Üçlü şer cephesi

Güney Kürtleri'nin hayati ve büyük bir boğuşmanın içinde olduklarının en açık delili de nihayet geldi. PDK Başkanı Mesut Barzani'nin kardeşi Wecih Barzani ve yine Mesut Barzani'nin oğlu Mansur'un ağır yaralanması olayı, verilen şehitlerle birlikte düşünüldüğünde, özgürlüğün bedelinin hafif olmayacağını, yaşananın, çarpıtma ustalarının göstermek istediği "işbirlikçi" resminin aksine gerçek bir kurtuluş mücadelesi olduğunu inkara yer bırakmayacak bir açıklıkla göstermiştir. Kürt, artık beynini özgürleştir! Sol veya Kürt Solu nasıl tavır almalı gibi tartışmalarla vaktini öldürmen, kendini öldürmenle eştir, bunu anla! Kürtler'in verdiği şehitlerin ailelerine sabır, yaralılarımıza acil şifa dilerim.. Umarım bu fedakar aile 34. şehidini de vermez.

Yazımın yayına hazırlandığı bu sırada, bazı bilgilere göre PDK güçleri ve ABD komandoları Maxmur Kürt Mülteci kampı'nın yakınlarındaydı. Şu anda büyük bir test yaşanıyor... Umarım Cengiz'in torunlarının zulmundan kaçan bu Kürtler'in güvenliği ve günlük ihtiyaçları kardeşleri tarafından temin edilir ve xêrnexwazlar yalancı çıkarılır... Şimdi yazıma geçebilirim..

***

Evet, Türk Generaller Devleti'nin hiç bir çabası para etmedi, Kürdistan Halkı'nın tarih sahnesine çıkacağı süreci tersine çeviremedi. Hatta "savaş sebebi" saydığı Kerkük ve Musul'a doğru başlayan Kürt peşmergesinin yürüyüşüne seyirci kalmayı tercih etti. Kısa vadeli tüm planları başarısızlıkla sonuçlandı. Buna kuşku yok! Türk Solu hiç umutlanmasın, Saddam "Şi Minh"leri Irak'ı hiç bir şekilde Viet Nam'laştıramaz. Şimdi sıra uzun vadeli planlarını uygulama alanına sokmak için yeni ve esaslı ittifaklar kurmaya geldi. Bu ittifak, General Kemal ile İran Şahı Riza'nın kurduğu paktın bir kopyası olacak. Yani ABD'siz ve Irak'sız bir Sadabad Paktı.. Irak'ın yerini savaşta Saddam'ın yanında yer aldığını söyleyen yeni Esat'ın Suriyesi alacak (Irak Halkı'nın yanında yer aldığını söyledi aslında) ancak, bilinmez, ABD'nin yerine Rusya mı düşünülüyor? Spekulasyonu geçelim. Her ne olursa olsun, Kürtler'in tarih sahnesine çıkmasına karşı olduğu açık bir şekilde deklere edilmiş bir "Anti-Kürt" şer cephesi oluşuyor. Bu şer cephesi savaşın bitmekte olduğunun farkında. Yaşanan savaşı etkileyecek bir kozlarının bulunmadığını da biliyorlar. Planları uzun vadeli. İlgili Kürt Liderliği de uzun vadeli düşünerek, şimdiden, Cengiz'in Torunları'na karşı sıkı tedbirini almalıdır.

Türk Generaller Devleti tarafından davet edilen İranlı Xarrazi Ankara'da. Türk meslekdaşı da yakında, yeni savaşta ABD'ye kafa tutan Şam'a uçuyor. Bütün çaba üçlü bir şer cephesi oluşturmak. Peki cephenin işlevi ne olacak? Bence (kısa başlıklar halinde yazıyorum);

1) Bu sessiz paktın bileşenleri Savaş boyunca ve savaştan hemen sonra alacakları tavırla vazgeçilmezliklerini ortaya koyarak, ABD'nin Kürtler'e "lüzumundan fazla" şeyler vermesini engellemeyi ilk hedef olarak seçeceklerdir. "Nasıl olsa biz ekonomik değer bakımından daha önemliyiz, o halde tüccar kafalı ABD yöneticilerine bunu sürekli olarak hatırlatalım ve istikrarın bizsiz gerçekleşemeyeceğini gösterelim" düşüncesinin ön plana çıkaracakları kesindir, ki bunu ifade etmeye başladılar bile.

2) Yeni Paktın bileşenlerinin, Savaş'tan hemen sonra aralarından en aşağısından birinin, açıkçası favori saydıkları Türk Generaller Devleti'nin masada yer almasını sağlamaya çalışmaları beklenmelidir. Böylece yeni yapılanmanın içinde bir "Türkmen dinamiti" taşıyacak şekilde oluşması hedefleniyor. Destabilizasyon için böylesine dinamitler büyük öneme sahiptir.

