Silkelenelim
Sadece eleştiriye kilitlenmek, ama eleştirinin gereğini yerine getirmemek, elbette eleştirilen tarafından ciddiye alınmaz. Yaptırımı olmayan eleştirinin etkisi de olmaz. O eleştirinin sahibi de ciddiye alınmaz. Şu anda bizi uçuruma doğru sürükleyen klik "düdük benim ağzımda, ben istediğim gibi öttürürüm" diyebiliyorsa, bu, ya "karşı taraf"ın eleştiriden başka, özel dost sohbetlerinde birilerinin yıkılışının yakın olduğu savı ile avunmasından başka pek dişe dokunur bir şeyler yapmamasındandır, ya da o düdüğü öttürecek nefes gücüne sahip bir başka güç yok ortalık yerde. Dünyada her zaman geçerli olan tek politik silah, laf değil güçtür. Bir güç olarak, daha açıkçası örgütlü bir güç olarak ortaya çıkamayanlar veya bunun için fedakarlık yapamayanlar elbette ciddiye alınmazlar. Bunun için kilise düğünlerinde hep tekrarlanan bir cümleyi biraz değiştirerek ben de kullanacağım: "EĞER GÜÇ OLMAK İÇİN ÖRGÜTLENMEK GEREKTİĞİNİN BİLİNCİNDEYSENİZ, YA BUNUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRİN, YA DA EBEDİYEN SUSUN!" Kuru eleştiri sadece Türk Derin Devleti'nin işine yarar. Bunu asla unutmayınız. İplerini elinde tuttuğu dev örgüt sayesinde, Kuzey'de, Kürt Halkı'nı beyaz katliama kurban etme aşamasına soktuğu şu zaman diliminde her sözü keramet sayılan zatı bırakalım o çok merak sardığı mitolojinin satırları arasında gezinsin.. Gündemden düşsün. Böylece tutukluluğuna saygı duyulsun. Eğer bizde bir keramet varsa, demokratı, liberali, demokratik milliyetçisi, demokratik dincisi, sosyalisti, sosyal demokratı ve komünisti kolkola, bir millet olarak, millet olmanın bilinci ile ve ulusal çizgide hareket etmek için yeniden silkinelim.. Şehitlerin birbiri ardına toprağa düşerek şahlandırdığı milletimizi o eski günlerine geri döndürelim. Şehit kanı üstüne bezirganlık yapanların silahlarını elinden almak, bu kahraman şehitlerin uğruna vatanlaştıkları idealleri yaşatma yemini ile ortaya çıkmakla mümkündür. O şehitlerin aileleri sizlersiniz. Onlar için sizler ağladınız. Bazılarınız o şehitlerle omuz omuza çarpıştı. Sizler onların yasını tutuyorsunuz.
Peki ortada dev gibi bir organizasyon dururken neden yeniden silkelenmek gereği doğdu? Ordusu ile, basını ile, partileri ile, kurumları ile, kitle tabanı ile bu organizasyonu destekleyip bir yerlere varmak dururken neden bir başka kulvarda silkelenelim? İşte bunu anlamamak, yaklaşan felaketi görmemektir. Ben de uzun zaman bir iç çıkışla PKK çizgisinin yarattığı organizasyonun yeniden Kürdistan'a döneceğini beklemiştim. Fakat son darbe hareketi ve darbe içinde darbe hareketi ile üç başlılık (Karayılan-Öcalancılar, Cemilciler, Osmancılar) ortaya çıkınca durumu daha iyi gördüm. Anlaşılan felaketin yaklaştığı hazirana kadar bir değişim yaşayacakları yok.. Üstelik kör çıkış işaretleri de veriliyor.. Bu durumda iki ana çizgiden birini seçmek durumundayız..
Birincisi; yaşayan bir çizgidir ve esaret şartlarında şüpheli bilgilerle yürütülen ve neredeyse günübirlik yenilenen Sn Öcalan imzalı çizgidir. Bu çizginin ideologu, Kürt taleplerinin göstergesi olan çıtayı bağımsızlıktan kulübede Kürtçe kursu talebine kadar indirmiş olmasına rağmen Türk Derin Devleti'ni tatmin edememiştir. Bu güç tarafından kendisine dayatılan Türkleştirme konseptine, "başka yol kan dökülmesine sebep olur" gibi bir gerekçe ile meşruiyet kazandırmakta bir sakınca görmemektedir. "Federe Kürt devleti'nde yaşayacağıma, demokratik Türkiye'de yaşamayı tercih ederim" cümlesi ile özetlediği bir tavrı dayatan "Kürt Halk Önderi"nin en aşağısından formüle ettiği çizgiyi anlayamayanlar hala bu belirlemelerin altında "öküz altında buzağı" ararcasına keramet aramaktadırlar. Kürt Sorunu'nun çözümü konusunda hiç bir önermeleri olmayan Sosyal demokratlarla seçim işbirliğini aşarak kader birliğine gidilmesini öneren ve esen rüzgara göre sürekli değişkenlik gösteren bu zat, partisini ve giderek yok saydığı Kürt Ulusu'nu (onlar, "Kürtler uluslaşamadı" diyorlar-bkz Kongra-gel programı) uçuruma sürüklemektedir. Oysa bu konseptin yarattığı şaşkınlık ve yılgınlık sonucu, geçmişte esaslı bir birlik oluşturmuş olan halkımız dağılma noktasına dayanmış, derin devlet bile sözcüleri vasıtasıyla "siyaset artık tabii mecraına girmiştir" diyebilecek bir rahatlığa ermiş bulunuyor.. Bunun anlamı açıktır. 1984 çıkışının yarattığı ulusal şahlanma noktalanmak durumuna getirilmiştir. Şahlanmayı yöneten irade, başaşağı gidişi teşvik eder duruma gelmiş bulunuyor. Dram burada.
