Psikolojik Savaş, Korunma yolları ve Kürt Tarafı'nın hataları-V
Psikolojik karşı atak olarak düşündüğüm ana temadan uzaklaşmam, güncel PS'nin girdiği mecra itibariyle içerdiği dersleri sunmak içindi. Bir yandan artık tahammül edilemez bir şekilde çirkinleşen demokrat olmayan kesimi itibariyle Türk'ün yüzü, öte yandan oynanan demokrasicilik oyununun teşkil ettiği tezat birlikte düşünüldüğünde bu devletin restorasyondan ziyade tümden yıkılması gerektiğine olan inancım neredeyse pekişiyor. Yazının hazırlandığı bugün, cübbeli Türk cambazlar, DEHAP yöneticileri hakkında çok daha önce hazırlanmış bir kararı sadece tebliğ ettiler ve giydikleri o cübbeden hiç utanmadılar. Bu iğrenç cambazlar kendilerince "devlet-i ebed müebbed"e hizmet ettiler. Çürümüşlük, çirkinlik, çağdışılık bundan daha açık olur mu? Bin su ile yıkansa da kokusu çıkmayacak olan bu pislik yığını nasıl hala AB'ye girmeyi hayal edebiliyor, hayret. İşte PS'de önemli olan bunları söylerken her gün davanın haklılığını bir ibadet gibi tekrarlamaktır.
 Bugün, çok önemli bulduğum ve yakın gelecekte dört parça için birden önemli olacak olan Türk Ordusu'nun Irak'a girme kararlılığı üzerinde duracağım.
Evet, bazıları uzak bir ihtimal olarak görseler de Türk Ordusu kararlı bir şekilde Irak'a girmeye kilitlenmiş durumdadır. Fatih ruhlu, Atatürk kaşlı generaller her ne pahasına olursa olsun, Mart Hatası olarak algıladıkları birinci teskere ve ikinci teskere hatasının tekrarlanmasını istemiyorlar. Irak'taki bir Türk varlığının sonsuz faydalar getireceğine inançları tamdır. "Paha" dediğimde, rest falan çekeceklerini varsaymıyorum. Onlar nerede rest nerede? Bu paha, bağımsız bir devletin onurundan vermekte olduğu tavizle ilgilidir. ABD bu şeref yoksunu derin devlete 8.5 milyar dolar vererek satın alabiliyorsa, Dubai antlaşmasının nasıl bir kapitülasyon antlaşması olduğu, bağımsız hiç bir devletin imzalamayacağı bir antlaşma olduğu görülecektir. Nereden bakarsanız bu böyle. Şunlar öne sürülebilir: efendim, ABD sıkışmıştır da para vererek asker topluyor, eğer sıkışmamışsa neden Türkiye'ye 8.5 milyar versin? Bu tabii ki TC'nin durumunu aklamaz. Bir diğer şey; efendim, antlaşmadan sonra verilen demeçler var. Bu demeçlere göre kredi antlaşmasının asker gönderme ile ilişkisi yoktur. Bu tabii ki görüntüyü kurtarma demecidir. Çünkü hemen aynı anda, ABD, antlaşmanın devam etmesini işbirliğine bağlıyor.. Eee, bu ne lahana? Velhasıl nereden alırsanız alınız, tam bir kapitülasyon..
Öte yandan Türk Derin Devleti bu kadar kötü, önemli ölçüde şeref yoksunu, bir duruma düşmesine rağmen Irak'a asker göndermekte ısrar edecektir. Bunun tek sebebi Kürtler'in kazandığı prestiji önce dengeleme sonra bu mazlum milletin öncülerin/e/(nin) yap(tır)acağı hatalarla bu prestiji aşağıya çekmektir.. Temel aldığı (Kürt'e karşı) ırkçı ruhu itibariyle bunu yapmak zorundadır. Yapmazsa 1918'e yakın bir noktaya çekileceğinden korktuğu kesin. Türk Devleti, 1918-1922'li mütareke yıllarında ve sonraki cumhuriyet tarihinin hiç bir döneminde Kürtler'e karşı bu kadar zayıf duruma düşmemişti. Bu zayıflık ve çaresizlik onlara her türlü çılgınlığı yaptırabilecek derecededir. Histeri nöbeti aklın yolunu aşmış duruma geldi. "Sorunu çöz ve kardeşçe, yan yana yaşa" gibi bir tavsiye onlara küfürden de ağır gelecek kadar uzaktır. Bundan dolayı, iç demagojik çatışmalarını bastırabilirlerse mutlaka asker göndereceklerdir.
