Gerillaya
Sen dün ülken Kürdistan için dağa tırmandığında, üstündeki elbisenden başka maddi hiç bir şeyin yoktu. Acemi eğitiminden sonra sana bir sırt çantası, bir klaşinkof ve günlük kullanacağın eşyan verildi. Tüm zenginliğin buydu. Hiç bir kişisel hesaba zamanın olmadı. Yükseleceğin en üst mevki bir tabur komutanlığı.. Özü itibariyle sen bütün bu zorlukları gördüğün halde bir avuç özgürlük için dağların yolunu tuttun, yokluğa, düşmanın kalleşliğine, tabiatave açlığa karşı direndin.. Kürt Ulusu seni ne kadar kutsarsa yeridir.
Ülken, bugün, dünkü ile mukayese edilemeyecek kadar büyük bir tehlike altındadır. Kuzey tamamen asimilasyona açık bir hale getirilmiş, kırsal alanın stratejik mevkileri boşaltılmış, önceden göçenlere ek olarak 4 milyon Kürt hızla asimile edilmek üzere Türk metropollerine doluşturulmuştur. Ülkenin ekonomisi çökertilmiş, coğrafyamızın doğal bitki örtüsü yakılarak çölleşmeye terk edilmiştir. Türk Devleti maalesef, İmralı'nın büyük katkısıyla, Kuzey'de Kürt'ü boğma hedefine epey yaklaşmıştır. Bu Zat ve Zatlar'ın "Kerkük giderse Diyarbakır da gider" gibi bir slogana sahip çıkabilmesi ne ile izah edilebilir? "Atatürk Türkiyesi", "Federasyoncu gericiler" gibi ayırımlar seni düşündürmeli, kararına katkıda bulunmalı. Senin bağımsızlık şiarı ile tırmandığın dağlar şimdi kulübede Kürtçe eğitimi, TV ve af türküleri ile çınlamakta. Dünyanın hiç bir yerinde bir millet bu kadar aşağılayıcı taleplerle silaha sarılmamıştır. Bunlar kavga ile değil, birer dilekçe ile halledilmesi gereken "talepler"dir. Yerde sürünen bir çıtayı yüksek gösterenleri ancak sen sorgulayabilirsin. Burada amaç elebette ve elbette varolan büyük bir birliği yok etmek değil, dönüştürmektir. Ama eger dönüşümün yolları tamamen kesilmiş ve millet sırat köprüsüne girmişse tavırlar daha sert ve daha belirleyici olacaktır.
Güney ise büyük bir kuşatma altındadır. Bir taraftan içte Saddamcı, Sadrcı Araplar, diğer taraftan dışta Türk, Arap ve Fars devletleri gibi leş kargaları ile birlikte bu küçük, ama özgürlüğe aşık parçamızın başına üşüşmek üzeredirler. Bunların neler kimlerin ağzıyla neler söylediklerini, halkın diliyle şöyle özetleyebiliriz: Şiiler, demokrasi diye iktidarın çoğunluğa yani kendilerine devr edilmesini istiyorlar. Ama herkes bilir ki şii inancında çok sıkı bir hiyerarşi vardır ve yönetimle ilgili bütün kararlar küçük bir ayetullahlar grubu tarafından alınır, ülke fetvalarla yönetilir. Tabii ki bu, Kürt hastalığına tutulmuş olan Türk Devleti'nin umurunda değil. Bu devlet de sürekli olarak iktidarın Irak Halkı'nın çoğunluğuna devredilmesini ister durur. Iran için zaten bu konuda daha fazla söyleyecek bir şey yok. Saddamcılar ise, solun desteğini yanlarına alan ve işgale karşı direnişi temsil eden antiemperyalistler olarak kabul edilirler. Türk Devleti'nin buna da itirazı yoktur ve gizliden teşvik de eder. İşte bu iki iç düşman bütün Arap toplumunun ve çevrenin desteğini tam bir şekilde yanında hissetmektedir. Bütün bunların yanında ABD Başkanı Bush'un Türkiye'de verdiği "Irak konusunda Türkiye ile aynı görüşleri paylaşıyoruz" yolundaki demeç alarm etkisi yaratmalıdır. ŞUNU BARİ SEN İYİ ANLA, KÜRTLER'İN SON KALESİ OLAN GÜNEY'İN HERHANGİ BİR ŞEKİLDE ÇÖKMESİ, TÜM KÜRDİSTAN'IN BİR DAHA DİRİLMEMEK ÜZERE ÇÖKMESİ İLE EŞTİR. Seni yöneten irade bunu anlayamıyor. Bu iradeye muhalifim diyen çevreler de içten bir şekilde anlayamıyorlar. Bari sen, en büyük güçlüklere göğüs gererek yürüyen sen anla.. Seni yönetenlerin hareket noktalarını sorgula. Muhalif geçinenlerin çoğunun ruhsal bir umutsuzlukla tatil programları yaptığı bu süreci senin tavrın daha emin bir şekilde tersine çevirebilir.
