Nasıl bir DEHAP, nasıl bir duruş-IV

Dördüncüsünü yayınladığım makalelerimle, yılların tecrübesine dayanarak, içinden geçmekte olduğumuz bu hassas süreçte legal alanda ağır bir mücadele veren, bedeller ödeyen bir Kürdistai Parti'nin en faydalı bir şekilde nasıl çalıştırılması gerektiğine dair düşüncelerimi açıkladım. Bazı okuyucular, "sen Özçelik'i önerdiğin halde parti, başkan adayı olarak Tuncer Bakırhan adlı adı sanı belli olmayan Kars il başkanını saptadı.. Boşa kürek salladın" diyebilirler. Öncelikle açıklayayım ki, ben, Sayın Bakırhan'ın, DEHAP'ın üzerinde söz sahibi çevrelerin adayı olduğunu dört ay öncesinden biliyordum.. Bu partinin Türkler'in kucağına atılmak üzere olduğunu da.. Buna rağmen hem onları uyarmaktan geri durmadım, hem de halkımıza, dünyanın şu andaki durumu itibariyle, doğru legal mücadele yolunun ne olduğunu açıklamayı bir görev bildim. Bu düşüncelerin yakında söz sahibi güçlerin de ilgisini çekmesi, eğer kör bir intihar inatlaşması sürdürmeyeceklerse, kaçınılmazdır. Ben Kürt Milleti için varım diyorsam, durmadan yorulmadan uyarılarımı tekrarlamak, kendimi hergün aşarak tekrarlamak zorundayım. Kürt milleti'nin beni dikkatle takip ettiğini ve anlamakta olduğunu gelen mektupların ve telefonların kalitesinden anlıyorum. Yazmaya, uyarmaya devam edeceğim, bu tabiidir. HİÇ KİMSE HALKI SÜRÜ SANMASIN. Kuş dili belli bir süre, o da kitle tarafından anlaşılmadığı için, etkili olabilir. Benim bundan sonraki süreçte görevlerimden biri de kuş dilini deşifre edip halka, bu dili konuşanların gerçekte ne dediklerini açıklamak olacaktır. Bundan kimse gocunmasın. Şimdi konumuza dönelim..

DEHAP'ın önümüzdeki süreçte nasıl bir yürüyüş tutturacağına dair ip uçları her gün artarak elimize, kulağımıza ve ekranlarımıza ulaşıyor. Umarım yanıltırlar beni, ki bu en mutlu olacağım yanılgı olur. Bunlardan biri de çarşamba günü yapılan TV panelinde sunuldu.. Panele katılan konuşmacılar DEHAP'ın yeniden yapılandırılması için çalışan komisyonun üyeleri idiler. Bol bol "demokratik güçler"in, yani tercümesi ile, Türkiye komünistlerinin birliği konuşuldu, bunların DEHAP ile mücadele birliği üzerinde duruldu.. Ardından her türlü milliyetçiliğe karşı olduklarını söylediler. Tabii ki burada yasaklanan sadece Kürt Milliyetçiliği oluyordu..

