Sayın Öcalan'ı dinlerken..

Akşamları yorgun argın eve döndüğümde Kürt TV'leri arasında "surf" yapıyor, müziği,  ve haberleri dinliyorum, belgeselleri seyrediyorum. Müzik ve kültür yayınları sırasında MEDYA-TV, Kurd Sat ve Kürdistan-TV arasındaki paslaşlamalar, selam göndermeler çok keyif verici. Bu paslaşmanın haber akışına da yansıması, Kürt Ulusu'nun birliği için kafa yoran herkesin dileği. İnsan gözlerini kapayıp Kürdistan TV spikerinin; "MEDYA-TV'den aldığımız bilgiye göre..." diye başlayan bir cümle kullanmasını hayal ediyor (veya tersi..). Bir gün bu da gerçekleşir umarım. Hatta umarım ki her üç TV de özelleştirilsin de partilerimiz TV acentası olma durumundan kurtulsunlar. Bütün bunlar için emek gerek, çaba gerek. Değişim ve birlik rüyasıdır bu.. Ne güzel.

İşte bu halet-i ruhiye içindeyken, MEDYA TV'nin yayınladığı Sêla Sor'da, Sayın Cahit Mervan'ın onaylayan bakışları arasında Osman Öcalan'ı dinledim.. Son bir yıldır dinlediğim pekçok rahatlatıcı konuşma arasında, Sayın Öcalan'ın yaptığı bu konuşma en fazla sahiplendiğim konuşma oldu diyebilirim. Virgülüne kadar imzamı atacağım bir konuşmaydı bu.. Kişilikli bir konuşmaydı bu. Yeni bir çizgiydi dile getirilen. Bu konuşmada bir daha geri alınmamasını beklediğim şu noktalar ön plana çıktı:

Birincisi; ABD konusunda, Türk Devleti'nin, Türk Solu'nun ve Ortadoğu'daki düşman devletlerin, yani İran ve Suriye'nin hiç hoşlanmadığı, boşa çıkarmak için gayret sarf edeceği bir netlik yakaladım. Sayın Öcalan bu konuşmasında Güney'deki Kürt Partileri'nin ABD ile müüttefik hale geldiğini, diğer parçalardaki Kürtler için ise İTTİFAK ZEMİNİ DOĞDUĞUNU sektirmeden söyledi. Doğru bir yürüyüş hattı tutturulursa Kuzey, yani KADEK dahil, dört parçadaki 40 milyon Kürt, ABD ile müttefik olabilecektir. Bunu ilan eden elbette bunun için çalışır. Bunun için yalpalamadan yürümek, çağı doğru okumak ve iç birliğe, yani esas olarak Kürtler'in birliğine özen göstermek yol açıcı olacaktır. Ulusal ruhun tazelenmesi, o ulusal devrimci romantizmin tekrar yakalanması için yeterli olacaktır. Bu görüş hayata geçerse Kürt Hareketi sırtında taşıdığı pekçok lüzumsuz yükten kurtulmuş, çağa daha rahat bakma olanağını bulmuş olacaktır.. Artık o lüzumsuz Ortadoğu Halkları'nın büyük yürüyüşünün yerine, Kürt Halkı'nın, beraber yaşadığı halkları gerçekten değişmeye zorlaması gündeme gelebilecektir.. Ayağı yere basan strateji budur. Hayal yok, sadece gerçekler var.

İkincisi; Kürt Halkı'nın onurunu kıran "af talebi" red edilmiştir. Bu çok önemli bir dönüşüm ve aslına rücudur. Türk Devleti bütün hatları ile suçlular koalisyonu tarafından yönetilirken, yeni bir Nürnberg Mahkemesi'nin bile temizleyemeyeceği kirlilikteki bir rejime sahipken, hangi hakla Kürtler'i affedecektir? KİMSİN BE ADAM?! Hem öldür hem de dön bana ve "gel pişman olduğunu söyle de seni bir köşede bırakayım" de! Bir ulusun bu kadar onuruyla oynarsan sonu elbette patlama olacak. Bu artık kuru bir tehdit olamaz. Köşeye sıkışmış kedi ne yaparsa Kürt de can havli ile aynısını yapacaktır. Bunu bil ve anla.

Üçüncüsü; Türk Devleti'nin ABD'ye ihanetlerini doğru tahlil etmekle bunun alternatifini göstermeye çalıştı. Fakat bu alternatifin yürüyüşünü düzeltmek için çok şeyler yapması gerektiğini, bunun için hiç kimseden utanma veya çekinme gereği olmadığını unutmasın. İçten gelen bir değişim, teslimiyet olarak yorumlanmamalıdır. Müttefikler arasında rezonans olması, aradaki kuşku bulutlarının, kısacası anti demokratik tüm kalıntıların silinmesi gereği var. Bu KADEK'in bir iç ihtiyacıdır da. Sadece başkaları istediği için değişim olmaz elbette.

Dördüncüsü; bir takvimin verilmesidir. Bu takvimin büyük bir ciddiyetle gündemde tutulacağı mesajı, yeri geldiğinde pratikteki adımlarla verilmelidir.

Beşincisi; Sadece Kuzey'in değil, Güney'in kazanımlarına da gönül rahatlığıyla sahip çıkıldığı izlenimini bütün tarafsız gözlemciler edindi. Bu daha da iyi. Büyük partilerimizin birliğine giden yolun açılmakta olduğunun işaretleri ile doluydu bu sahiplenme. Ben öteden beri artık şu kanıya geldim: Kürtler'in artık birliklerini göstermelerinin önünde hiç bir engel kalmamıştır. Düşman, ABD'ye rağmen Kürtler'in kazanımlarını sıfırlamak için her türlü melanete başvururken, bölgede demokrasinin ve giderek istikrarın oluşması gibi bir hedefi olan Kürtler'in birlik içinde hareket etmeleri ABD'nin zararına olabilir mi? Elbette hayır. O halde partilerimiz bir de açıdan baksınlar meselelere.. Belki de bakıyorlardır.

Altıncısı; Kürt Tarafı'nın asgari taleplerinin mutlaka anayasada yer almasını istemesi yerindeydi. Kürt Kelimesi'nin mutlaka Türkiye Cumhuriyeti anayasasına girmesi gerektiği açıkça dile getirildi. Bundan geri dönüş olmaması için Kürt aydın ve politikacılarının organize olmadan bir gözleme ve baskı grubu oluşturması hem KADEK'in yararınadır, hem de aydınların daha faal olmalarını sağlar.
Yedincisi; iki yıllık bir süre tanınmasıdır. Bunun kriterlerini bilemem. Ama bağlı kalınacak bir süre verilmesi önemlidir. Bu süreye bağlı kalınacağının işareti, Türkiye'nin oyunun agelmeden, yani fevri hareket etmeden, üç ay sonra atılacak ciddi adımlarla ıspatlanır. Savaş sahasına zamansız atılmanın şu andaki şartlar açısından bakıldığında varsa zararları çok iyi tartılmalıdır.

Sayın Öcalan'ın konuşmasından ilk çıkarsamalarım bunlardır. Kendisini kultarım ve dediklerinin arkasında duracağına olan inancımı buradan dile getirmek isterim.




Gorusunuz