Newroz, Seçim ve İz'an-III
Lütfen yazıları çok dikkatle okuyunuz. Eleştirilerinizi mektupla bekliyorum. Eğer gelirse bütün kaliteli leh ve aleyhteki eleştirileri yayınlayacağım.
Peki nedir bu Demokratik GüçbirliÄŸi'nin anlam ve sahneye çıkış sebebi (bundan sonra DGB)? Neden böylesi tutucu bir ortaklık? BileÅŸimi, politikası nedir? Demokratik mi? Kürt Sorunu'na bir bütün halinde bakış açıları nedir? Kuzey özelinde Kürt Sorunu'nu çözüme götürecek yolu açacak bir söylemleri var mı? Avrupa BirliÄŸi'ne bakışları müşterek mi? Bu bölümde bunları açacak ve yürütülen psikolojik saldırı planı çerçevesinde olayı yerine oturtmaya çalışacağım. Â
DGB, PKK'nin yakalandığı sol görünme hastalığının bir göstergesi olarak sunulabilir. Hatta Avrupa'daki örneklerine bakılarak halkçı bir iktidara giden yolun bu olduÄŸu iddia edilebilir. Bu tür iddialar daha önce, Seçim-2002 öncesi yazılarımda içine düştüğüm hataları hatırlatıyor bana (bu yanılgının sebebi o sıralarda ABD'nin Türk askeri ile birlikte Kürdistan'a müdahale etme planından ileri geliyordu, daha sonraki bir yazıda açmak istiyorum). Oysa bu bir saptırmadır. PKK üst yönetiminin daraldığı, tutucu bir sapma içine girdiÄŸi doÄŸrudur. Bundan dolayı intihar sayılabilecek bir yönelime girebileceÄŸinin iÅŸaretlerini verdiÄŸi de doÄŸrudur. Bir kısım PKK'linin verdiÄŸi sinyale bakılırsa yeni bir savaÅŸ ihtimali var. Savaşın ÅŸartlarının kalmadığı bir zaman diliminde yeni bir kalkışma ile bir çok Kürt evladını daha topraÄŸa gömmenin çözüm olmayacağı ön saptaması ile konuya dönersek, DGB'nin bir sol görünme hevesinden kaynaklanmadığını, sürüldükleri ve çıkış yolu sandıkları bir illüzyon olduÄŸunu söyleyebiliriz. Ä°nsiyatifi ele geçirmiÅŸ olan Türk Özel Harp Dairesi, 2002-Haziran itibariyle sahneye koyduÄŸu çok ince bir oyunla, bir yandan PKK kadrolarını manipule ederek "sol" veya "Türk Solu" denilen kimliksiz toplulukla iliÅŸkinin faziletini bu kadrolara yeniden enjekte ederken, öte yandan liberal ve saÄŸdaki Türk partilerinin Kürt Siyasi öncüleri ile iliÅŸkilerinin önünü, PKK'nin hatalarından da istifade ederek, kesmiÅŸtir. Böylece giderek kemikleÅŸen bir "sol birlik"marjinalizmi dayatılmıştır. Yani yönelim, bazılarının sandığı gibi, Türk Derin Devleti'nin emrine girme ile deÄŸil, psikolojik savaÅŸ taktiÄŸinin baÅŸarısı ile izah edilse daha gerçekçi olunur. Okuyucu burada kaleme dökülen tezi iyi anlamalı.. Â
DGB'nin Avrupa'daki örnekleri ile hiç bir ilgisi yoktur. Çünkü Avrupa demokrasi sorununu çoktan hal etmiÅŸ, ulusal problemleri şöyle veya böyle hal yoluna koymuÅŸtur. Onların önünde, kimin iktidarın olacağı gibi, paylaşımda adaletle ilgili rejim içi sorunlar vardır. Oysa Türkiye ve Kürdistan için durum bambaÅŸkadır. Bizim coÄŸrafyamızda sorun demokrasinin, Kürt Sorunu'nun çözümünü mümkün kılıcı bir ÅŸekilde yerleÅŸtirilmesidir. DEMOKRASÄ°YÄ° YERLEÅžTÄ°RMEK Ä°SE NE SADECE SOLUN, NE SADECE SAÄžIN VEYA DEMOKRATÄ°K Ä°SLAMIN İŞİDÄ°R. Bu artık anlaşılsın, Demokrasi bir tarafta Kürt Halkı, öte tarafta demokrasi isteyen Türk siyasi odaklarının hakkaniyet üzerine oluÅŸturacakları bir konsensüs ile gelir ve giderek yerleÅŸir.. Dolayısıyla sol, demokrasiye giden yolda sadece ayaklardan biridir. Tek başına hareket ettiÄŸinde YAPICI DEĞİL, YIKICI OLUR. Ben iddia ediyorum, Türk kesiminde demokratik odakların kaybolmaya yüz tutmasında PKK'nin ve Sn Öcalan'ın sol birlik, blok, DGB vs dedikleri tek ayakta ısrar etmesi büyük rol oynamıştır. Â