3) Yeni Sadabad Paktı'nın bence en önemli hedeflerinden biri, ABD'nin bu üçlüden herhangi birini sonraki hedef seçmemesini sağlamak, caydırıcı bir rol oynamaktır. Böylesi bir durum Türk Generaller Devleti'nin en büyük kabusu olur. Düşünün ki İran yeni hedef olarak seçilmiş.. Bu seçimde iç müttefik kim olacak?.. Bu iç müttefik Güney ile birleşme eğilimini güçlü bir şekilde ortaya koyarsa Ortadoğu haritası alt üst olmayacak mı? Ardından sıra diğerine, Suriye'ye ve ardından... İşte bu kabus uykuları kaçırmaz da ne yapar? Bu ihtimalleri dikkatle düşününüz.

4) Yeni sessiz paktın en önemli işlevlerinden bir diğeri yeni Irak Devleti şekillendikten sonra bütün güçleri ile bu devleti istikrarsızlaştırmak, bunu sağlamak için oraya yerleşmiş olan ajanlarını sonuna kadar kullanmaktır. Tabii ki bunu yaparken ABD'nin bölgedeki işgal yönetimini de dikkate alacak, olaylara "etnik çatışma süsü vermeye özen göstereceklerdir. Açıkçası Türkmen faktörü burada önemlidir.

5) Yeni pakt, bilhassa Kürdistan'a bunaltıcı bir ekonomik ambargo uygulama yoluna da gidebilir. Bu ambargo ile halka hayatı zehir ederek iç çatışma yaratmaya çalışacaklardır. Bu konuda bir diğer kozları da iki büyük Kürt Partisi arasında çatışma yaratacak bir inşikak yaratmaya veya var olan bastırılmış çelişkileri alevlendirmek olacaktır. Bu konuda Kürtler arasında bulunan ajanlarını kullancaklarına kuşku duymuyorum.

Bütün bunları aşmak, ilerde boy gösterecek böylesi sıkıntılı durumları aşmak için Kürtler'in elinde önemli fırsatlar vardır, alacakları tavırla kendileri için önemli bir manevra sahası açılacaktır. Bu fırsatların en önemlisi, ABD'nin bölgedeki varlığına itiraz etmemekle, Iraklı bir yönetim istemekte acele etmemekle sağlanır. Kürt Liderliği, ABD Yönetimi'nin, Birleşmiş Milletler'i onore etmek için şöyle veya böyle Irak'ın iç işlerine bulaştırmasına büyük bir kararlılıkla itiraz etmelidir. Kısacası yeni Irak'ta yönetim ABD'de olmalı ve istikrar için gerekli bir zaman dilimi boyunca sürmelidir. Böylece yeni oluşacak olan bir yönetimin zaman içinde istikrar kazanması mümkün olur. Bu geçiş süreci çok iyi kullanılırsa, sistemi garantiye alacak kurumlar iyi oluşturulursa, kafalar demokrasiye alışacak bir şekilde (eğitimle) değiştirilirse, on yıl boyunca kazanılan devlet yönetme deneyiminin de yardımı ile, Kürt Liderliği yönettiği Kürdistan alanını örnek bir demokrasi alanı ve ekonomik cazibe merkezi haline getirebilir. Dışa akmış olan beyin gücünün geri kazanılması, çevredeki Kürt Halkı ile iyi ilkişkiler geliştirilmesi de bu arada hayati bir öneme sahiptir.

 Öte yandan yeni yönetimin, Kürdistan'daki Türk istihbarat birimlerini çözmesi önemlidir. Bu ajanlar derhal sınır dışı edilmeli, işbirlikçileri ise ya islah ya da gerekli cezaya hiç tereddüt etmeden çarptırılmalıdır. Türkmenler'e elbette demokrasinin gerektirdiği bütün özgürlükler verilmelidir. Fakat buna rağmen hala Türk Generaller Devleti'ne bağlılık duyanalar çıkacaksa bunlar tecrit ve teşhir edilmelidir. İran'ın Kürtler'i bölme manevaraları sürekli bir kontrol, oto kontrol sistemi ile boşa çıkarılabilir. Bu konuda çok hassas olunmalı. Yönetim her şeye rağmen bu üçlü çete arasında çelişki bile yaratabilir. Ambargoyu kıracak direkt yollar da bulunabilir. Bu konuda çok olanaklar bulunduğunu zaman gösterecektir.

Bu son paragraf çoğu insanımıza garip gelebilir, ama iyi düşünülürse dış müdahale ile bozulamayacak bir istikrar için iyi bir yol olduğu görülecektir. Hassas olmaya, başkaları ile "ben daha hassas bir özgürlükçüyüm gibi basit yarışlara kalkışmaktansa, dirilişi garantiye almak daha önemlidir.. Bugün söylenenler yarın unutulur, ama istikrarlı bir diriliş Kürtleri ilerdeki yüzyıllara da taşıyacaktır. Sabır.. İşte en önemli anahtar.

Ama yine de bütün bunlar sıranın başkasına gelmediği farz edilerek, en kötü ihtimaller düşünülerek kaleme alınmıştır.. Ya bir de sıra başkasına gelmişse..  O zaman siz görün gümbürtüyü.




Gorusunuz