Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan; Kürt Sorunu

Kongra-Gel Lideri son zamanlarda sürekli olarak "biz Mahirler'in, Denizler'in takipçisiyiz" diye haykırmakla neyi kastediyor? İmralı'nın bu takipçiliği elbette tesadüfi değildir. Bunu doğru irdelersek, Kürt Ulusu'nun içine sürüklendiği çıkmazı daha iyi anlar, bu dönemde yaşanan tersliklerin sebeplerini daha köklü bir şekilde ortaya koymuş oluruz. Bizi kişilerle uğraşıyormuş gibi göstermeye çalışanlar, birlikte hareket etmemizi istedikleri Kongra-Gel'in Kürt Sorunu'nun adil bir çözüme kavuşmasının önündeki en büyük engellerden biri haline geldiğini unutmamalıdırlar. Hatta bırakınız engel olmayı, bu ekibin ısrarla sürdürdüğü Arab Acemo Tırki politikaların asimilasyonu oldukça hızlandırdığını, Kürt Sorunu'nu tam anlamı ile genelkurmayın kuyruğuna taktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kürtler bilge yatılı okullarının hedeflediğinden daha hızla Türkleşmeye doğru evriliyorlar. Üstelik halkın önemli bir kesimi, gerek büyük bir örgütü dağıtmamak, gerekse TV'nın yarattığı propaganda ortamının bulanıklığında gerçekleri kolay kolay görememekten ileri gelen şaşkınlık içindeyken.. Bu tartışmalarda amacım netliği yakalamaktır. Yani kim, hangi örgüt Kürt Ulusu'nu nereye götürüyor, insanlarımız bunu bilme hakkına sahiptir.
Bu yazıda Türk Komünist Hareketi'nin şehit öncülerini karalamak ve onlarla uğraşmak gibi bir hedef yoktur. Burada onların Kürt Sorunu'da bakış açılarını yakalamaya çalışacak ve "bu Komünist Önderler'in yolu benim de yolumdur" diyen İmralı'nın bu belirlemesinden hareketle onun ve Kongra-Gel'in yolunun net bir şekilde ortaya koyacağız.
Özet olarak bir nevi kapalı Türk Milliyetçiliği olan ve ilk olarak Mihri Belli tarafından ortaya atılan Milli Demokratik Devrim (MDD) tezinin takipçileri Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş, Kürt Sorunu'ndan hep uzak durmuşlardır. Hatta Kürtler'in sorunun barışçı metodlarla halli dahil, bu sorunu ortaya atan her odağa tavır dahi almışlardır. O zamnki demeç ve davranışlarını gözönüne aldığımızda Deniz Gezmiş'in idam sehpasında "Yaşasın Türk ve Kürt Halkları'nın kardeşliği" sloganı şimdi de atılan içi boş bir slogan olarak kalıyor. Dilerseniz hiç uzatmadan kendi eylemlilik süreçlerinde kaleme aldıkları bildirilerden ve konuştuklarından yola çıkarak bu gerçekliği netleştirelim:
İşte Deniz Gezmiş'in başını çektiği meşhur Samsun Ankara yürüyüşü dolayısıyla kaleme alınan bildiriden bir kaç satır: "Büyük Türk Milleti! Atatürk için toplanalım! Mustafa Kemal'in Milli Kurtuluş idealini yaşatmak için, Mustafa Kemal devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için, Milletçe yabancı uşaklığına düşmekten kurtulmak için, Tam bağımsız gerçekten demokratik Türkiye için, Gazi Mustafa Kemal'in Milli Kurtuluşçu saflarında toplanalım.! Yaşasın Türkiye! Yaşasın yarının bağımsız Türkiyesi için mücadele! "
İşte Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının THKO savunmasından bazı satırlar:
"Samsun'dan Ankara'ya Gerçekler örtülmek isteniyor. Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. Onun İstiklal-i tam prensibini, ve onun istiklal-i tam Türkiye idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz.
İddianame'de bizim Anayasa'yı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir. Öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa'yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa'yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz…."
Mahir Çayan'ın lideri olduğu THKP'nin ilk bildirisinden:
"İşçiler, Köylüler, Askerler, Yurtsever Aydınlar, Halkımız;
Amerikan emperyalistleri ve onun köpekleri uzun yıllardır ülkemizi talan edip yağmaladılar; neyimiz var neyimiz yoksa alıp götürdüler. Emekçi halkımızın ve bütün çalışanların alınterini ve emeğini çaldılar. Bütün zenginliklerimize, petrolümüze, kromumuza, bakırımıza, ... bütün doğal kaynaklarımıza el koydular. Geride bize açlık, tahammül edilmez bir sefalet, binlercemizi kırıp geçiren bulaşıcı hastalıklar, halkımıza karanlıkta yaşamaya mahkum eden bir cehalet bıraktılar"
İşte Mahir Çayan'ın Aydınlık Sosyalist Dergiye gönderdiği mektup:
"...Bilindiği gibi, devrimci proletarya milli meseleyi ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının ışığı altında ele alır. Biz, ulusların kendi kaderini tayin hakkı ışığı altında diyoruz ki, 'Her şart altında her zaman meseleyi misak-ı milli sınırları içinde ele almak gerekir veya Kürt emekçi halkının çıkarlarıyla bağdaşan tek çözüm yolu ayrılma hakkının kullanılmasıdır' diyen görüşler yanlıştır. Bu görüşlerin sahipleri, her iki tarafın burjuva ve küçük-burjuva milliyetçi unsurlarıdır." (Aydınlık Sosyalist Dergiye Mektup, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi Dava Dosyası, Yazılı Belgeler, syf.240-241
Görüldüğü gibi iki hareketinde (THKO, THKP) hitap ettiği hedef kitlede ordu var, "halkımız"var, ama Kürtler'i de ifade eden hiç bir ibare yok. Mahir Çayan, yaptığımız alıntıda kesinlikle Kürtler'in ayrılma haklarına karşı duruyor, meselenin "Misak-ı Milli sınırları içinde" ele alınacağını açıkça ortaya koyuyor. Deniz Gezmiş ise, Tıpkı İmralı gibi, açıkça "Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa bizleriz" diyor. Yani sorunları kendilerince öncelikle "Bağımsız Türkiye"yi yakalamaktır. Bunun için "ordu millet elele milli cephede" sloganı bu ikilinin taraftarları tarafından atılan en önemli ortak slogan oluyor. İmralı ise, tıpkı bu ikilinin o şartlarda yaratmaya çalıştığı ordu görüntüsünü şimdiki notlarda sürekli bir şekilde altını çizerek piyasaya sürüyor.
İşte bu görüş tüm Kürdistan açısından açıldığında tabloda hiç bir sapma görmeyiz. Bu duruma göre; Ortadoğu Halkları bugün emperyalizmin direkt saldırısı altındadırlar. Bu saldırıyı geri püskürtmek baş çelişki olarak gündemdeki yerini almıştır. Güçlerin dizilişi bu işgale karşı duruşları ile önemlidir. İMRALI'NIN VE TÜRK SOLU'NUN ORTAK GÖRÜŞÜ, MAHİRLER'İN VE DENİZLER'İN O ZAMANKİ GÖRÜŞÜ İLE TAM BİR ŞEKİLDE ÇAKIŞMIŞTIR. Bundan dolayı ister Zarqawi olsun, ister Şii'ler olsun, dost güçlerdir. Güneyli Kürtler ise "emperyalizmin işbirlikçisi" olarak hedeftedirler. "Ortadoğu'nun bugünkü durumu ile 1918'deki durum aynıdır. 1918'de Yunanlılar'ın üstlendiği rolü şimdi Kürtler üstlenmiştir" belirlemesi İmralı'ya ve giderek Türk Solu'na, Arap, Türk, Fars Milliyetçileri ile 'ulusal dinciler'ine aittir. Yani Kürtler'e karşı zımni ortak bir cephe sessizce İmralı'yı ve partisini kapsayacak bir şekilde oluşmuştur.
Eğer şartlanmış olarak bu yazıyı okumasalar, buna ne Yeni PKK yanlılarının, ne de tarafsız olduklarını söyleyip birliğin Kongra-Gel'in bu halini de düşünerek oluşmasını isteyenler gerçeği çıplak olarak görebileceklerdir. İNSAF EDİN, KONGRA-GEL ZİHNİYETİ MİLLET OLARAK BİZİ BOĞUYOR! UYANIN ARTIK. Gerçekleri sadece gerçekleri görelim ve gerçekleri konuşalım ki Kürt Sorunu'nun hakkaniyet sınırları içinde çözüme kavuşturacak olan yolu bulalım..

