komplomania" diyorum. Evet, ne yazık ki Kongra-Gel'in kaderini elinde tutan klik son zamanlardaki davranışları ile adeta komplo manyağına dönüşmüş bulunuyor. Aralarından birinin eline aldığı taş elinden düşüp ayağını yaralasa bunu komplo olarak bilir.
Biz elbette bazı komploları görmezden gelemeyiz. Mesela Kürt Milleti'ni ayağa kaldıran Kenya Olayı su katmamış uluslararası bir komplodur. Bu komplo ile beraber Kürt Milleti'nin Kuzey'de kazandığı ulusal mevzileri kaybetme süreci başlatıldı. Öncelikle Kürt Çevreleri ile araya sınırlar çekildi ve bu sınırlar zamanla duvara dönüştü. Sonra hızlı bir türkleştirme konsepti uygulama alanına sokuldu. İmralı'ya kapatılan Zat bu türkleştirme konseptinde bir araç olarak kullanıldı, kullanılıyor. Hem de oldukça gönüllü bir şekilde. İmralı, PKK'nin eritilmesinde, yolundan saptırılarak tanınmaz hale getirilmesinde, türkileştirilmesinde bütün suçu tek başına taşıma şerefini hiç kimseye kaptırmıyor, kaptırmak istemiyor. Kongra-Gel taraftarlarına yaptırılan eylemler, 1960'lı yılların ikinci yarısı ile 1970'li yıllardaki eylemlerin bile gerisine düşürülmüştür. Özünde bazı ABD'li yetkililerin "PKK'yi içten parçalama" düşünceleri ile tam uyuşan bir durumdur bu. Ulusal ayaklanmanın yarattığı o büyük örgütü, şahlanmayı, fedakarlık ruhunu, kürdistaniliği, kurumları ve ulusal romantizmi bundan daha planlı bir şekilde yerle yeksan eylemek mümkün değildir. Dolayısıyla asıl komplocunun tepede olduğunu görmeliyiz. Komplocuyu dışarda aramak beyhudedir, abesle iştigaldir. İŞTE KÜRT ULUSU'NA KARŞI KOMPLO BUDUR.
Büyük Ortadoğu Demokratikleşmesi gibi ciddiye alması gereken bir planı varken, ABD, oturup kalkıp PKK'yi ortadan nasıl kaldırırım gibi bir planlar dizisinin yaratacısı olamaz. PKK, kendisini yıkmakla meşgulken o neden bu işe kalksın ki? Ayrıca Kongra-Gel'in ABD tarafından Irak'a yapılan müdahaleyi ilk günlerde desteklerken görüyoruz. Ama şimdi Türk Kesimi, Arap Kesimi ve Fars Kesimi ile aynı dili kullanarak Suçluyor bu gücü. Arab'ı, Fars'ı ve Türk'ü anlıyoruz. Onlar bölgede Kürt Dirilişi ihtimalinden korktukları için her türlü komploya başvurarak başlıyan müdahalenin başarısızlığa uğraması için herşeyi yapıyorlar. Ya Kongra-Gel? Onun girdiği bu govendin sebebi ne? Onu da elbette İmralı emirleri ile yönlendiriyor ve Kuzey'de Kürtler'e karşı sahneye konan komplonun sınırlarını genişleterek tüm ulusumuzu kapsayacak bir yaygınlık kazandırıyor. Böylece sokağa hakim olan, dağlarda güç bulunduran Kuzeyli bir örgüt olarak başta Kuzey-Güney düşmanlığı olmak üzere Kongra-Gel yanlıları ile geriye kalan tüm diğer Kürt insanları arasında düşmanlık yayıyorlar. İşte bu da ulusumuza karşı bir komplodur ve bunda gerillanın hiçbir suçu yoktur. Baş suçlu yine aynı kaynak! Buna, düşman da olsa ABD'nin dahli düşünülemez.
Şimdi durumu biraz daha açalım: ABD Irak'a girmeden önce ve girdikten sonra Türk Devleti'nin tavrına bakarak bazı sonuçlara varalım. Müdahale ufukta nertleştiğinden beri Türk Devleti hep faal oldu ve müdahalede söz sahibi olmak için elinden geleni yaptı. Fakat zaman zaman gerek meclislerinin hatası, gerekse Kürtler'in anlamlı direnişleri sonucu bu emeline ulaşamadı. Kırmızı çizgiler çekti, olmadı. Tehdit etti, yine olmadı. Türkmenler üzerinden komplolar düzenlemeye çalıştı, nafile. Şu anda hala harıl harıl uğraşıyorlar. Kürtler'in şu andaki cevapları Selahaddin Antlaşması'nı imzalayarak birlik olduklarını göstermek oldu. Ayrıca "komşu ülkeler" üzerinden bir baskı gücü oluşturma çabaları sürdürülüyor. Kürtler, en aşağısından Güneyli kesimi itibariyle bu tür teşebbüsleri dikkatle takip ediyor, tedbirlerini almaya çalışıyorlarken, Kongra-Gel durumu hep çarpıtıyor, Koskoca Tahran toplantısını kendisine karşı düzenlenmiş gibi göstermeye, bu yolla puan toplamaya çalışıyor! Ne günlere kaldık.. Evet, Kürtler'e karşı komploların ardı arkası kesilmeyecektir. Bunda dikkatli olmak görevdir. Ama İmralı'nın çömezi olan Kongra-Gel yönetiminin yaptığı gibi değil.
Kongra-Gel Yönetimi, ABD'nin Irak'taki operasyonlarına bir süre sonra hiç ayırımsız bir koro halinde karşı duran gazeteleri ve TV'lerini de devreye sokarak ABD'nin ne canavar, ne halk düşmanı olduğunu göstermek için yarış haline girdi. Ama gözlerden saklayamadıkları şey, Güney Kürdistan'daki büyük ekonomik ve sosyal gelişmenin boyutu oldu. Bütün laf kalabalıklarına rağmen Kürdistan'daki gelişme gözlerden saklanamadı. Yeni bir milletin doğuşu bu işgalle ivme kazandı, düşmanlarının gözlerinin içine bir diken gibi battı. Uluslaşamama teorisi üzerine kurdukları Türkiye Milleti konseptinin ölü doğuşu onları çılgına çeviriyor, saldırganlaştırdıkça saldırganlaştırıyordu.
İşte bu herc-ü merc içinde Felluce operasyonları başladı. Gerici, Kürt düşmanı klikler darbe aldıkça bu kesimler kuduruyor, insanların duygularını sömürmenin en alasını yaparak teori üretmeye çalışıyorlar. Çocuk ölümleri vs.. Oysa Felluce Olayı Kürtler açısından su katmamış bir vak'ayı hayriye oldu. Felluce'de yuvalanan teröristler, Saddam ile aynı havayı çalan ırkçılardan sadece bir gruptur. Destekleri Türkiye ve tüm komşu ülkeleri kapsar. Adları "direnişçi"dir. Bir cephe gibi hareket eden bu Kürt Düşmanları olayları şu anda Musul'a da kaydırmış durumdadırlar. Kongra-Gel'in 5 Kürt insanının öldürülmesini soruştururken görüşüne başvurduğu ve dostumuz dediği caniler bu işin başını çekiyorlar. Kürtler'e karşı son komplo yuvalarından biri olan Musul'da Kongra-Gel'in bu dostları şimdiye kadar onlarca Kürt şehit etti.. İşlte bu komplodur ve ortağı, işbirlikçisi bellidir.
Yapmayın, etmeyin… Biraz da Kürdistani düşünün.
2004-12-04
Gorusunuz