Türkler sinirli
Savaş tamtamlarının daha bir gür çalındığı bu günlerde Türk Liderliği, yani generaller sinirlerini kontrol etmekte güçlük çekerken, onları destekleyen Türkler ise kriz geçirecek düzeyde sinirli.. İşte ABD'den Türk Fatma: "..Asıl şimdi korkmamız gerekiyor. Kürtler başkaldırırsa, ABD'de desteği keserse ne yaparız diye".. İşte Ayla: "..Kürt Devleti, evet, 'de facto' vardı.... Ne var ki 'dejure olarak hala yok... Irak ile savaştan sonra bunları resmileştirmek genel Bush planının bir parçası".. İşte Taner Bayrak: "Türkiye Cumhuriyeti kendini yiyecek bir canavarı, Kuzey Irak'ta, pardon Güney Kürdistan'da yaratmıştır.. Hayırlı olsun".. Bunlar en aktif Türkler'in en ciddi forumlarında dile getirdikleri görüşler. Bazıları ise, onaylamadığımız bayrak yakma olayını protesto için PDK'nin Ankara bürosuna molotof kokteyli atacak kadar aktifleşmiş bulunuyor. Irkçı bir zihniyetin basit ve ucuz üstünlük gösterisi.
Ben, aynı sinirliliği Türk Generallerinin başı olan Özkök'te de görüyorum. Evet, General Özkök, Türkiye'nin Irak konusunda iyi ile kötü arasında değil, kötü ile daha fazla kötü arasında bir seçim yapmak zorunda olduğunu açıkladı. Başlıbaşına bu cümlede bile ipin ucunu kaçırmışların ruh halini yakalamak işten bile değil. Kötü, Kürtler'in federal bir yapı içinde yaşaması, daha kötü, bağımsız bir Kürdistan anlamında kullanılmamış mı? Ayni Özkök, hemen arkasından psikolojik savaşın inceliklerine dalarak Kürtler'i aptal olarak kabul edercesine okşamaktan geri durmuyor, onları 'akraba' ilan ediveriyordu. Akraba, ama ölüsü dirisinden daha makbul bir akraba. Onu, Kayseri kurnazı Başbakan'ları aynen taklit edecekti. 'Akraba-kardeş' gibi belirlemeler Kürtler'in hiç de yabancısı olmadığı ve sürekli olarak işledikleri belirlemelerdir. Ama adil bir barışçı çözüm çerçevesinde.. Özkök, Türk Generalleri'nin, tehdit gibi, sigaradan daha fazla bağımlı oldukları o kötü alışkınlıklarını da bırakmıyarak Kürtler'i, 'meşru savunma hakkımızı kullanırız' naraları ile korkutma çabasını da ihmal etmedi. Türk usulu; cimri havuç, cömert sopa politikası..
Ama Kürtler bu kez, gösteri sonrası bu twepkilere karşı diplomasiyi tercih ettiler ve YNK'li Bahram Salih'in Ankara'ya yolladılar. Ben bunda hiç bir panik belirtisi, hiç bir gerileme görmüyorum. Bu ziyaret YNK ve PDK'nin dahil olduğu koordineli bir diplomatik atak şeklinde cereyan etti ve son buldu. Kürt Liderliği, Bahram Salih'in Ankara ziyaretinden sonra bile Büyük Hewlêr Şahlanışı'na sektirmeden sahip çıktı. Bunu daha ileri götürerek, ABD'de bir gazeteye verdikleri ilanla bir meydan okuma haline getirdi. Sami Rahman bile, Türk işgalini görmektense ölmeyi tercih ettiklerini açıklayınca işin cidiyeti daha iyi anlaşıldı. Kürtler hot-zotlara papuç bırakmıyacaklardı. Bu kez özgürlüğe bunca yaklaşmışken, Türk Generallerinin bir yerlerine çivi batmışcasına hassaslaşmalarını umursama durumuna girmeyecekleri artık dosta düşmana gösterilmiştir. Bu kararlı ses, okyanusun öbür yakasından cevap aldı, hem de oldukça net! Başkan Bush'un şu sözlerine inanmamak için artık bir sebep bulamıyorum:
"Özgürleştirilmiş bir Irak'ın, dünyanın sorunlarla yüklü bir bölgesi için çok önemli olacağına inanıyorum. Irak halkı kendini çok rahat bir biçimde yönetebilir. Irak gelişmiş bir topluma sahiptir. Irak'ın parası vardır. Irak öyle bir yer olacak ki, herkes orada Şii, Sünni ve Kürtlerin bir federasyon içinde birlikte yaşayabileceklerini görebilecek. Irak bir değişimin, olumlu bir değişimin katalizörü olacaktır." ŞİMDİ ARTIK ANLAMAK ZAMANI…
Kürtler ve bilhassa Türkler bu sözlerin daha da güçlendirilmiş şeklini Mehmet Ali Birand'ın yaptığı ve CNN-Türk kanalında yayınlanan Manşet adlı programa katılan ABD dışişleri bakan yardımcısı Marc Grossman'dan dinlediler. Grossman, Kürtlerin bağımsız bir devlet ilan etmeleri, ya da Kerkük ve Musul'u almaları durumunda bile Türkiye'nin kuzey Irak'a müdahale edemeyeceğini açıklayıvermişti. Kısa ve öz! Gel de özgürlüğe susamış bir Kürt olarak bu sürece karşı çık, savaş karşıtı gösterilere katıl! Belamızı mı arayalım be adamlar! Birinci dünya savaşındaki gibi elalemin namusunu korumak bize kalmamış herhalde.