2004-11-13




Gorusunuz



mahir çayan kürt sorunu

habeÅŸ

2011-10-31 14:34 - arkadaşım bulmuşsun internette sadece bir kısmı dolanan mahir çayan sözünü, başlamışsın misak-ı milli falan filan. okuman kıt sanırım mahir çayan orda "kürt meselesini misak-ı milli sınırları içinde ele almak yanlıştır" diyor bariz bir şekilde. toplu yazılarını okusaydın o bölümün devamında "oysa, devrimci proleterya, meseleyi diyalektik bir tarzda ele alır. yani, ulusların kendi kaderini tayin etme hakkının öngördüğü ayrılma, özerklik, federasyon vs çözüm yollarının hangi şartlar altında ve ne zaman geçerli olabileceğini açıkça ortaya koyar." yani çayan, ayrılma olayını reddetmiyor sadece ayrılmak diyalektik bir konudur ve doğru konum ve zamanda ele alınır diyor.

düzeltme

Gül Witt

2010-01-16 15:02 - Gorusunuzu yaziniz yerine Görüşünüzü yazınız olmalı değil mi?

Tam Bağımsız Türkiye

Kadir Mert

2009-03-05 17:28 - Sanırım bir Kürtsünüz ama gerçekten de güzel şeyleri görmüşsünüz işte Kürt halkı bu oyundan kurtulduğunda ve Türk halkıda devrimciliğin Denizlerin ve Mahirlerin aslında aynı safta Mustafa Kemal in yanında olduklarını anladığı gün Tam Bağımsız Türkiye hayal olmaktan çıkacak.Dincilik de en büyük düşman.