İkinci çizgi; detayları tartışma ile ortaya çıkacak olan ve anahatları ile ulusal kimlikte ısrar, kaderine sahip çıkmakta ısrar, partner olmakta ısrar çizgisidir. Bu çizgi ulusun tüm renklerini barındırmalı, taleplerine geri dönüşsüz bir netlik sağlamalıdır. Ulus ulustur, sınıf veya sosyolojik anlamda geri bir halk topluluğu değildir. Kurtuluşa kadar bir ulus olarak hareket etmeli. Bu gerçek, etkisinde kalınan sağ ve sol konservatif fikirler çerçevesinde hep unutuluyor.. Ulusal çizgideki bir parti veya organizasyonun programı net ve gerçekçi olmalı, ki böylesi bir program, tartışmalar sonucu oluşacak konsensüs ile ortaya çıkar. TARTIŞMACILAR GEÇMİŞTEKİ LÜZUMSUZ KÜSKÜNLÜKLERE TAKILIP KALMAMALI. POLİTİKADA DÜN YOKTUR. KÜSKÜNLÜK TEMELİNDE YÜRÜNMEZ. Eğer lazımsa yeniden altını çiziyorum; kendi şahsım adına geçmişteki yazılarım dolayısıyla üzdüğüm şahsiyetlerin, başta 33'ler olmak üzere özrümü kabul etmelerini diliyorum (uyarınız için sağolun Sayın Polat). Psikolojik savaş şartlarında da olsa bu tip saldırgan uslup kullanma hakkını kendimde bulmamalı idim. Çünkü onlar, kim olursa olsun, kendilerine açıkça küfür eden birine karşı onurlarını koruyorlardı. Bunu herkes böyle yapmalı, küskünlükleri aşmalı.
Kürt Milleti ve onun en önde yürüyen evlatları!
Kuzey'deki "makus talihi" değiştirmek sizin elinizde. Her renkten ulusal partinin yanında bilhassa halen PKK'nin faal kadrosu olanlardan çağdaş gidişatı çok iyi kavrayanların harekete geçmesi ve aynı harekette geçmişte yer alıp da diktatörce yönetim ve yaşanan Türkiyeyileşme konseptini red temelinde ayrılanların silkelenmesi ve sahaya inmesi çok önemlidir. Siz eski PKK'liler, bana gelen mektuplarda faal PKK'liler'ce ileri sürülen "devrim yorgunları", "kaçaklar" vs gibi nitelemeleri boşa çıkarmak için şartlar iki yıldan beri olgunlaşmıştır. Ülke'nin özgür yaşamaya hasret kesiminin eski öncüden umudu kesmiş olan önemli bir bölümü harekete geçmenizi ve örgütlenme ekseninde bir tartışma başlatarak çok kısa bir süre içerisinde ulusal devrimci bir ruhla sonuçlandırmanızı bekliyor. Teknik olanaklar emrinizde. Ortadoğu şartları lehinizde. Kürt İnsanı'nın duyguları atacağınız doğru adımlara paralel olarak sizden yana olacaktır. Siz bu işin nasıl yapılacağını çok iyi biliyorsunuz. Birlikte çalışma alışkanlığınız var. Yani psikolojik açıdan fazla zorlanacağınız söylenemez. "Sütten ağzımız yandı" düşüncesini kafanızdan kovunuz. Emeklenize yazıktır. Sahayı şehit kanı üstüne politika yaparak Kürt Sorunu'nu saptıranlara terketmek olmaz.. Siz de çarpıştınız, ürettiniz, yarattınız. Uzaktan kumanda devrimi sırasında Kürdistan Dağları'nı karış karış dolaşanlarınızın sayısı binlerle ifade edilebilir. PKK yöneticisi usulu hain yaratma yöntemine beş paralık prim vermeyiniz. Size yapılan saldırıların ağırlığını biliyorum. Bu saldırıları tek başına ve hiç bir savunma olanağı olmadan göğüslemenin güçlüğü de ortada. Karşı taraf TV'de, gazetelerde ve "halk toplantıları"nda sizi karalarken elbette adaletin "a"sı dahi işletilmedi.. Siyaset nankördür. Bunu en iyi bilenlerdenim. Düşünün benim kadar karalansaydınız ne olurdu.. Ama ben Kürdistan uğruna ölümü göze alarak mücadelemi sürdürmeyi tercih ettim. Siz daha iyisini yaparsınız.. Çünkü çoğunuzun sıcak ve göğüs göğüse çarpışmışlık gibi bir geçmişi de vardır. Kendiniz toparlanacak, kendinizi yönetecek ve kararlı bir şekilde yürüyeceksiniz. Bizden DESTEK!
Bir not: Sayın Kürt İnsanı ve dostları.. Ben bilindiği gibi Kürdistan-Post'ta da yazıyordum. Bu süreç içinde sitenin yöneticisi ile yaptığım sözlü antlaşma gereği sn Öcalan'a yönelik eleştirilerimi içeren yazılarım yayınlanmayabilecekti. Bu anlamda gönderdiğim üç yazı yayınlanmayınca onları rahat bırakmayı tercih ettim. Bu sitemize başarılar diliyorum. Ama ben doğru bildiğimi yapmaya devam edeceğim. Hiç bir kişisel politik hesabım olmadığı için de rahatım.
İkinci not: E-mail sistemim bozuk olduğundan gelen mektuplara zamanında cevap veremiyorum. Bunun için özür dilerim. Bu arada dayanışma gösteren ayırımsız herkese teşekkür ediyorum.
2004-04-27
Gorusunuz