Kürtler yalnız mı bırakılıyor?
Türkler'in büyük bir ustalıkla, psikolojik savaşın tüm inceliklerini kullanarak, olmasını istedikleri şeyleri olmuş gibi gösterme teşebbüsleri dikkatle takip edilmeli, anında müdahale edilerek cevap verilmelidir. Canlarını dişlerine takmış, "30.uncu Kürt İsyanı" olarak gördükleri Güney'deki hak savaşımını, kendi tarihini yaşama savaşımını istismar etmek, saptırmak ve önde yürüyen liderlerini kapıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Geçenlerde Sn Talabani'yi dinledim. Çok önemli şeyler söylüyor, ama eleştiri sınırını aşan bazı iç serzenişlerden rahatsız olduğunu da belli etmekten geri durmuyordu.. "YNK her mücadelede en önde yürümüştür. Bize eski dosyaları açtırmasınlar.. Kim zarar görür o zaman göreceğiz" yollu sözleri içe dönüktü, ağır bulduğu bazı tahrikler sonucu sarf edilmiş sözlerdi. Bu tür tahriklerden kesinlikle vaz geçilmelidir. Ama ben yine de 70 yaşını yakalamış bir devlet adamı olan Sn Talabani'nin, düşmanın aşağılamalarını sessizce göğüslerken, kendi yurttaşları olan Kürtler'in, siyasi rekabet amaçlı da olsa, tahriklerine bu kadar tepkili olmasını anlayamıyorum. Bakınız, Türk Dışişleri Bakanı, Kerkük'e heyet davet eden Sn Talabani'yi "saf" olmakla itham ediyor... Bunu iyice okumalı ve bir daha düşmanın oyununa gelmemeli. Aynı Talabani bir başka konuşmasında ise oldukça doğru bir saptamada bulunuyor. Şöyle diyor Sn Talabani: "Bizimle ABD'nin arasını açmak için uğraşan dış ve iç çevreler var. Bunlar bizi yalnızlaştırmak isteyenlerdir.."
Geçtiğimiz bu kritik dönemde çok şey borçlu olduğumuz ABD'yi karşımıza almayı bir tarafa bırakın, böyle bir izlenim vermemiz bile süreci doğru okuyamamakla eştir. Tabii ki kasdi ve çağdışı ideolojik bazı düşünce sahiplerini bir tarafa bırakıyorum. Onlar, ne olursa olsun, isterse Kürdistan yansın, kül olsun, hep bildiklerini okuyacaklardır. Benim dikkat çektiğim akıl yolunu seçen ve Kürdistan'ın selametinden başka kaygısı olmayanlardır. Çepeçevre kuşatılmış olan Kürdistan'ın, kendisine karşı daha doğmadan cephe oluşturan vahşet kuşağı yetmezcesine, bu kez de bazı eksikliklerine rağmen Kürtler'in ayakta kalmasını sağlayan ABD'yi karşıya almak neyin nesi oluyor? ABD'yi dostça eleştirmek başka, sahte solcular ve sahte islamcıların sırf Türk, Arap ve Fars ulusal kaygılarıyla kaleme aldıkları desinformatif "bilgiler"e dayanarak tavırlar geliştirmek, bağırıp çağırmak Kürdistan'ın içinden geçmekte olduğu dar boğazı anlamamaktır. Kürdistanlı artık yerini seçmiş olmalıdır. Tereddüt olmamalı. Ama mücadele de sürdürülmeli. Güney'deki oluşumu, oradaki liderlikler ABD'nin yardımı ile geliştirdi. Şimdi bunu inkar etmelerini bekleyen safdiller var. Bunlara asla prim vermeyelim.. Önümüzdeki altı-yedi ay boyunca mücadele çok sıkı geçecektir. Güneyli liderler ABD ile çok iyi bir ilişki sürdürüyorlar, sürdürmeye devam edeceklerdir, etmelidirler.. Büyük çabalarla el edilmiş olan kazanımları korumanın, dostlukları ileri götürmenin tek yolu netliktir. Ortadoğu tipi oynak politikalarla sonuç alınamaz. Hele ABD hiç kandırılamaz.
