Psikolojik Savaş, Korunma yolları ve Kürt Tarafı'nın hataları-II

Türk Devleti şimdi daha bir dikkatle Güney'i yıkmanın yollarına kilitlenmiş durumdadır. Bu kadar olumlu uluslararası şartlarda Güney yıkılırsa veya Güney'in kazanımları aşağılara çekilebilirse, genelde Kürtler'in tarih sahnesine çıkma umutları yıkılacaktır. Bundan dolayı psikolojik savaşta Güney daha fazla öne çıkmış durumdadır. Gazetelerinde ırkçı yazıların yeniden artması, sol dahil tüm unsurların yıkıcı bir politik konsensüs içinde hareket etmeleri önemli işaretlerle doludur.

NATO Üyesi olmanın verdiği avantajı ve stratejik konumunu (aslında Kürdistan'ın stratejik konumudur bu) pazarayarak, Suriye ve İran'la birlikte hareket etmenin "avantajları"nı göstere göstere kullanarak, nisbeten büyük bir ekonomi ve askeri güçle pazarlık "masası"nda Kürdistan'ın özgürlüğünü perçinlemesini engellemenin yollarını arayan bu ezeli düşmanı durdurmanın yolu daha fazla Amerika yanlısı olmak değildir. Amerika ile ittifağı güçlendirmek ayrı, herşeyi Amerika'ya bırakarak hakkı olan özgürlüğe ulaşma hayali kurmak tamamen ayrı şeylerdir. Şimdiye kadar satır aralarına serpiştirdiğim bu düşüncelerimi şimdi daha açıkça ifade etmemin sebebi, tüm Kürdistan'da oluşmakta olan olumsuz iyimserliğin yaratacağı yıkıma dikkat çekmek içindir. SİYASET BİR ALIŞVERİŞTİR. Ne kadar verirsen o kadar alırsın.. Kürtler'in bu alışverişte bir aktör olarak, ama ciddi bir aktör olarak ortaya çıkmaları için verecek bir şeyleri olması gerek.. "Petrolunun kontrolunu verebilir" diyecekseniz hemen vazgeçiniz. Çünkü o petrol hiçbir zaman Kürtler'in olmamıştır. "Kara altın" Kürdistan'da çıkar ama Kürtler'in değildir. Üstelik varlığı ile hep Kürtler'in başına bela olmuştur..

O halde "Kürtler siyaset sahnesinde veya diplomasi alanında alacakları bir avuç özgürlüğe veya total özgürlüğe karşı ne verebilirler", bunu tartışmak gerekiyor. Bunun cevabı hem zordur hem de kolay. Zordur, çünkü Güney'de bile Kürtler ne istediklerini hala net olarak ortaya koymuş değiller. Bunun başlıca veya en önemli sebebi elbette tek ses halinde hareket etmemeleridir. Tek ses halinde hareket etmeyenler çok kolay yönetilirler, bu biliniyor. Anglo-saksonlar'ın o meşhur "böl ve yönet" taktikleri Kürtler için hep geçerli olmuşken, ki son zamanlarda bu taktiği en fazla Türkler kullanıyorlar, biz nasıl oluyor da güçlü bir pazarlık unsuru olmaktan bahsedebiliriz?. Bunda Güneyli Liderler'in ve giderek tüm Kürt liderliklerinin iktidar (o olmayan iktidar) hırsının rolunu sezmemek mümkün değil. Kürtler, Güney'de, biri Süleymaniye'de, diğeri Hewlêr'de olmak üzere iki küçük birime ayrıldıkları sürece istikballeri hep tehlikede olacaktır. KİMSE SİZE ALTIN TEPSİ İÇERİSİNDE ÖZGÜRLÜK HEDİYE ETMEZ. Bunu artık anlayın. "geçmişte kanımız döküldü, mücadele ettik ve bu aşamaya geldik" gibi sözler züğürt tesellisidir. Siyaset sahnesinin insafsız dişlileri arasında bu tür belirlemeler geçersizdir. Yandaşlarınızın övgülerine kapılmadan düşünürseniz bunu kolaylıkla görürsünüz. Siz tek hükümet, tek meclis ve tek ordu kurmadıkça hemen hemen bir karttan öteye rol alamazsınız. Birlik için fedakarlık gerek, çaba gerek. Fedakarlık ise ancak karşılıklı olur. Sözler biraz serttir, ama gerçek bu. Birinin size bu gerçekleri dolaysız olarak ifade etmesi gerekiyordu. Eğer güçlü ve inandırıcı bir ordunuz olsaydı, çok partili, ama ulusal konularda tek sesli bir yönetiminiz olsaydı şu anda bulunduğunuz konumun çok daha ilerisinde olurdunuz. Yarın artık çok geç olacaktır. "Birlik, hemen şimdi" sloganı sizin ve giderek bütün Kürdistan için her zaman hayati olmuştur, şimdi ise daha fazla hayatidir.

