Kafalardaki ABD "sorunu" üzerine bir daha
(Ben bu tarzı, haddim olmadan, bir seminer olarak ele alıyorum. Yazılara gelen akılcı sorulara cevap yazmaya devam edeceğim.)
Ortaanadolu Kürt'ü olduğu mahlasından belli bir okuyucu şöyle soruyor: "Şu anda Irak topraklarında savunmasız Irak Halkı'na tonlarca bomba yağdıran, evlerini kundaklayıp tarumar eden, işkence tezgahları kurup Irak Halkı'nı işkenceden geçiren, gözü dönmüş Abd ve İngiliz askeri birliklerinin konumu sizce işgalci midir? Yoksa Evlat Bush'un dediği gibi Irak'ı özgürleştirme harekat timleri midir?"
İşte bu yargıç kafaların anlamadığı noktalardan biri budur. BİZ KÜRT'ÜZ, YARIÇ DEĞİLİZ. Yargıç olsak, orada bir sorunumuz olmamalı idi. Biz orada tarafız, gözlemci değil. Kafası asimile olmuş insanlar bunu anlamazlar. Bir an şunu farz ediyorum: Bu Ortaanadolu Kürt'ü 300 yıl önce Kürdistan'daki köyünde mutlu bir şekilde yaşarken, birden "padişah efendimiz"in fermanı ile yeniçeriler köylerini sarar ve derhal köyü terk etmeleri gerektiğini tebliğ ederek, göçe başlamaları için toparlanmalarına bile yetmeyecek bir süre tanır. Büyük bir kin ve umutsuzlukla toparlanan insanlar bütün emeklerini, hatıralarını, ata mezarlarını geride bırakarak vururlar yollara. Tam da Türkler'in çoğunlukta olduğu topraklara girdiklerinde bir de ne görsünler, bir ordu Türk köylerini vuruyor, hatta bu okuyucunun dediği gibi evlerini kundaklıyor. Gelen kafileye ise anayurtlarına geri dönebileceklerini söylüyor. Şimdi bu durumda söz konusu ordu nedir? Açıkçası, Türk için zalim bir talancı, bir işgalci, Kürt için ise kurtarıcı.. İşte bunu hissetmeyen, ortadaki sorunu anlamaz. Elbette ABD ve İngiliz Birlikleri işgalcidirler. Bunu kendileri de saklamıyorlar. Ama öte yandan Irak ve bilhassa Kürt insanını Saddam gibi bir canavardan kurtarmıştır..
Şimdi 1998'e dönelim: Saddam Körfez savaşında kullandığı kimyasal silahların yardımı ile Humeyni'yi dize getirmiş, onunla bir mütareke imzalayarak sekiz yıllık savaşa son vermişti. Bu canavar ruhlu diktatörün ilk işi Kürt Sorunu'nu "yok et" metodu ile çözmek olmuştu. Tabii ki Araplar'ın desteğini sonuna kadar alarak. BUNU GÖZÖNÜNDE BULUNDURMAYANLAR HİÇ BİR ŞEY ANLAMAK DURUMUNDA OLAMAZLAR. Yani komşularımızın Kürtler mevzuu bahis olduğunda düşünce tarzlarını kavramamaları halinde çok fahiş hatalar yapar, adeta düşman gibi düşünerek Kürtler'i haksız görmeye başlarlar. Bunu yapanların yazılarını ibretle okudunuz. Unutmayın bu bir kişi değil, bir çizgidir.
Konuya dönersek, bu "yok et ve çöz" konseptinin sonucu olarak 183 Bin Kürt kimyasal silah ve güllelerle yok edildi (Anfal). Bir milyona yakın Kürt göçe zorlandı. Kalanlar da büyük bir tehdit altında tutulmuş, demografya tamamen değiştirilmişti.. Kürt Liderler, Celal Talabani ve Mesut Barzani Avrupa'ya çıkmış, zayıf seslerle destek arar duruma düşmüşlerdi. Irak'ta artık canlı bir Kürt Sorunu yoktu.. İşte fırsat bulduğunda düşman budur. Bu titreşimi yakala. Yakala ki bilincini, zalimlere olan kinini ayakta tutasın. Bakınız, burayı çok iyi anlayalım: Kürtler Ortadoğu Halkları, yani komşuları, yani yanyana yaşamak zurunda oldukları halkların İTİRAZ ETMEDİKLERİ REJİMLER TARAFINDAN YOK EDİLİYORLARDI.. Tamam mı? Şunu da hemen ekleyelim; Kürt İnsanı hiç kimseyi köleleştirmek, onlara acı çektirmek gibi bir hesap içinde değiller. Kürtler'in tek hesabı KENDİLERİNİN HAKKI OLAN ÖZGÜRLÜĞÜ, VATANI VE TARİH SAHNESİNE ÇIKMA GERÇEĞİNİ YAŞAMAKTIR.
