Nasıl bir değişim
Bu yazıyı hem yurtsever, milliyetçi ve liberal Kürt kitlelerinin hem de yazarların deÄŸerlendireceÄŸini umarım.. Â
Kuzey; deÄŸiÅŸim, reform, birlik, yeni oluÅŸum gereÄŸini düşünenlerin açmazları ve bunlara baÄŸlı olarak çıkış yolu arasında sıkışmış kalmıştır. Sovyetler BirliÄŸi'nin yıkılışına hazırlıksız yakalanan Kuzeyli Kürt Siyasi Odakları, geliyorum diyen bir tek kutuplu dünyayı da derinlemesine kavrayamadılar (en aÅŸağısından çoÄŸunluk itibariyle). Öte yandan süreci nisbeten iyi takibeden Türk Devleti'nin "barış oyunları" ile de frenlendiÄŸimiz uzun yıllar kaybedildi. Türk Derin Devleti hep sözde tahlil edildi, ama tahlillere uygun düşen bir duruÅŸ sergilendiÄŸi de söylenemez. Yeni bir oluÅŸumu gerekli görenlerin bir kısmı, ÅŸimdilik Güney'e endeksli bir toparlanma umudu yaÅŸarken, asıl büyük kitle hareketi ise en derin, en belirleyici ve en sonuç alıcı olabilecek bir tartışma ortamına girmiÅŸ bulunuyor. Yazının konusu bunların ışığında nasıl bir deÄŸiÅŸim olması gerektiÄŸidir. Â
Güney'de, büyük ÅŸehadetlere ve altüst oluÅŸlara raÄŸmen kucakta bulunmuÅŸ bir özgürlük sürecinin tamamlanması için sıkı ve ölümüne bir mücadele viriliyor. Bu tabii ki her Kürt'e heyecan verir. Oradaki Kürdistani mücadeleye katılmak, hayati bir görevdir, ertelenemez. Bu tamam. Ama Güney'de bu kadar sıkı bir mücadele verilmesine yol açan süreç tüm Kürdistan, bu arada Kuzey için de iÅŸliyor. Vakit, bana göre çok dar. SaÄŸlıklı, yeni ve PKK geleneÄŸi dışında yeterli desteÄŸi alacak bir toparlanma gerçekleÅŸmesi, aksi iddia edilse bile, benim için kuÅŸkulu. Ama bu, hiç bir zaman alternatif veya paralel bir toparlanma mücadelesini lüzumsuz gördüğüm anlamına gelmez. Aksine, buna, demokratik olduÄŸu ölçüde çok büyük bir deÄŸer biçerim. Avrupa'da yapılan Güney ağırlıklı gösterilerin gittikçe daha fazla kalabalık toplaması önemlidir. Bu kalabalığın Kuzeyliler'den oluÅŸan önemli bir kısmı sürgündeki taban olarak alınabilir. Åžimdi sorun kadro meselelerini, bir araya gelmekten kaçınmış olan odakların gönüllü bir araya gelmeleridir. Bu karmaşık sorunları kendi bütünlüğü içinde ve baÅŸka siyasi odaklar ile organik bir birliÄŸe girmeden aÅŸmaya aday iki örgüt var gibi; KDP-Bakur ve KSP. DiÄŸerleri de bu aralar epey hareketlenmiÅŸler. Bunları takip edeceÄŸiz ve yeri geldiÄŸinde görüş bildireceÄŸiz. Â
Åžu anda Kuzey Kürdistan'daki örgütlü ve yürüyüşe damgasını vuran güç çerçevesinde meydana gelen önemli hareketlenmelere ve parçalı olarak ortaya konan açılımlara bakarak, önümüzde açılması muhtemel iki yol bulunuyor diyebilirim. Bu yollardan muhtemelen birincisi; eskiye dönüşü yeniden programlaÅŸtırdığı anlaşılan bir kanadın hareket içinde sahneye çok kararlı ve belli bir yerden belirleyici destek alarak çıkması ile gündemleÅŸtirmeye çalıştığı yoldur. Bu yolu, hiç sektirmeden, önceki yazımda ödünç aldığım "reel sosyalizm dönemi özlemcileri"nin yolu olarak niteleyebiliriz. Bu yolu yeniden ve bir üst düzeyde hayata geçirmeye çalışanlar, son zamanlarda gerçekleÅŸtirilen (yarım) reformlarla 1984 çıkışının ruhunu kaybetmek üzere olduÄŸu, Türk-Kürt ortaklığına darbe vurulması ihtimalinin ortaya çıktığı, Güneyli Partiler'in etkisine girildiÄŸi, ABD'ye tehlikeli bir ÅŸekilde yaklaşıldığı yolundaki tezleri esas alıyorlar. 