İşte bu birlik denilen sır çözüldüğünde Kürtler pazarlık masasına, Ortadoğu'nun kalbi olan büyük bir coğrafyada, istikrar ve demokrasinin garantisi olmanın rahatlığı ve bilinci ile oturabileceklerdir. Böylece Kürtler'in kartı da şekillenmiş olur; istikrar ve demokrasinin garantisi olmak. Alışveriş dediğimiz olguda sır "birlik" kelimesinin doğru çözümlenmesinde yatar. Kuzey, Doğu, Güney ve Güney-Batı tek ses halinde mücadele sahasında boy verdiklerinde, Türk Devleti'nin öncülük ettiği üçlü şer cephesinin etkisi dramatik bir şekilde kırılacaktır. Böylece bölge çapında demokrasi mücadelesinin temelleri de atılmış olur..

Görüldüğü gibi, Türk Devleti'nin sızma harekatında en fazla güç aldığı husus bu bölünmüşlüktür. Savaşın ilk haftalarında esen o birlik rüzgarının durması zarar vermiştir. Ben bu rüzgarın dinmesinde yabancı parmağı seziyorum. KÜRTLER HALA, ABD DAHİL, HERKESİN OYUNUNA GELMEYE MÜSAİTTİRLER.. Türk Devleti şu anda bile Irak'ta müttefikler bulabiliyorsa, arayabiliyorsa, aşiretleri korkusuz bir şekilde tavlamaya çalışabiliyorsa, ABD ile "şunu yok et, bunu yok et" gibi edepsizce pazarlıklar geliştirebiliyorsa bu, bir dereceye kadar Kürtler'in suçudur. Kürtler bu zayıf duruşları ile Türk Devleti'nin eline umulmadık kartlar veriyorlar. Bu bölünmüşlük ve giderek zayıflık, ciddiyeti bozuyor. Görünürde yüksek olan talepler çıtası aslında her geçen gün biraz daha aşağı çekiliyor. Yine görünürde inandırıcı gibi gelen bireysel duruşlar, hadiselerin sürati karşısında önem yitirmek üzeredir. Türk Devleti bunun bilincindedir. Bundan dolayı kendinden emin bir şekilde hareket ediyor.

Türk Devleti, Irak'ın genelinde dolaylı ve dolaysız bir şekilde ajanlarını, özel harp dairesini (ki psikolojik savaş birimi burasıdır) kullanarak istikrarsızlık yaratırken, ABD'ye "bensiz istikrar bir hayaldir" nesajını vermektedir ve bu mesaj yerini bulmuştur. ABD'nin son zamanlarda mümkün olan en ideal demokrasi yerine olabilir demokrasi gibi oldukça olumsuz bir noktaya çekilmesi endişe vericidir. Böylesine güdük bir demokraside Kürtler o bir avuç özgürlüğü bile uzun süre muhafaza edemezler. Ortadoğu batağının Kürtleri bu kez de yutmaması için modernizmin merkezi olmaları gerekir. Araplar arasında Türkler'in aksine, aşiret reisleri yerine modern taze güçlere dayanmaları hayatidir. Bunun için kendileri de dönüşmelidir. "Ortadoğu'nun ve Irak'ın gerçeği budur" demek, gerçekçilik adına statükocu güçleri güçlendirmek ilerideki mezarını kazmakla eştir.. İşte Psikolojik savaşın bu dalgasını kırmak da sabırlı bir birlik sürecini yakalamakla mümkündür.

Türk Devleti'nde stratejlerin gece gündüz çalıştıklarını ve ABD'yi pekçok şeye ikna ettiklerini görmemek elbette siyasi görme özürlülüktür. Türk Devleti'nin bu yeni süreci başlattığı milat, Büyükelçi Uğur Ziyal'ın Washington ziyaretidir ve Kerkük ile Süleymaniye gibi iç kontrol dışı güçlerin (derin devletin sertlik yanlısı kolunun) yarattığı provokasyonlara rağmen gelişerek sürdü. Şu anda Irak'a asker gönderme aşamasına kadar gelindi. ABD'nin Türkler'e bir sektör teklif ettiklerini herkes biliyor. Son zamanlarda Kürt tarafının yaptığı çıkışlarla biraz yokuşa sürülmüş gibi görünse de Ahmed Çelebi gibi kaypakların her an görüş değiltirme eğilimi göstermeli belli bir zayıf ve kırılma noktası olarak algılanmış, Türk Devleti'ni cesaretlendirmiştir. Bu aşamaya gelinmesinde açık bir şekilde Kürt tarafının günahı vardır. Herkes aynayı yüzüne tutarak özüne bakarsa durum gün gibi ortaya çıkacaktır..

Bu durumda Güney başta olmak üzere önkoşulsuz bir Kürt Birliği oluşturulması pek çok sorunu çözücü olacaktır. Kürtler'in artık birlik içinde hareket ettiklerini göstermekten korktukları o karmaşık ilişkiler ağı yıkıldığına göre, şimdi tam da açıklık zamanıdır. Dört parçada, Kürdistan'ın özgürlüğü ve birlikte yaşadıkları ulusların demokratikleşmesi temelinde saptanacak ve her parçanın koşullarına uygun taleplerle ortaya çıkılacak olursa, bu çıkış halkın moralının sıçramalı bir şekilde yükselmesine yol açacaktır. Bu ise psikolojik savaşta dramatik bir viraj anlamına gelecektir. Böylece Türk Devleti psikolojik saldırıya son vermek zorunda kalacaktır. (devam edecek)




Gorusunuz