Türk Devleti Kerkük'e bütün gücü ile asılıyor. Dışişleri bakanları, "Irak'a komşu ülkeler dışişleri bakanları zirve toplantısı"na giderken Kürtler'i şu sözleri ile ve açıkça tehdit ediyor:
"Irak'ın istikrarı bizi ilgilendirir ve bunda sorumluluğumuz var.... Komşumuzdaki haksızlıklar, oralardaki oldu-bittiler sadece içişleri olarak mütalaa edilemez artık bu dünyada. Hiçbir ülkede buna benzer olaylar içsel olarak mütaala edilmiyor. Dün nasıl Kürtlere karşı zulüm yapılırken onları koruduysak, bugün de Türkmenlere karşı yapılabilecek bir haksızlık karşısında onları koruruz. Bunun Irak'ın içinde bir Türk kolu, bir Türk eli uzatma şeklinde algılanmaması lazım.
Kerkük birinci derece takip ettiğimiz bir konudur. Bu konuyla ilgili ne kadar dikkatli olduğumuzu, bu konuların takipçisi olduğumuzu ve bu konuları geçiştirmeyeceğimizi herkes biliyor. Hassasiyetimizi tabii ki, Celal Talabani de iyi biliyor. Bu kadar önemli bir konuda dikkatimiz sadece sözde kalmaz, muhakkak ki yapacaklarımız vardır." (Hürriyet gazetesi)..
Görüldüğü kadarıyla bu davayı hak hukuk plavraları ile, gözyaşı ile kazanmak mümkün değildir. Doğru politikalar üretmek, takipçisi olmak ve herşeyden önemlisi birlik olmak çok, ama çok önemlidir..
Bu arada Türkler'in, Kerkük ve geneli itibariyle Irak konusundaki bazı hayallerinin ham olduğunu da eklemeliyiz. Türk Devleti'nin ordularını cepheye sürerek Irak'a veya sadece Kürdistan'a istila amacıyla girmesi, orada kendisine bağımlı bir oluşum yaratması biraz düşünme yeteneği olanların güleceği bir hayaldir. ABD oraya 1990'dan beri 500 milyar dolar yatırmıştır. Bu kadar parayı herhalde Ankara'daki sevgilisi kürk alsın diye oraya yatırmadı. Eğer ABD Türk Devleti'ne bazı yatırım kırıntılarından başka bir şey verirse, bu, dünyanın sonu geldi demektir. Bunun için Sn Gül, tabiri caizse, o kadar işkembeden atmasın. Kürt, onun tehditleri ile sinmeyecektir. Bunu iyice bellesin. Kürt'ün hakkı olanı alması ABD'nin bölgedeki konumu ile çelişmez, bilakis bu konumu güçlendirir. Ama Türk'ün süngüsü oraya girerse işin rengi değişir. Gül elbette bunu biliyor..
Ayrıca herkes, Kürtler'in, Irak'taki tüm halk grupları, bu arada Türkmenler için özgürlüğün garantisi olduğunu bilir. Türkmenler'in bir bölümünü Irak Türkmen Cephesi adı altında kullanmaları pek bir şey değiştirmez. Bu da biliniyor. O halde ne yapabilir Ankara? Zor kullanmak için suyu bulandırdınız masalını Kerkük'e uygulamaları imkan sınırlarını aşan bir bir tehdittir. Asıl devin şu anda Irak'ta bulunduğunu, bu deve Viat Nam'ı bir daha yaşatmanın imkansızlığı ortada. Şunu çok iyi anlasınlar: IRAK'I KARGAŞAYA SÜRÜKLEMEK, TÜRK DEVLETİ'NE KÜRTLER'E KARŞI HİÇ BİR AVANTAJ SAĞLAMAYACAKTIR. ZİRA, EĞER ABD SIKIŞIRSA, TÜRK DEVLETİ'NİN AKLINA GETİRMEKTEN BİLE KORKTUĞU OLACAK VE BAĞIMSIZ BİR KÜRDİSTAN'IN DOĞMASI KAÇINILMAZ HALE GELECEKTİR. Ben bunu satır aralarında, Nisan 2003'ten beri yazıyorum..
Ne dersiniz? Karıştırın bakalım..
2004-07-19
Gorusunuz