Durum bu kadar netleşmeye doğru giderken, Kürt Tarafı'nın rehavete girmeyeceği, her şey oldu da bitti gibi bir hayale kapılmayacağı muhakkaktır. Türk Generaller Devleti her an bir çılgınlık yapabilir, oldu bittiler yaratma hevesine kapılabilir. Dengeler umulmadık bir biçimde değişebilir. Hatta şu anda hesaplayamadığımız pek çok ihtimal de gündeme gelebilir. En önde yürüyen ve önünde pek çok belgeler bulunan siyasi bir önder dahi olsanız, yine de bilmediğiniz pek çok şey ve hesaplayamadığınız pek çok ihtimal her zaman olacaktır. Bu bakımdan uyarılar, üstünde kafa yorularak formüle edilmiş uyarılar önemlidir. Dünyanın her tarafında bazı liderlikler, bazı hallerde ciddi uyarıları dikkate almadan yürüdüler, zarar gördüler... Biz Kürt Liderleri'nin, en aşağısından bu aşamada, böylesine bir duruma düşmemek için oldukça dikkatli davrandıklarını görmekten mutluyuz.
Evet, Kürt Liderleri'nin çok dikkatli davrandıklarını Başkan Mesut Barzani'nin 8 Mart'ta internet sayfalarına geçen şu sözlerinden geniş ölçüde fark edebiliyoruz:
"Türkler, bizi silahsızlandırıp, federalizmi gerçekleştirmemizi ve Kerkük'ü almamızı engellemek için gelecekler. Silahlarımızı elimizden almak isteyenler, bunu ancak cesetlerimizin üzerinden alabilirler."
Demek ki kimse akrabalık numarasını, amiyane tabiriyle, yemedi. Kürt Tarafı'nın çok dikkatli bir hazırlık dönemine girdiğini, ordusunu peşmerge esasına göre hazırlamakta olduğundan da anlayabiliriz. Benim bir seneden beridir üstünde durduğum bir diziliş esasıdır bu. Çünkü düzenli Türk Ordusu'nu perişan ve geldiğine pişman edecek tek diziliş şekli bu olacaktır. Türk Generaller Devleti herhangi bir saldırısında Güney ile Kuzey'i de birleştirme durumunda kalacaktır. Bu da nihai çözümü her iki parçada, giderek bölgesel düzeyde hızlandıracaktır.
Bütün bunlar, ABD'nin sözünde durmaması halinde, Kürtler'in öz güçleri ile harekete geçirecekleri olanaklardan sadece bazılarıdır. Bir de Grossman'ın sarfettiği sözlerin arkasında durulduğunu ve 'Kürtler'in bağımsız bir devlet ilan etmeleri halinde bile' Türkler'in müdahalesine izin verilmeyeceğini de hesaba katsınlar. Meclis kararı olmadan ABD malzemelerinin ve askerlerinin geçişine izin verilmesi gibi yağcılıkların para etmediği, Kürtler'in kararlı duruşu ile ve uluslararası durumun nezaketinin de katkısıyla bozulacağı bu generaller devletinin sinsi yoketme planlarının kökünden bozulduğu görülecektir. ABD'nin, Kürt Tarafı'na verdiği sözde durmaması halinde Irak'ı tümüyle işgal etse bile müthiş bir prestij kaybına uğrayacağı, pusuda bekleyen "rakip"lerine malzeme vereceği açıktır. Hiç bir kafa karıştırma metodunun para etmediği kadar kararlı bir duruş arz eden Kürt Tarafı'nı aşarak, dünyadaki dengeleri aşarak veya ABD'yi aşarak yeni Kıbrıs'lar yaratmak bu hayalci generalleri aşmıştır.
Türk Generaller Devleti'ni yönetenlerin, bir avuç özgürlüğe tam da dokunabilecekleri kadar yakın oldukları bir zaman kesitinde, Kürtler'in üstüne gitmenin fayda ve zararlarını hesaplayacaklarını umarım. Sadece kendi topraklarında, kendi geleceklerinin nasıl olacağına karar verme hakkını kullanmaya çalışan bu millet bir daha aldatılamayacaktır. Her türlü gizli tertibi bozacak olan kararlı bir duruş sergileniyor. Umarım bu kararlı duruş Kürdistan'nın tüm olanaklarının harekete geçtiği bir genişliğe ulaşır.
Bir kez de içe dönerek konuşursak; umarım artık bir daha dar parçacı, dar şiveci, dar örgütçü, ideolojik ve dar grupçu hastalıklar ulusun tümünün kaderinin belirlendiği bu aşamada nüksetmez. Bu dar görüşün egemen olma ihtimali hem Güney ve hem de Kuzey için her zaman mümkündür. Savaşa karşı gösterilerin yarattığı sapma umarım aşılır. Umarım işin özü anlaşılır da marksist lafazanlığın yarattığı atalet dağılır. Umarım Güneyli Halkımız, tıpkı 35 yıl önceki gibi, Kuzeyli, Doğulu ve Batılı Kürtleri, "dış Kürtler" olarak nitelemezler (bu tabiri şimdiki okuyucuların %99'u bilmez, ama bu böyleydi). Parça bencilliğinin egemen olması, inansınlar, parçaların tümünün zaman içinde yıkılmasına yol açacak tehlikelerle doludur. Bunların tümünü tecrübelerimin ışığında aktarıyorum ki geniş kitle her türlü sapmayı anında fark etsin ve sapma ile muhtemel sapmaların kararlılıkla üstüne gitsin..
Gorusunuz