Biz bu derbederliği yaşarken Saddam büyük bir hata yaptı ve Kuweit'i işgal etti. Bu Kürtler'in kaderini değiştiren bir müdahaleye yol açtı. Kısa bir hazırlık döneminden sonra bombalar yağmaya başladı. Birinci Körfez Savaşı Saddam'ın bir nevi teslim antlaşmasi imzalaması ile sonuçlandı. Fakat Başkan Bush'un teşviki ile ayaklanan Kürtler Saddam'ın helikopter saldıraları ve kimyasal silah kullanma tehdidi altında büyük bir paniğe kapılıp şehirler dahil her yeri boşalttılar. 3 Milyon kişilik bir miting gibiydi bu. Canların kaybolduğu bir miting. Sonuçta 50 Bin'i çocuk olmak üzere pek çok Kürt toprağı öptü, vatanlaştı.
İşte bu "miting" Kürtler'in kaderini dramatik bir şekilde değiştirdi. Başkan Bush ilk defa ciddi bir şekilde Kürt ile, Kürt realitesi ile tanıştı. Bu arada Margaret Teatcher'in, Bayan Mitterand'ın ve belki de bilmeden Özal'ın da gayretleri ile "enclave"ler açılarak Kürtler geri getirildi. Yavaş yavaş genişleyen enclave(ler) bir süre sonra kurtarılmış bölgelere dönüştü..Çekilen bunca cefa, komşular, o "birlikte yaşadığımız için tarafını tutmak zorunda olduğumuz" komşular yüzünden çekilmişti. Sanki referandum yapılsa Kürtler "hayır, biz Saddam'ı çok seviyoruz, onun için ABD'nin müdahalesine karşıyız" diyecekler gibi bazı saflık ötesi düşünceler burada dile getirildi. Bu da aynı çizgidir. Kafaların işlemez hale sokulduğu, yeni Kürt masalının bol keseden anlatıldığı bir çizgi. İşte bu yeni Kürt, öyle bir izlenim veriyor ki, sanki komşuların menfaatlerini Kürtler'ininkinin çok önünde tutuyor gibi. Türk ve bazı Kürt komünistlerinin gayreti ile gelinen nokta budur. Bunu iyi kavrayalım ve bu ideolojik saplantıları özgür kafalarla aşalım.
Şimdi bu durumda, yeni ve nihai işgal başladığında Kürt ne yapmalı idi? Elbete kendi tarafını tutacak, kendisinin de kurtuluşuna yardım edecek olan işgali destekleyecekti. Bu tavır Kürtler'in saygınlığını bütün dünyada arttırdı. Bilhassa Türk Devleti'nin tehditlerine kararlılıkla karşı durmaları bir nevi uluslararası heyecan bile yarattı. Şimdi Neçirvan Barzani Uzakdoğu'da bir başbakan gibi karşılanıyor ve sayısız davet alıyorsa, ABD'de savunma bakanı tarafından karşılanıyorsa, bunun sırrına inmek lazım. Bilahassa Mesut Barzani'nin Türkiye dahil, pek çok ülkede bir devlet başkanı gibi karşılanması az şey mi?
Hayır efendim, kimse bu dostluğun bazulması üstüne hesap yapmasın. Biz bugünü yaşıyoruz. Bugünden istifade ederek mevzilerimizi güçlendirmeliyiz. Yine ve içtenlikle Kongra-gel'e de hitap ediyoruz, süreci doğru okuyun ve Kuzey'de Kürtler'in mezarını kazacak adımlar atmaktan vazgeçin.
2004-10-21
Gorusunuz