Eğer gönderileceklerse bu askerlerin büyük bir kısmının Arapça bilen eğitimli ajanlardan oluşacağı bellidir. Daha şimdiden sıkı bir eğitimden geçmekte olduklarına adım kadar eminim. Hedef, Iraklı, giderek tüm Araplar'ı Kürtler'e karşı kışkırtarak İraki düzeyde bir barışı sabote etmek, yükselecek protestolarla orta vadede ABD'yi de Kürtler'in taleplerine daha az sıcak bakacak bir noktaya çekmek, neticede anayasal ve çok iyi tarif edilmiş bir federasyon ihtimalini de çöp sepetine atmak gibi bir hedef güttükleri belli. Göreceksiniz, eğer bazı engeller aşılarak gidilecek olursa, gidecek olan Türk Ordu birimi tümüyle "artist" karekterli kişilerden oluşacaktır. Bu artistler Araplar'a şirin görünmek, "ortak düşman" Kürtler'le onları yeniden boğazlaşacak noktaya çekmek için ellerinden gelmeyeni de yapacaklardır. Şu anda yaşanan bunaltıcı PS, mutasavvar ordu birliğinin yönünü Irak'a vermesi ile daha da derinleşecek, tam bir bunalım yaşanacaktır. İşte bu noktada Kürtler ne yapıyor, bu önemlidir. PS'nin zayıf tarafa olan etkisini azaltmak için yapılanlar bir bilinç imtihanına, giderek tutunma imtihanına dönüşmüştür.
Benim büyük partilerden olan beklentilerim, sürekli toplantı halinde olmaları ve müşterek harekat hattını bu toplantılarda birlikte saptamalarıdır. Burada bilhassa KDP ile YNK arasında bir çatlak başgöstermesi ölümcül sonuçlar verebilir. Türk tarafı çatlak derinleştirme ustasıdır. Osmanlı nasıl yaşadı ki? Atatürkler'i bu çatlaklardan ve savaşın verdiği yorgunluktan istifade ederek iktidar olmadı mı? Kürtler'in akıl dışı hilafet aşklarını, padişahcılıklarını sonuna kadar onları uyutmak için kullanmadı mı? Bunlar oldukça uzatılabilir. İşte yeni bir dönemeç. Bu dönemeçten de yara almadan kurtulunursa artık tunelin ucundaki ışık görülebilecektir. Fakat, geçen yazıda da belirttiğim gibi, bu iki parti arasındaki ezeli rekabet, bazan bunlara Kürdistan'ın çıkarlarını unutturacak davranışlar sergilemelerini birlikte getirebiliyor. Buna son vermenin yolu vardır. Yeter ki şapkayı çıkarıp önlerine koysunlar ve yaşanan süreci doğru tahlil etsinler.
Kürdistan çapında birlik elbette ideal olanıdır. Bu birliğe giden yolun önünü tıkayan sapma hala devam ediyor.. KADEK artık çok iyi hesap yapmalıdır. TÜRK SOLU KARTI TUTMADI!. Bu artık görülsün. Türk Solu kart olacağına KADEK'i kart olarak kullanıyor. Bu partiyi zemininden koparmak için Kürt basın ve yayın organlarını çok rahatlıkla ve KADEK sayesinde kullanmaları engellenmedikçe inandırıcı veya istikrarlı bir duruşa kavuşulamaz. Hep ikircikli olunur. Ortadoğu'daki şimdi oynanan oyunun kuralları bellidir. Bu yeni zeminde eskiden olduğu gibi, hiç kimse on telden çalamaz. Eski Ortadoğu'da politikanın kuralları bunlardı, ama bitti. Anlayalım artık, DENİZ BİTTİ. Şimdi yine söylüyorum, artık yol ayırımı hesabı bitmeli. Umarım yapılmış olan veya yapılacak olan KADEK kongresinden çıkacak bildiri bu konuda Kürtler'in yararına olan ve arkasında durulan kararlarla yüklü olur.