Konuşmacı, "milliyetçilik karşı milliyetçiliği doğurur" derken bir bilimsel otorite edası takınmıştı. Yani Kürt Milliyetçiliği yaparsanız, bu karşıtı olan Türk Milliyetçiliği doğurur diyordu. Aksi ise aksini... vice versa.. Bunları öyle bir havada ve öyle bilgiççe söylüyordu ki, dışardan bakan, zavallı Türkler'in, bu çılgın Kürt Milliyetçileri yüzünden, kendilerini savunmak amacıyla, "Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığı" için milliyetçi olmaya mecbur kaldıklarını sanır. İşte bu kafa, muhtemelen pazardan itibaren DEHAP'ı yönetecektir.. Bu kafadır son zamanlarda Kürdistan Ulusal Hareketi'ni tökezleten. Bu kafadır KENDİ TECRİTİNİ YARATAN, GURO WERE MİN BİXWE DİYEN. Net, KDV'si peşin ödenmiş bir soru: Sen, TV'deki konuşmacı gerçekten değerli insanımız, Türkler'in milliyetçilik, hem de şöven miliyetçilik yapmadıkları tek bir alan göster, dişimi kır. Camileri, üniversiteleri, sinemaları, okulları, bilim dünyaları, sporları, şarkıcılık alanları, batakhaneleri, kumarhaneleri, meyhaneleri, ticaretleri, orduları, polisleri, evdeki eğitimleri, "kahraman ırkıma bir gül" diyen ulusal marşları, "yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız" diyen harbiye marşları, tarih yaratmak için kurdukları "Türk Tarih Kurumu"ları, dil yaratmak için yarattıkları "Türk Dil Kurumu"ları hep milliyetçi değil mi? Anayasalarının her adımında yer alan "ülkesi ve milleti ile bir bütün olan Türkiye" ibaresi az mı milliyetçi? Hem de ırkçılara rahmet okutacak kadar milliyetçi. Bundan vaz geçmeleri mümkün mü? Buna karşın bir hak arama silahı, mazlumun kendisini ifade edebildiği tek nefes borusu olan EZİLEN MİLLET MİLLİYETÇİLİĞİ'Nİ yasaklayacaksın! Çünkü senin gücün sadece Kürt'e yeter. Hele böylesine "hayırlı" bir iş için Türkler'den bol bol yardım bile alırsın (değil mi Türk Solu?).. Yazık, çok yazık. İnsan bu kadar kısa düşünceli olabilirmiş.. Unutma, dünyanın en masum, en ilerici, en zararsız ve EN HAKLI MİLLİYETÇİLİĞİ KÜRT MİLİYETÇİLİĞİ'DİR. Bunu sen hariç, bilimle uğraşan tüm kafalar teslim eder. Kürt'ün ne tankı, ne topu, ne uçağı ve ne de tescil edilmiş ordusu var. Ama onu birleştiren bir macun var.. İster solda ol, ister sağda, bu macuna muhtaçsın. Kim, bir legal parti olarak, kulağıınıza fısıldamış bilmiyorum. Buna karşın şunu net olarak biliyorum, kendi kendini inkara açık olan yol, hak aramanın yolu değildir. Türk Makamları senin kaybettiğin her mevziye sevinecek, yeni bir mevzi kaybetmeni bekleyecekler. Hepsi bu.

Siz bir konuda daha hayal görüyorsunuz.. Müttefik seçtiğiniz gruplarla büyük gösteriler yapma fırsatı yakalayacağınız hususunda gördüğünüz hayaldir bahsettiğim. Kan uyuşmazlığı olan iki ayrı insanı bir araya getirip sağlıklı bir yavru elde edemezsiniz. Dönemin ihtiyaçlarından, hem de ABD'nin bölgedeki varlığını düşündüğümüzde en acil ihtiyaçlarından birinin gerillanın siyasi sürece katılmasını sağlayacak, tutukluların salıverilmesini intaç edecek düzenlemeler olduğunun elbette farkındayım. Ama bu konuyu Ağustos-2002'de size dinletebilen çıkmadı. Çok geç kalındı. Meclise milletvekili sokmamanın tek yolu vardı, o yolu tutturdunuz. Şimdi o yolda mecburen ısrar ediyor ve Levent Tüzel'in düzenleyeceği halk gösterilerinin etkisiyle hükümetin titreyeceğini zan ettirecek kadar şaşkın hale geldiniz. NEDEN? NEDEN? NEDEN?

Ciddi ciddi düşünün ve karar verin. Kopenhag Kriterleri çerçevesinde çözüme gidecek yolu açacak bir yürüyüşe var mısınız? Yoksa idare-i maslahatı tercih ederek herkesi idare etme niyetine devam mı edeceksiniz? Bu temel bir sorudur ve öyle Ortadoğu'yu kurtarma operasyonuna benzemez. Ciddi ve somut olacaksınız. Eğer "Kopenhag Kriterleri yol açıcı olacaktır" diyorsanız, bu mücadelenin fotograf karesinde Tüzel olmayacaktır.. AB'ye, ABD'ye, İMF'ye, sermayeye, uluslararası kurumların tümüne hayır diyen bir siyasal gurupla yan yana durmak bile imajınızı bozmaya yeter.. Bakın her konuda AB bize onlardan daha fazla sahip çıkmıyor mu? Son karar nasıldı? Bunu Tüzel mi, yoksa Kürt Milleti mi hazırladı?

Evet kongreye hazır bir şablonla gireceksiniz gibi görünüyor. Parti içi iktidara bazıları çok esaslı bir şekilde yapışmış durumda. Alsınlar biraz da onlar kullansınlar. Onlara Türk Yunus Emre'nin şiiri ile seslenelim (bazı kelimeleri artık okuyucu kendisi değiştirsin):

"Mal sahibi, mülk sahibi/ hani bunun ilk sahibi/ mal da yalan, mülk de yalan/ al da biraz sen oyalan.."

(bir not; mal yerine 'iktidar', mülk yerine 'güç' kelimelerini yerleştirmeye ne dersiniz?)

Herşey yalan benim için, tek bir gerçek tanırım ben; BİR AVUÇ ÖZGÜRLÜK..




Gorusunuz