Gülbahar Gündüz'e yapılan saldırı, Kürdisan'a yapılan saldırıdır
İstanbul'un ortasında, herkesin gözü önünde, mafia usullerine uygun olarak Türk Generaller Devleti'nin karanlık güçleri tarafından kaçırılarak tecavüz edilen Gülbahar'ın uğradığı saldırı, aslında çok şeyin yıkılması gerektiğinin, politikaların acilen gözden geçirilmesi gerektiğinin delili olarak görülmelidir. Bu saldırı sonrası, KADEK Yetkilileri tarafından İmralı'dan ve bazı çevrelerden pek çok demeç verildi, bildiri yayınlandı. Fakat bunların hiç biri yine bir Kürt Kadınının MEDYA-TV'ye verdiği demeç kadar olayın anlamını özetlemedi. Mealen şöyle diyordu bu Kürt kadını: "Gülbahar'a saldıranlar, tecavüz edenler, mücadeleci Kürt Kadını'nın namus anlayışında, bacak arası namus, ulusal namusun söz konusu olduğu bu günlerde çok geride kalmıştır. BİZİM İÇİN NAMUS, DÜŞMAN ÇİZMESİ ALTINDA İNLEYEN TOPRAKLARIMIZIN KURTARILMASIDIR.." Kelimeler tamı tamına böyle değildi, ama anlam hiç sektirmeden buydu. Bu sözlere ekleyecek hiç bir şeyim yoktur. Sevgili gazimiz Gülbahar bu yolda tecavüze uğrayan ne ilk Kürt Kadını'dır, ne de sonuncusu olacaktır.
Tecavüzcü şebeke soyut bir grup olarak tek başına hareket etmiş değildir. Bu eylem, Türk Derin Devleti'nin, "barış istiyoruz" sloganı ile ortaya çıkanlara, kendi iğrenç mantıkları açısından "veciz" bir cevabıdır. Aynı güçler bir emekli generalleri vasıtasıyla yine açık bir şekilde barış anlayışlarını, Kürt Sorunu'nu çözüm anlayışlarını Emekli bir general vasıtasıyla Hasan Cemal'e şöyle özetlemişlerdi; 'bazen çözümsüzlük de bir çözümdür. Ben ne diye kendi elimle onlara uygun ortam yaratayım. Irak'ın kuzeyinde şu olur, bu olur. Burası Türkiye, çözüm kendi lehime olana kadar beklerim'.
Tecavüzcü; ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN, BUGÜN ÜSTÜNDE DURULAN ÇÖZÜM OLDUĞUNU, ıspatlayan deliller sunarken, Kürt Tarafı adına hareket eden güç hala kendi kendisini kandıran içi boş eylemlerle, Kürtler'in önemli bir bülümünü teşkil eden Kürt Miliyetçileri'ne küfür etmekle meşgul. Farz et ki Kürt Milliyetçileri'ni toptan yok ettin, neticede ne elde edeceksin, bunu bir söyle de anlayalım. Sanki Türk Generaller Devleti mükafat olarak istediğin o asgarinin de altındaki, ne idiğü meçhul, içi boş "demokratik çözüm" dediğin şeyi kabul edecek.. Yani Kürtler'in bir parçaları yok olup zayıfladığında Türk Devleti onları güçlendirmek için "alın size istediğiniz haklar, tepe tepe kullanın" diyecek.. Uzun süre ara verilen ilkel milliyetçiliğe küfrün yeniden başlaması, yönetimin birliğe önem vermediğini, bilakis birliğe giden yolu sabote etmekte kararlı olduğunu ve o Kürt Kadını'nın bahsettiği "düşman çizmeleri altında inleyen toprakların temizlenmesi" gerçeğinin bilincin dışına kovulduğunu gösteriyor.. Acı.. Ama gerçek!
Tecavüzcü şebeke ve olayın planlayıcılarının eylemi, ayrıca kadının politika yapmasına tahammül edemeyen feodal Türk kafasının, insanların, erkekler dışındaki diğer yarısını küçük düşürmeye yeltenmesi olarak algılanmalıdır. Biz bu iğrenç kafaya karşı Türk Kadınları'nın da boş durmayacağını umuyoruz.
Son sözümüz Türk Generaller Devleti'ne:
Bugünlerde pek çok propaganda filmi yayınlıyor, Türkler'in, düşman da olsa, kaba namusu ne kadar koruduğunu, namusa tasallut işinin düşmanın işi olduğunu ıspatlamak için duygularla çok güzel oynuyorsunuz. Haydi öyleyse, kim olursa olsun, bu işe tevessül eden şebekeye karşı harekete geçin ve Türkler'in şerefini temize çıkarın.. Aksi takdirde filmlerinizdeki iddiaların tümünü tersine okuma hakkı herkesin olur.
Gorusunuz