Bu durumda MEDYA-TV'de sürdürülen ABD aleyhtarlığı yüklü Türk Solu ağırlıklı yayınlara el atılmadıkça, pazar gününün ortasına oturan o Yeni Şafakçı gibilerin pasaportları ellerine verilmedikçe, "günü yakalama" olarak algılanabilecek bir noktaya gelinemez. Kürt yayın dünyasına hükmedenler fayda umuyorlar bundan, anlamak mümkün değil. Her pazar ABD'nin prestij kaybının en uç noktasını yaşadığını tekrarlamak Kürdistan'ı kurtaracak mı? ABD bir çadır devleti midir ki gelecek seneki seçimlerde iktidar değiştiğinde yeni başkan "sayım suyum yok" deyip Irak'tan kuvvetlerini geri çeksin? Tarihi deneyimler bunun böyle olmadığını gösteriyor. Aksi davranılırsa, yapılan bunca masrafın boşa gittiğini kabul etmek demektir ki ABD "derin devleti" buna izin vermez. Bu bilinmeli.. Ama eğer kendileri de bunlar gibi düşünüyorlarsa, duyulmasını istedikleri şeyleri onlara söyletiyorlarsa, ABD alehtarlığından fayda umuyorlarsa o zaman diyeceğimiz bir şey kalmaz.
Sürecin ağırlığı, daha doğrusu hassaslığı ortada. Hiç kimse "Türk Devleti onurunu kaybetti, oh olsun" gibi bir saçma sapan saptamalarla avunmasın. Anlayalım, biz Türk'ün onur bekçisi değiliz. Onlar da bu yetkiyi bize vermiş değiller. Türk Devleti eninde sonunda bir deyişlerindeki gibi davranırlarsa hiç şaşmayın; "Hatice'ye değil, neticeye bak". Yani onlara göre bu gibi onursuz durumlar ilerde telafi edilebilir. Önemli olan "devlet-i ebed müebbed"in bekasıdır. Düşünce budur. Öyleyse Kürtler'in sağlam bir şekilde tarih sahnesine çıkmalarının engellenmesi bu zihniyet sahiplerine göre Büyük Türkiye davasına ölümcül bir darbe olacaktır. Onları tarih sahnesine çıkarlarsa işte bu geri dönüşsüz olacaktır. Her ne pahasına olursa olsun engellemek istedikleri budur. Süreci engellemek için Irak'a asker göndermekte ısrar etmeleri en beklenir sonuçtur.
Kürtler, Türk Devleti'nin Irak'a asker gönderdiklerinde bundan beklediği sonucu almaması için, şimdiden, asker göndermiş gibi farz edip tedbir almak zorundadırlar. Bilhassa KDP ve YNK, dost Arap liderlerin prestijlerini yükseltecek yolları iyi bilmelidirler. Türkler'in kullanabilecekleri liderlerin bir nevi "ajan"laşacakları, bunların maskelerinin indirilerek etkisiz hale getirilmeleri oldukça akla yakındır. Bu zayıf karekterli kişilikler şimdiden saptanarak, üzerlerinde çalışılmalı, gerektiğinde kara listeye alınmalıdırlar. Öte yandan Türk Devleti'nin Kürdistan'daki görece istikrarlı yapıyı destabilize etmek için orada bulunmasını bir avantaj olarak kullanacaktır. EN ÖNEMLİSİ İSE ABD'YE YARDIM ETME FIRSATINI YAKALADIĞI İÇİN YENİDEN FAVORİ MÜTTEFİK KONUMUNU YAKALAMAK UĞRUNA HER ŞEYİ YAPACAĞI KESİNDİR. Bütün bunlar aşılabilir. Bunun için Kürtler kesin bir şekilde tüm güçlerini mobilize etmeleridir. Yani, kısacası birlik halinde hareket etmek gerekir. (devam edecek)
Gorusunuz