Kerkük Krizi Derinleşerek sürüyor..
Avrupa Kürtler'i(nin en aşağısından bir kesimi), yeterli olmasa da, görevlerini yapmaya çalışırken sakın ola ki bazı komplekslere kapılıp ellerinden gelen herşeyi yaptıklarını, şimdi artık sonucu beklemek durumunda olduklarını sanmasınlar.. Köln'de Kürtçe yürüdüler, Kürtçe düşündüler, Kürt'ün haklarını istediler, onurluca ve başı dik. Kutlarım. Gazanız mübarek ola! AMA EĞER KÖLN YÜRÜYÜŞÜNÜN ARKASI GELMEZSE HERŞEY KUM ÜSTÜNDE YAZILMIŞ BİR YAZI GİBİ SİLİNİR, GİDER. Şimdi daha canlı, daha kitlesel, daha kararlı ve yaratıcı adımlara ihtiyaç var. Yaz ortalarına kadar uykuyu haram kılın kendinize. Aklınıza gelebilecek her türlü demokratik gösteri türü üzerine düşünün, yazışın ve gerçekleştirmek için harekete geçiniz. Baş düşman Türk Derin ve açıktaki devleti hiç ama hiç durmuyor. Bütün hatları ile saldırıda. Üniversiteleri, gazeteleri, istihbarat teşkilatları, psikolojik savaş yürüten üniteleri, kontraları, meclisleri, orduları ve hükümetleri ile ayakta. Her fırsatı değerlendirerek, bilimsel ve sistematik bir gayretle Kürtler'i boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Kürt'ü Kürt'e karşı kullanma çabası da cabası. Sanki Kürt Milleti bir avuç özgürlüğü yakalasa canları gidecek gibi nefes darlığı yaşayacak bir tempoda, yıkıcı anlamda çaba harcıyorlar. Kürt'ün önünü kesmek amacıyla, taviz üstüne taviz vermeleri bir yana, tüm Arap Devletleri'ni ve bireylerini de örgütleme yolundalar. Bu arada terörle ve özenle uyguladıkları bir yok etme programı ile ulusumuzu yıldırmak istediklerini görmeyen yok. Hewlêr Katliamı'nı, hala sektirmeden söylüyorum, TÜRK DERİN DEVLETİ'NİN BİR KANADI YAPTI.. Hiç kimse Ansar NE İslam gibi bir adrese takılıp kalmasın. Bakınız Kürdistan-TV'de gösterilen resmi tanıyan biri hala çıkmadı ortaya.. Bu birşeyler anlatıyor olmalı. Biz ise göründüğü kadarıyla yalnızız. Kendi kendimize yetmek durumunda olduğumuz ortada.
Türk Devleti kendisi açısından en mükemmel zaman kesitini yakalamış durumda; ABD Başkanlık seçimleri. Evet, ABD'nin en zayıf olduğu anlar başkanlık seçimlerinin yaklaştığı anlardır. Bilhassa seçim sath-ı mailine girilen son bir yıl zayıflığın doruğu yaşanır. Hele rakipler arasındaki puan farkı bu kadar az olursa ve Irak'la ilgili bazı skandal olabilecek dedikodular veya gerçekler ortalığı kaplamışsa. Bu zayıflıktan pekçok fırsatçı yararlanmıştır. Hatırladığım en büyük fırsatçılık 1956'da Süveyş Krizi dolayısıyla yaşandı. O sırada Mısır Devlet Başkanı Nasır, Süveyş'i milileştirmişti. Bu ise İngiltere ile Fransa'nın, 29 Ekim'de İsrail ile birlikte (İsrail daha önce saldırmıştı) harekete geçmesine ve kanalı işgal etmesine yol açmıştı. İşe bakın ki bir hafta sonra, yani 4 Kasım ABD'de Başkanlık seçiminin yapıldığı gündü ve Eisenhower seçimi kazanmasına mani olabilecek davranışlardan uzak duruyordu. Ama sonunda, seçimden hemen sonra (6 Kasım'da) Washington'un tavır koyması ile savaş durduruldu, bir süre sonra Süveyş Mısır'a geri verildi..
Tam da böylesi bir zaman kesitinde, Başkan Bush'un kurmayları tarafından, Başkan'ın oylarını arttırmak gayreti ile sunulan Irak'taki değişim programı, benzer manevralarla Kürtler'in başına patlayacak gibi. Uyanık olmazsak, geçmişteki benzeri diplomatik oyunlardan ders almazsak hüsrana uğrayabiliriz. Söz konusu program, eğer çevre devletlerin parmak atacakları bir programa dönüşecekse, her yanı ile başarısızlığa mahkum edilmelidir. Bu da insanüstü bir gayreti, parti duvarlarının ve Kuzey, Güney, Doğu, Batı duvarlarının kırıldığı çelik gibi bir birliği gerektiriyor. HERKES ANLAMALI, HERKESİN, SİYASİ BİR ODAK OLARAK, VARLIĞI VEYA YOKLUĞU BU BİR KAÇ AYDA SARF EDİLECEK GAYRETE BAĞLIDIR. Fert olarak belki de bir yolunu bulup da yaşayabiliriz, ama millet olarak güçlü bir şekilde tarih sahnesine çıkış hayalimiz, eğer çılışmazsak, eğer birlik olmazsak bu kez belki de ebediyen sona erer.