DGB bileÅŸimi itibarı ile tutucu bir birliktir. Bir ekonomik programları , dünyaya entegre olma konusunda bir planları yoktur. Ortak bir AB programları hiç yok.. Kürt Sorunu buzdolabındadır. SHP'nin bu konudaki "kırmızı çizgileri" unutulmasın. Demokrasi konusundaki söylemleri soyuttur, Kürt Halkı'nı mümkün mertebe telaffuz etmeme eÄŸilimi öndedir. Güney Kürdistan'a düşman gözüyle bakanlar bu birliÄŸin içinde, parti sayısı itibariyle çoÄŸunluktadırlar. Kürtler, bu odakların gözünde "emperyalizmin iÅŸbirlikçileri" olarak tanınıyorlar. Yani ortak bir politika hak getire! Türk Derin Devleti'nin bu birliÄŸin üstüne gitmesi, birliÄŸin tehlike oluÅŸturmasından dolayı deÄŸildir. Bu üstüne gidiÅŸ, Kürt Hareketi'nin sürüklendiÄŸi çıkmazda boÄŸulmasını veya en aÅŸağısından marjinalleÅŸmesini saÄŸlama amaçlıdır (ÅŸu anda bir marjinalleÅŸme söz konusu deÄŸil). Yani sonuçta; "iÅŸte Kürtler bile etnik temele dayalı politika güden odaklara itibar etmiyorlar" diyeceklerdir.. Diyorlar da. Tabii ki bütün propaganda araçları baÅŸta olmak üzere devletin ideolojik aygıtları iÅŸletilerek durum kemikleÅŸtirilmeye çalışılacak, psikolojik çüküntü yaratılmak istenecektir. Böylece nihai amaca, yani beyaz katliama giden yolu açmak isteyeceklerdir. Daha açıkça yazalım; Türk Derin Devleti DGB'ye yönelirken onların tehlikeli olduklarını hesapladığı için bunu yapmıyor. Onların arasında yer alan Kürt Legalitesi'nin kendisine döneceÄŸi gün yaratacağı demokratik çözümdür bunları harekete geçiren. Bunu, gelinen tutucu noktada Legal Kürt Hareketi'ni gözden düşürmenin kolaylığını hesaplayarak ve yeniden toparlanmanın engellenmesinin gerekliliÄŸini göz önünde tıutarak yapıyor. Her ÅŸey, kelimenin abstrakt anlamı ile, belli bir plan dahilinde yürütülüyor. Â
Hiç kuÅŸkusuz, AB, Türkiye'nin hakkaniyet temelinde bir barışa ulaÅŸması ve giderek demokratikleÅŸmesi için dış dinamik olarak büyük olanaklar sunuyor. Ama DGB bileÅŸenleri, ÅŸimdilerde DEHAP'ın iktidar kanadı dahil, AB'yi "Türk Milliyetçisi" bir pencereden izliyorlar. Hele aralarında Stalinist bir çizgi izleyen EMEP, kelimenin tam anlamıyla çağın dışında yaşıyor, Ä° L K E L .. Bu parti AB'yi emperyalist, AB'ye karşı duruÅŸu emperyalizme karşı mücadele olarak algılıyor. Türk Derin Devleti de aynı yolda... Åžimdi buna ne denir? Biraz nefes alabilecekleri bir ortamı ÅŸart koÅŸan AB'ye giriÅŸ konusunda Kürt Halkı eskiden beri istekli ve kararlı davranmıştır.. Ya diÄŸer ortaklar EMEP'ten farklı mı düşünüyor? Nüans farkı ile hayır! O halde demokratikleÅŸmede her fırsatı kullanması geren bu odaklar, sırf milliyetçi duygularından dolayı önemli bir dış dinamik olan AB'ye dikleniyorlar. Kısacası Derin devlet ile bu odaklar mukavelesiz bir birliktelik sergiliyorlar. Oysa DGB yerine liberal bir politika izleyebilecek siyasi odaklarla samimi bir ittifak, Kürt Sorunu'nun altını çizdikleri kiÅŸilikli bir ittifak arayışı sürdürülseydi durum bu olmazdı. Ä°ÅŸte Özel Harp Dairesi'nin becerdiÄŸi izolasyon bir yönüyle budur. Â
Kürt Sorunu karmaşık bir sorundur. Bunu bütün ciddi devletler oldukça açık bir şekilde biliyorlar. Bunu bilmeyenler, çok bildik geçinen ve Kuzey'deki halk kümeleşmesini yöneten "ilkel solcular"dır. İçine düştüğümüz durum bunların eseridir. Kürt Sorunu'nun çözümüne giden yolda hiç kimsenin inançlarından feragat etmesi, ideolojisinden vazgeçmesi gerekmez. Gerekli olan bir MİLLET GİBİ HAREKET ETMEK, BAŞKA İDEOLOJİLERİN DE VARLIĞINA ALIŞMAKTIR. O zaman ulusun menfaatleri denilen bir konsepte varılır. Ulusal konsensüs aranır ve oluşturulur. Bir "ulusal bütün" olarak ittifaklar aranır. Tek şef ideolojisi böylesi bir geçitte işlemez. Sakattır. İşte kavranacak olan budur.. Devam edecek.
2004-04-02
Gorusunuz