1984 Ruhu, Türk-Kürt ortak çıkışının ÅŸekillendirdiÄŸi, Marksist-Leninist ideolojik ve pratik önderliÄŸinin yarattığı bir ruhtur ve esasında "Türkiye işçi sınıfının iktidarının önündeki en büyük engel Kürt Sorunu'dur. Kürdistan'dan kurtulamayan Türkiye işçi sınıfı kendi zincirlerinden kurtulamaz" gibi temel bir tez üzerinde yükselmiÅŸtir. Ama her ÅŸeyden önce "Bağımsız Kürdistan" bu çıkışın ana yolu idi ve toplumun çeÅŸitli kesimleri tarafından benimsenmiÅŸti. Åžimdiki durumu itibariyle hareketin Kürt uyanışını tamamlamak suretiyle Türkiye'deki sol hareketin önünü açtığı, bundan dolayı ortak bir sol hareketin yaratılması suretiyle iktidara yürünebileceÄŸi öngörüsü bu çıkışın önde yürüyenleri tarafından esas alınıyor gibi görünüyor. Fedakar insanların öncülüğünde yürütülen bu dönüş, ister istemez beraberinde daha önce defalarca kaydettiÄŸimiz gibi, Kürdistani bir hareket olmaktan uzaklaÅŸma tehlikesini göstere göstere getire(bile)cektir. Kürdistan hareketi bir süre sonra Türkiye'deki, ne idüğü belirsiz bir sol hareketin içinde boÄŸulabilecek iken bunu görmemek olmaz. Â
Ä°kinci muhtemel yol bir kaç aylık geçmiÅŸi bulunan yenileÅŸme hareketindeki tıkanmayı da giderecek ve ulusal bir program geliÅŸtirerek, bu çerçevede, Türkiye'deki genel demokratik hareket içinde partner arayacak bir seviyeye ermeyi önüne hedef olarak koyabilirse, çok ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirme ÅŸansını yakalayacaktır demektir. Bir parti ve hareketin içindeki tartışmalar elbette fikir üretme misyonu da yüklenmiÅŸ olan biri için ilginçtir. Sonuçları itibariyle Kürdistan'ı etkiliyecek bir tartışmanın daha açık yapılmasını beklerdik. Ama yaÅŸanan ÅŸartları da biliyor ve insafsız davranamıyoruz. Yine de hem bazı notlardan, hem de dolaylı bilgilerden tahminler yürütecek seviyede bilgiye ulaÅŸabiliyoruz. Bundan dolayı saÄŸlıklı denebilecek belirlemelerdir bunlar.. Â
Evet, daha henüz berraklaşacak çok şey vardır. Ama gittikçe berraklaşan şeyler de az değil. Bu bakımdan reformcuların tutturmaları gereken yolu biz de açabiliriz. Herşeyden önce Kürt insanı artık net bir ulusal program bekliyor. Bu ulusal program, ayağı yere basan, Kürdistan'ı esas alan, hayalci olmayan, adil bir uzlaşmayı red etmeyen, statükocular arasında partner aramayan, Kürt Sorunu'nun demokratik çözümünde anayasal garanti ile birlikte demokratik savunma mekanizmalarında ısrar eden bir program geliştirmelidir. Bölge düzeyinde yine öncelikle Kürdistani olan, demokraside ısrar eden, bölgenin değişiminde kendisi örnek değişim yaşayarak bunun doğruluğunu ortaya koyan, antidemokratik bütün güçlerden uzak duran bir eğilim benim favorimdir.. Dünya çapında da sağlam, güvenilir, istikrarlı ilişkiler çok önemlidir. Bu daha da açılabilir. Siz bir ön çıkış olarak buna ne dersiniz?
Gorusunuz