Şimdi tarihin affetmeyeceği bir dar görüşlülük yaşadığımız ve bu hayali gömme yolunda olduğumuz şüphesi var.. Bu çerçevede artık açıkça sormanın zamanı gelmiştir; Sayın Talabani neden hala iki hükümetin birleşme sürecini uzatıyor? Temsilcisi neden Ankara'ya gidiyor? Neden çok daha açık bir şekilde ve bir ulusal program dahilinde diplomatik ataklara iştirak etmiyor? Bunları sorgulamalıyız. Bir Mesut Barzani'yi yalnız bırakarak güçlü diplomasi yapılamaz. Yurtseverlik hiç yapılmaz. Artık soykırıma dönüşmekte olan bir katliamlar dizisi yaşanıyor, bu hala görülmüyor mu? Ankara gönderdiği üçbuçuk metre gazlı bez ile yine favori kesilmemeli. Bu gazlı bezi alsın…..
Türk Derin Devleti'ne yakın M5 Dergisi'nin yayınladığı senaryoyu herkesin okuyarak Cengiz'in Torunları'nın asıl niyetleri'ni öğrenmelerini salık veririm. Bilhassa Mesut Barzani'nin ilk engel olarak yokedilme planı ve ardından üç devletin ortak eylemi ile Kürdistan'ın işgali detaylı olarak anlatılıyor. Bunun için ise ilk planda Irak'ta istikrarsızlığın yaratılması ön plandadır.
Ama, bilmeden de olsa, birliği havaya uçurmaya yönelik en büyük tehlike yine Kuzey'den geliyor gibi. Evet, Kuzey'de halk Hewlêr katliamı dolayısıyla sokaklara döküldü, protestolarda bulundu. Mayin tarlasını andıran bir alanda yapılan bu protestolara çok yüksek değer biçiyorum. Ama öte yandan da başka şeyler, "olumsuz" kelimesinin yanında hafif kaldığı şeyler de aynı zamanda cereyan ediyor. Bu parçanın seçime girmeye hak kazanan tek partisi TÜRKLEŞTİRİLME PROGRAMINI SHP'LİLEŞMEK SURETİ İLE BUGÜN TAMAMLADI. Bu oluşumu KONGRA-Gel de bütün gücü ile destekledi, yönlendirdi. Talimat ise bilinen yerden. Şu anda artık örgütlü düzeyde muhatap alınacak Kürt (ağırlıklı) parti olarak sadece kitleye çok az açılabilen HAK-PAR kalmıştır. Bu durumda Kuzey'de daha fazla KİTLEYE DÖNMELİ, halkı KÜRT KALMASI İÇİN; KÜRTÇE DÜŞÜNMEYE DEVAM ETMESİ İÇİN yönlendirmeye çalışmalı, bu yöndeki direnişlerine destek olmalıyız.
Bugün Özgür Politika'da yayınlanan Selahattin Erdem imzalı yazıyı bu gerçeklerin ışığında değerlendirmek istiyorum. Eğer, Kongra-Gel olarak son bir ansı kullanmazlarsa, kendi dışlarındaki bağımsız Kürt kitlesi ve bilhassa dayandıkları kitle açısından da inandırıcı olmaktan çıkacaklardır. Bu yazının önemli bir bölümüne imza atmayan pek az Kürt bulunur. Kongra-Gel'in önde gelen bir yöneticisi olan bu zatın yazısındaki iki paragrafa bakalım:
"(Hewlêr'de gerçekleştirilen saldırılar-NB) Bu saldırılar Kürt halkı açısından bir birlik çağrısı olarak algılanmalıdır. Hewlêr'deki katliamın öcü alınmak isteniyorsa, Kürtler demokratik, özgür ve kansız bir yaşam istiyorsa, yediden yetmişe herkesin bu birlik çağrısına uyması ve cevap vermesi gerekmektedir."
....
"...Güneyli, Doğulu, Kuzeyli ve Küçük Güneyli tüm Kürtler bir daha inkar, imha, komplo ve ihanet istemiyorlarsa, kendi özgüçleriyle bir araya gelerek, ortak birliği sağlamalılar ve demokratik bir yaşamı elde edinceye kadar mücadele etmeliler. Bu yapılmadıkça, ne katliamlar önlenebilir, ne de Hewlêr şehitlerinin acıları dinebilir...."
Bunları söyleyen bir yetkili, bunlara uygun adımları atmak zorundadır. Eğer atmıyorsa bu adımları söylediklerinin tümü kuru bir propaganda olarak değerlendirilmeye mahkumdur. Eğer gerçekten bu birliği istiyorlarsa, "aman ne derler" gibi bir komplekse kapılmadan ilk pratik adımı kendileri atar ve herkesi bu adıma iştirak etmeye çağırırlar. Pratikte bu adım, yine Köln'de bu kez Kogra-Gel'in çağrısı ile TAMAMLAYICI BİR YÜRÜYÜŞ VE MİTİNG DÜZENLEMEKTİR. Bu mitinge bütün Kürt Partileri ve şahsiyetleri çağrılmalı, sadece Kürt Bayrağı taşınmalı, sadece tüm Kürtleri ilgilendiren sloganlar atılmalıdır. PRATİK, SÖYLENENLERİN AYNASIDIR... İşte teklif, işte meydan, şubat sonuna kadar zaman var. Böylesi bir adım gerçekten Kürtler'in moralına moral katacaktır. Birliğe giden yolu açabilecektir.Takipçisiyiz ve Bekliyoruz.
Gorusunuz