Biliyorum, yıllarca görüşlerini okuduğun, eğitim adı altında her söylediği, çelişkili de olsa beynine işlenen İmralı'daki Zatı bir anda boşlayamazsın. Her gün "bi can, bi xwîn, em bi terene ey Serok" diye başına yemin etttiğin ve tanrılaştırdığın biridir bu Zat. Bunu biliyorum. Ama bu şu anda Zat Güney'i Türk Devleti'ne ihbar ediyor, Atatürk'ü yeniden Kürt'ün beynine işlemeye çalışıyor ve Senin uğruna dağa çıktığın talep çıtasını yerde süründürüyorsa sen artık olayı ciddi bir şekilde düşünmeye başlamalısın. Arkadaşların gözlerinin önünde şehit düşmüştü.. Bağımsız Kürdistan için miydi bu şehadetler, kulübede eğitim için miydi? Oyunu bozmanın anahtarı senin elinde. Önünde iki seçenek var; ya ülken, ya da görüşleri ile bu Zat. Seçim senin. Gönül bu dar günde ülkeni seçmeni bekliyor, akıl bunu istiyor, gerçeklik bunu emrediyor. Unutma, şahıslar fanidir. Ülken senin tavrının da katkısıyla ebediye yakın bir yaşama şansı bulabilir. Eğer çok lazımsa sen de onu manevi lider olarak kabul, ama yolunu ulusal çıkarlar gereği kendin çiz.
Güneyli Liderler'in tavırları seni çılgına çevirecek kadar ters gelebilir. Bu liderler Sorun'un vahametini yeteri kadar kavramamış olabilirler. Bizlere "Dış Kürt" gibi kabul edilemez bir tavırla yaklaşıyor dahi olabilirler. Hatta Iraklılıkları, Kürdistanilikleri'ni aşıyor dahi olabilir. Bütün bu şartlarda dahi sen tüm Kürdistan için doğru olan tavrı takınmaktan uzak durma. Tavrınla herkese ders ver. Bugünkü şartlar altında gücümüzü Kuzey'de, bazılarının ayakta kalması için harcamalarına karşı dur. Hakkari'de halkı "Nato'ya hayır" diye bağırtanlara HAYIR DE! Gerillayı marjinallerin koltuk değneği olmaktan kurtarmak, bizzat siz şerefli Kürt Gerillaları'na düşüyor.
Günümüzün gerçekliği Kuzeyli gerillanın Güneyli peşmerge ile kolkola yürümesini emrediyor. Bunu sağlayacak bir formül bulunabilir. Yeter ki siz yönetimi aşacak olan kararı verin. Bu tamamen teknik bir konu olur o zaman. Aşacağınız çok engel var önünüzde.
Irak Anayasası için savaş şimdiden başlamış durumda. Türkler model üstüne model pişirip sunmaya başlamışken, hala kişisel çekişmeler, "bakalım görelim"cilikteki maharet, kazanılmış nihai haklar varmış gibi rehavete kapılmalar veya tersine herşey kaybedildi safsatasının gölgesinde istirahata çekilmeler gırla gidiyor.. Oysa mücadeleyi gününde, durumun gerektirdiği metodlarla ve kararlılıkla vermenin zorunlu olduğunu, politikanın"ABC"sini bilenler anlayabilirler.. Kerkük'te organize bir şekilde günün gelmesini bekleyen karanlık güçlerin varlığını biliyoruz. Sadrcı'sından tutun, Saddamcısına, Tırko'sundan tutun Farsisine kadar herkes pusuda. Bizim namus davamızı verenleri sen yalnız bırakabilir misin? Haklı olmak hiçbir zaman yetmiyor. SİYASETTE HAKLI OLAN SADECE KAZANANDIR! Bunu unutma. Kazanmaya bir yerden başlamak gerekiyorsa, o da Güney'dir, Kerkük'tür.
En son gelen haberler, bilhassa Sn Barzani'nin Kerkük Sorunu'nu kopuş noktası olarak kabul ettiği ve "ya Kerküklü bir federe Kürdistan, ya da bağımsızlık" gerçeğini açıkça ifade ettiğini gösteriyor. Büyük kuşatma altındaki bir milletin büyük restidir bu. "Hayır Osmanlı dalaverecileri" diyor Barzani, "biz tekrar esarete dönmek için bu kadar kan dökmedik" diyor. Şimdi Türk Devleti'nin o aşağılayıcı manevraları cevabını bulmuştur. Bu cevabın daha gür olarak Erdoğan'ın, o kıçı büyük Türk Generalleri'nin kulaklarında çınlaması gerekiyor. Bu da Kürdistani bir birlikten geçer. Birliğe katkıda bulun.
Türkleşmeye paydos de!
Atatürk, Saddam ile birlikte Kürtler'in iki büyük kaatilinden biridir de! Ona evet diyenler Kürt'e hayır diyenlerdir de!
Türk elini Güney Kürdistan'dan çek, yoksa o topraklar tekin değil, o eli yakar de!
Teori yumurtlamaya paydos, şimdi fiili eylem zamanı de!
2004-06-30
Gorusunuz